Aristoteles ve demokrasi arasındaki bağı anlamak Aristoteles için devletin tanımına bakmak gerekir. Aristoteles Platon’dan tamamen farklı olarak devleti insani sosyal-siyasal bir hayvan olarak tanımlamış ve bu açıdan tek başına yaşamanın mümkün olmadığını düşünmüştür. Mutluluğa ulaşmak, ihtiyaçları karşılamak için bir araya gelen bireylerin toplumu, dolayısıyla devleti meydana getirdiğini açıklamıştır. Bu siyasal toplumun adı da Polis’tir. Aristoteles
Eden bulur mu? Ah yerde kalmaz mı? Herkes ektiğini biçermi? Çalışan kazanır mı? Kültürün tam ortasına yerleşmiş ve sıklıkla maruz kaldığımız ve belki bizlerin de sıklıkla kullandığı bu sesli ifadeler bir yanılgıdan ibaret olabilir mi? Adil Dünya Yanılgısı. Evet, bu yanılgı Melvin J. Lerner tarafından 1975 yılında “Adil Dünya İnancı” olarak açıklanmıştır. Adil dünya inancı kuramına
İnsanlık olarak ortak biçimde kabul ettiğimiz şeylerin sayısı oldukça az. Bunların pek çoğu da makul uzlaşılar aslında. Mesela hepimiz hemfikiriz ki insan öldürmek kötüdür, yavru kediler iyidir ve rap müzik haddini aştı. Ancak sanırım tüm bu uzlaşılar arasında en delicesi devletlerin veya diğer üst güçlerin varlığını kabul etmemiz. Hatta bu histeriye öyle inanarak ve kuvvetlice
Ruhr bölgesi bir zamanlar Almanlar için kömür ve çelik üretiminden ötürü hayati bir önem taşımaktaydı. Bugünlerde teknolojik yatırımların odak noktası hale gelen Ruhr, kendini Birinci Dünya Savaşından sonra yaşanan “savaş tazminatı” krizinin tam ortasında bulmuş ve bahsi geçen krizin çok önemli bir aktörü olmuştur. Fakat biz sizlere bugün sadece bir krizi veya işgali değil belki
1980’lerden önce kamu politikaları Keynesyen yaklaşım içeriyordu. 1929 yılında başlayan Büyük Buhran sonrasında liberal ekonominin işleyişinde sorunlar göze çarpmış ve bu ekonomik çıkmaz, klasik iktisadi düşünce ile çözümlenememişti. Dünya genelinde etkisini hissettiren bu ekonomik krize Britanyalı iktisatçı Keynes’in görüşlerini temel alan Keynesyen İktisadi Düşünce sistemi ile çözümler üretilmiştir. Keynesyen İktisadi Düşünceye göre, piyasaya müdahaleci sosyal
Tarım devriminden önce insanlar, kendi kendilerine yeten bir aile ekonomisi sistemiyle hayatlarını idame ettiriyor, iş bölümü ile ihtiyaçlarını karşılıyorlardı. Ne zaman ki toprak işlendi, yerleşik hayata geçildi, işte o zaman bir arada yaşayan insan sayısı arttı. Böylece para arayışı da başlamış oldu. Çünkü kalabalık topluluklarda birbirine yabancılaşan insanlar, ihtiyaçlarını karşılamak için alışveriş yapmak zorundaydı. Bunun