Dil; acılarla, sevinçlerle, zafer ve kayıplarla yani ait olduğu milletin yaşanmışlıklarıyla şekillenen, onun bağrından kopan ve onunla değişip gelişen; doğan, büyüyen, ölen adeta yaşayan bir mefhumdur. Dolayısıyla bir milletin dili, onun kimliği gibidir; varlığının resmen ispatıdır. Uluslararası kabullere göre, bir insan topluluğunun ülke vasfı taşıması için “ortak dil”e sahip olması temel koşullardan biridir. Bu koşul,
Giriş İşbu yazımızda önceki haftalarda yayımlamış olduğumuz “Suç ve Cezaların Tarihi Üzerinden Avrupa Ceza Hukukunun Oluşumu” ( ← ilgili makaleye yazının üstüne tıklayarak ulaşabilirsiniz) isimli makalenin ikinci bölümü olan Türk Ceza Hukuku Tarihini ele alınmaktadır. Yazımızda ilk olarak Türk Ceza Hukukunun tarihsel gelişimini anlatacağız, akabinde de mevzuatımıza naçizane birkaç eleştiride bulunacağız. Türk Ceza Hukukunun Tarihsel
Meyhane, Farsça “mayχāne” (میخانه), “şarap evi” sözcüğünden alıntıdır. Mey, Farsça may (می) “mayalanmış içki, şarap” ve hane ise Farsça χāne خانه “1. ev, konut, 2. Arap rakamlarında basamak” sözcüklerinden alıntıdır ve anlamları belirtildiği gibidir. Gazavat-ı Sultan Murad, takribi 1450’lerde bu kelimeyi ilk defa kullanan isimlerden biridir: “…mescīd ve medreselerini putχāne ve nicesini meyχāne idüb ve
Aristoteles ve demokrasi arasındaki bağı anlamak Aristoteles için devletin tanımına bakmak gerekir. Aristoteles Platon’dan tamamen farklı olarak devleti insani sosyal-siyasal bir hayvan olarak tanımlamış ve bu açıdan tek başına yaşamanın mümkün olmadığını düşünmüştür. Mutluluğa ulaşmak, ihtiyaçları karşılamak için bir araya gelen bireylerin toplumu, dolayısıyla devleti meydana getirdiğini açıklamıştır. Bu siyasal toplumun adı da Polis’tir. Aristoteles
Can, daima bileğine ipleri bağlı balonları olan bir çocuktu. Rengarenk balonları Can’ın her anında onunla birliktelerdi ve çok ama çok yükseklerde uçuyorlardı. Bazı anlarda bu balonlardan biri diğerlerinden daha yükseğe çıkıyor ve Can’ın hisleri tamamen o renge bürünüyordu. Büyük insanlar bu duyguya sinestezi derlerdi, ama kendisi bu isimlendirme yerine yukarı bakıp balonlarını görmeyi tercih ediyordu.
“Her şey benim için alegoriye dönüşüyor.” Charles Baudelaire Giriş Sanat, insanın dünyayı ve yaşamı bir tür kavrayış ve ifade biçimi olarak tanımlanabilir. Dolayısıyla bir yeniden üretim süreci olarak sanat, bugün meydana gelmekte olan dönüşümü anlamanın zeminini de sunmaktadır. Bu bağlamda, metinde peşine düşülen ister akış ister süreç ister dönüşüm olarak adlandırılsın, bugün söz konusu
Giriş Cadı, cadılık birtakım gizil kuvvetlerin, doğaüstü varlıklar ve güçlerden miras yoluyla elde edildiği inancına dayanan pratiklere ilişkin bir kavramlaştırmadır. (Emiroğlu ve Aydın, 2003:174) Cadılara herkes aşinadır; masallarda, filmlerde vb. her dönem ayakta tutulmuş evrensel bir figürdür. Ancak kültürlere, dillere yerleşmesi çok kısa bir süreç değildir. İlk Cadılar “Cadı”nın tanımı Avrupa’da 14. yüzyılda başlayan yasaklar
“Kavimler üzerinde ibtidaen saltanat tesis ettiğimiz vakitlerde Gordianus Sezar tekmil Rum eyaletlerinde mukim Gotlardan ve Germenlerden büyük bir kuvvet oluşturdu ve Asuristan’ı işgal ederek bize ve küllî İran kavimlerine saldırmış bulundu. Asuristan hududundaki Meşik’te büyük bir muharebe vuku buldu, vuruşmada Rum ordusunu tarumar eyledik ve Gordianus Sezar katlolundu. Rumlar Filippos’u Sezar ilan ettiler, ve Filippos
İnsanın başına şehirler de gelir. Kimi kader der kimi tesadüf. Bir gün yolları ansızın oraya düşer. Kimileri için artık eskisi gibi olmak mümkün değildir. Başa o şehir geldi miydi, insan, bambaşka biri olup çıkıverir. Ferit Edgü için de Hakkâri böyledir. Bildiğimiz, tanıdığımız, okuduğumuz Edgü’yü Edgü yapan basbayağı bir şehirdir. Tabi basbayağı deyip geçmemek gerek, orası
Cahide Sonku Kimdir? Cahide Sonku ya da gerçek adıyla Cahide Serap Türkiye’nin doğumuyla çocukluk yılları kesişen ve bu zorlu süreçte kendi hayatının da zorluklarıyla başa çıkmaya çalışan biri olarak tanımlamak Cahide’nin yaşamını anlatmak için kısa bir özet sayılabilir. Cahide Sonku 27 Nisan 1919’da Yemen’de doğmuştur. Babası Osmanlı subayı Yüzbaşı Necati Bey ve dedesi 7. Ordu