“Mousa, Pan’dan bahset bana”
Sükûnet içinde çayırlar ve uzaktan seçilen ekili tarlalar. Gözün aldığı kadar çınarlar, yanında dostu kayın, kestaneler ve ıhlamurlar –bahar gelmiş, geçmiş devri kışın. Lâkin ne cerbezeli bir flüt melodisiyle bozuluyor ormanın sessizliği aniden!
Pan’ın flütüdür çalan.
Kuşların pınarbaşında şakımasına rakip havalar ile saçı başı dağınık Keçi-Tanrı, arkasında kıta halinde sadık satyrleri[1]. Ve yankılanıyor gür sesiyle bir kez daha çobanlar tanrısının, nymphlerin[2] gezdiği dağlar.
Tüm Antik Yunan’da bir tanrı, tek bir tanrı sair tüm tanrılara kendisine adanan adakların miktarıyla fark atmaktadır. Bulutları toplayan Zeus baba mı dersiniz? Liriyle gümüş dilli Apollon? Atinalıların savaşçı genç kızı? Hayır, şen flütüyle dağ başını ve yemyeşil ovaları mesken edinen kurdu kuşu kendine çeken Pan alır birinciliği.
Ancak hakkında yazılan ve günümüze ulaşan kaynak bakımından pek talihli olmamıştır Pan. Onun en iyi tasvirini Homeros tarzında[3] yazılmış bir ilahide buluruz. Türkçeye bildiğim ilk tercümesi benim elimden olacak:
“Mousa[4], Pan’dan bahset bana, keçi ayağı ve iki boynuzuyla sevgili oğlu Hermes’in –aşığı şen şakrak sesin. Ağaçlık vadilerden geçe geçe dolanır raks eden perilerle, ayakları dik uçurumların kenarına değer de seslenirler Pan’a: Çoban-Tanrı, uzun saçlı, yabanî ki dağılmış saçı sakalı. Her karlı tepe ve dağlık zirve mülktür onun elinde: oradan oraya gider gelir sık korularda, bir dikkati cezbolur tatlı bir pınara, bir koyar tabanını kule gibi yükselen kayalara, tırmanır en yükseğe sürüleri temaşa etmeye. Bulur yolunu parıldayan bülent dağlarda adımını attıkça ve koşturur sert sırtlarda, avlar vahşi hayvanları çokça, şu keskin gözlü tanrı. Akşam olduğu vakit, avından dönerken o, bu sefer yükseltir sedasını: tatlı tatlı, alçaktan çalar kamıştan[5] sazını. Şu bile geçemez onun nağmesini, şu etrafını çiçeklerin sardığı pınarbaşında, yapraklar arasında matemini döke döke bal-sesli bir avaz eden kuş bile. O vakit duru sesli periler hazırdır onunla, raks ederler çevik ayaklarıyla. Suyu kara akan pınarın birinin yanıbaşında, Ekho[6] dağın tepelerinden aksettirirken çığlıklarını, söylerler türkülerini. Koronun bir şu tarafına geçer tanrı, bir ortasına hareket ettirir tez ayağını. Sırtında benekli vaşak postuyla tadını çıkarır tiz nağmelerin, zambaklarla hoş kokulu sümbüllerin orada burada çiçek verdiği yumuşak çayırlar üstünde.
Terennüm ederler mübarek tanrıları ve yüce Olympos’u. Olymposlular arasından da talihli Hermes’ten bahis açarlar. Nasıl tüm tanrıların tez elçisidir, nasıl pınarı bol ülke ve hayvan sürülerinin anası Arkadia’ya gelmiştir, ki orada Kyllene dağı ona takdis edilmiştir?
Oradayken, tanrı olmasına rağmen faninin biri için kıvırcık yünlü koyunlara çobanlık ederdi. Çınarların hükümdarı Dryops’un saçları gür lüleli kızına aşıktı orada, eritici bir arzu kaplamıştı onu da bundandı insanlar arasında çobanlık yapması. Hermes’e sevgili bir oğul bahşetti bu kız. Doğduğu andan itibaren bakanı hayrete düşürür idi bu oğul: keçi ayaklı, çift boynuzlu –gürültülü, sevinçle gülen bir çocuk. Sütannesi bu tuhaf suretli çocuğu ve doğuştan çıkmış sakallarını görünce korktu, kaçıp bıraktı onu. Talih getiren Hermes aldı yavrusunu kollarına, kalbi şâd olmuştu tanrının. Tanrılar istirahatgahına gitti hızla, dağ tavşanlarının sıcak kürklerine sardığı çocuğu koydu yanına ki görsün onu Zeus Baba. Tüm Olympos’un tanrıları nazarlarını ona çevirdiler. Neşeyle doldu kalpleri ölümsüzlerin, hepsinden de öte Bakkhik[7] Dionysos sevindi bu işe. Pan[8] diye isim koydular oğlana, herkesin gönlünü mesut etti diye.
İşte böyle, selamlar olsun sana, ey efendi! Şarkımla lütfunu isterim senden. Ve şimdi hatırlayacağım seni, bir de başka bir şarkıyı[9]…”
Daha güzel anlatılabilir mi? Her şeyiyle hayat sevgisi ve vahşi, sade ama kesif bir neşe çarpmaktadır fazla modern, fazla betonize olmuş gözlerimize. Pan’ın sihrinden müteessir olmak için zihnen ya da bedenen (ya da her ikisi birden) yemyeşil üzüm asmalarıyla ve kozalaklar, orman meyveleri, vahşi hayvan derileriyle kaplı olmak gerekir. Ormandan geliyor mu henüz kuşun sesi, otluyor mu sivri boynuzlu keçi? Keçi, peki neden keçi?
Hayvanları arasından en sevgili olan keçilerdir Pan’a. Keçi ki yabanî sırları gizler bakışlarında: şehvetli, oyuncu, ölesiye inatçı; sarp yamaçlar ve çetin kayalıklara mükemmelen tırmanıcı, zirvelerin taze suyundan ve koyunların ulaşamadığı otlarından faydalanan, her daim mücadeleci ve hür –bir tragedya oyunudur oynanmaktadır hep zeytinler arasında, keçilerin barınağı ıssız sırtlarda.
Efendileri Pan da böyledir işte: içti mi acısından tatlılık mayalanan şarabı, ve üfledi mi baştan çıkaran notaları basit çoban sazına her genç çoban ve her hür ruh köpürür kalpte, tabiatın kendi yolunu bulan güçleri alır dizginleri ele sonra.
Şarap demişken, derler ki vakti zamanında bir keçi taze asmaları yemeye üzüm bağına girmiş. Apollon oğlu Aristaios da katletmiş müteca üzerinde bir oyun etmişler10. Böyle nakledilir “tragedya”nın nesebi. Yapılır olmuştur Dionysos için keçi-oyunları tâ o günden beri.
Kimdir bu ilahide de bahsedilen Dionysos? Pan’ın mürşidi. Pan kadar şarabın, keçilerin ve hariçte olduğu kadar dahildeki tabiatın efendisi. Belki de bir takım bağlantıları kurmaya başladınız bile. Bir sonraki bahsimize de onunla devam edelim, ne dersiniz?
Dipnot
[1] Satyr (σάτυρος): Mitolojiye göre kırda yaşayan yarı insan, yarı hayvan vücutlu (uzun sivri kulaklı, küçük boynuzlu, kuyruklu ve keçi bacaklı) yarıtanrı, satir. Çelgin, G. (2018). Eski Yunanca Türkçe Sözlük (sf. 691). İstanbul: Alfa Kitap.
[2] Nymph (νύμφη): Nymphe, yani su, orman veya dağ perisi. Çelgin, G. (2018). Eski Yunanca Türkçe Sözlük (sf. 529). İstanbul: Alfa Kitap.
[3] Homeros tarzında, yani kesin olarak Homeros tarafından yazılmamış ama en azından onun üslubu ve lehçesinde.
[4] Mouse (Μοῦσα): Mousa, esin perisi. Mitolojide dokuz tane Mousa vardı: Kleio, Euterpe, Thaleia, Melpomene, Terpsikhore, Urania, Erato, Polymnia, Kalliope; bilim, sanat; şarkı, ezgi; ikna edici söz. Çelgin, G. (2018). Eski Yunanca Türkçe Sözlük (sf. 515). İstanbul: Alfa Kitap.
[5] Pan flütü de denen, Yunancası σῦριγξ (syrinx) olan ve aynı isimdeki perinin Pan ile olan hikayesinden hareketle manası açıklanan dere kamışından yapılma saz.
[6] Ekho (Ἠχώ): İlk defa Pan’a İlahide zikredilen pek bilinmeyen bir Oread, yani dağ perisi. İsmi ses veya yankı manasını taşır.
[7] Bakkhos (Βάκχος): Bakkhos, Tanrı Dionysos’un diğer bir adı. Çelgin, G. (2018). Eski Yunanca Türkçe Sözlük (sf. 138). İstanbul: Alfa Kitap.
[8] Pan (Πάν) ismi, çocuk tanrı herkesi memnun etti diye πᾶς (hepsi, herkes) kelimesinin nötr nominatif müfrit çekiminden geliyor diye varsayılıyor ilahide.
[9] Bundan sonra sırada olan şarkı/ilahi kast ediliyor.
10Kerényi, C. (1996). Dionysos: Archetypal Image of Indestructible Life. Princeton: Princeton University Press
Kaynakça ve Tavsiyeler
1-Evelyn-White, H., G, Heinemann, W. (1920) “To Pan.” Hesiod, the Homeric Hymns, and Homerica. London: William Heineman. New York : G. P. Putnam’s sons.
2-Aesopos, (yk. m.ö. VII. asır) Hikayeler.
3-Nonnos, (m.s. V. asır). Dionysiaca.
4-Ovidius, (m.ö. I. asır). Dönüşümler (Metamorphoses).
5-Atsma, A., J. (2000-2017) “Pan.” https://www.theoi.com/Georgikos/Pan.html
6-Kerényi, C. (1996). Dionysos: Archetypal Image of Indestructible Life. Princeton: Princeton University Press
7-Greer, J. M. (2005). A World Full of Gods: An Inquiry into Polytheism. ADF Publishing
8-Bremmer, J. N. (2014). Initiation into the Mysteries of the Ancient World. Berlin/Boston: Walter de Gruyter GmbH
9-Ogden, D. (2008). A Companion to Greek Religion (Blackwell Companions to the Ancient World). Wiley.
-Doğukan BARBAROS
Elinize sağlık ne güzel yazmışsınız. Devamını bekliyoruz