Herkese Merhabalar! 2. Mehmet dönemi üzerine olan yazı planımın başka bir parçası ile karşınızdayım. Ancak bu yazı doğrudan Fatih’e odaklanmak yerine başka bir amaca hizmet edecek. Bir önceki yazımda da (1) belirttiğim üzere aslında amacım sultanı bulunduğu gerçeküstü konumdan alıp tarih sahnesinde mantıklı bir yere konumlandırmak. Bunun için yapılması gereken temel şeylerden biri de siyasi
Bir rüya gördüğümü düşünürüm kimi zaman Sayfaları yırtılmış bir kitaptan uyarlanan Kalbimi tanıyan, yağmura yaklaşan Art arda kapanan yollara aldırmayıp Gölgelerin yüreğine dokunan Bir rüya gördüğümü düşünürüm kimi zaman Sessiz çığlıklara kulak tıkamayan Kendinden olmayanı dışlamayan Sevgi rüzgarına kucak açıp Öfkesi uçurtmalara takılan Bir rüya gördüğümü düşünürüm kimi zaman Köhne sokaklardaki evleri sayan
Hukukun tarihsel gerçekliğine baktığımızda Roma döneminden bu yana norm koyarak toplumsal düzenin sağlanacağı tahmin edilmiştir. Ağırlıklı olarak bu yöntemin başarılı olduğu kanaatinde olsak da faşist dikta rejimlerde bu yöntem tam tersine hukuk devleti adı altında birçok suçu örtmek için kullanılmıştır. Şöyle bir 1500-1600 yıl öncesine küçük bir yolculuk yaptığımızı varsayalım. Dönemin Doğu Roma İmparatoru Justinianus
Hayatımda duyduğum en önemli soru kelimesi, “neden” kelimesidir. Soru sorarken hiçbir zaman bundan daha kritik bir kelime aklıma gelmez ki bence bir olayın nedeninden daha önemli bir şey yoktur. Sorulabilecek onca şey arasından bunu seçmek elbette karakterimizle ilgilidir. Bu soruyu sorduğumuzda aslında aradığımız şey bir cevap değil, bir sonuç değil, sadece oraya gitmemizin sebebidir. Hayattaki
Eric Rohmer, ‘’French New Wave’’ denilen unsurun kendisi çıkarılınca geriye çok az şey kaldığını düşündüğüm utangaç bir sinemacı olarak geçenlerde hayatıma girdi. Kendi aşkın hayal gücü ve insanın kolektif bilinci hakkında realist bir çığırtkan kendisi. Filmlerine ve yarattığı natürel ve kendini çabucak sevdiren sinemasına bakıldığında edebiyat unsuru, karakterizasyon, ahlaküstü olgular Yeni Dalga’nın tamamına tesir etse
İki dünya savaşı arasındaki dönem (1920-1940), Avrupa için çok sancılı bir süreç olmuştur. Geçici barışın sağlandığı bu süreçte güç dengelerinin korunması hiç kolay olmamıştır. İdeolojik kavgaların ve siyasi hesaplaşmaların tehdidi altındaki devletler, çeşitli anlaşmalarla sürekli olarak bir gruptan başka bir gruba geçmiştir. Bu süreçte Almanya ve Fransa arasında Büyük Savaş’a rağmen sonlanmamış anlaşmazlıklar, Avrupa’nın merkezinde
Nevi şahsına münhasır yönetmenlerin başında gelen Leos Carax, Kutsal Motorlar (2012) sonrası sessizliğini tam dokuz yıl sonra Annette ile bozdu. Seyirciyi tam orta yerinden ikiye bölen Annette sadece sessizliği bozmakla kalmadı; adeta gürültüyü de beraberinde getirdi. Sparks, Carax ve Adam Driver iş birliğiyle meydana gelen Annette, son derece bilindik bir noktadan yola çıksa da seyirciyi
Giriş Dostoyevski, “Suç ve Ceza” romanında “Cezası çekilmeyen suç insanın peşini bırakmaz.” der. Fakat onun kaleme aldığı Raskolnikov’un tersine gerçek hayatta suçluların kendi kendini ortaya çıkardığı ve suç mahalline döndüğü çok az görülür. Hatta insanlar bazen faili değil mağduru oldukları suçları bile gün yüzüne çıkarmamaktadırlar. İşte bu durumda da “suçta karanlık alan” kavramı ile karşılaşırız. Suçta