İlkel kendilik algımızın oluşmaya başladığı ilk anlardan beri, çevremizi ve kendimizi keşfetmeye ve kozmosun kaosunda serüvenlere atılmaya başlarız. Bu cüretkar yolculuğun, nihayetinde metafizik veya fiziksel intiharla bitip bitmeyeceği sorunsalı, çoğu zaman mevzubahis insanın seçimine bırakılmaz; Zira bu konuda karar verebilmek, yoğun bir farkındalığı ve güçlü bir yargı kabiliyetini gerektirir. Bu iki gereksinimin de arkasında, bana
Eden bulur mu? Ah yerde kalmaz mı? Herkes ektiğini biçermi? Çalışan kazanır mı? Kültürün tam ortasına yerleşmiş ve sıklıkla maruz kaldığımız ve belki bizlerin de sıklıkla kullandığı bu sesli ifadeler bir yanılgıdan ibaret olabilir mi? Adil Dünya Yanılgısı. Evet, bu yanılgı Melvin J. Lerner tarafından 1975 yılında “Adil Dünya İnancı” olarak açıklanmıştır. Adil dünya inancı kuramına
İnsan benzeri becerilerin makine ve bilgisayar sistemleri tarafından simülasyonu şeklinde tanımlanan yapay zekâ (AI), her geçen gün daha hızlı yaygınlaşmakta ve önemli değişimlere uğramaktadır. Hukuk uygulaması da bu dönüşüm ve gelişimden oldukça etkilenmiş olup yargısal işlemler de değişimlerden payına düşeni almıştır. Bu kapsamda hukukçular için hukukun temel ilke ve değerlerinin, ne derecede kullanılabilir ve uygulanabilir