hüzün maviydi aydınlığıyla güneşin bir narın içinde saklanan bin tane gibi gözyaşı nar taneleri gibiydi nar, kalbimizin kanıyla renkli birleşen yağmurlar dört bir şehirden sel olup tüm sokaklara aktı . ve papatyalar açardı o şehirde bu mevsimde sokaklar boş değilse açan papatyaları toplayan eller vardı bazıları okuldan dönerken gülüşleriyle bazıları götüreceği insanın hayaliyle bazı eller
Bu yazımızda çocukken yaşadıklarımızın yetişkinlik yaşamımıza etkisi olup olmadığını konuşacağız. Kahvelerinizi alın buyurun yazımızı okumaya! Mutluluk insanlık var olduğundan beri insanlığın en önemli “amaçları” arasında yer almış ve çoğumuz için mutluluk ailemizle aramızdaki ilişkiyle paralel irdelemiştir. Aile ile olan ilişkimiz, yaşamımızın farklı dönemlerinde değişebilir ancak çoğu durumda şu anki mutluluğumuz üstünde önemli bir etkiye sahiptir.
“Mousa, Pan’dan bahset bana” Sükûnet içinde çayırlar ve uzaktan seçilen ekili tarlalar. Gözün aldığı kadar çınarlar, yanında dostu kayın, kestaneler ve ıhlamurlar –bahar gelmiş, geçmiş devri kışın. Lâkin ne cerbezeli bir flüt melodisiyle bozuluyor ormanın sessizliği aniden! Pan’ın flütüdür çalan. Kuşların pınarbaşında şakımasına rakip havalar ile saçı başı dağınık Keçi-Tanrı, arkasında kıta halinde sadık satyrleri[1].
Giriş Sanat, farklı kültür ve geleneklerdeki insanların ortak paydada buluşmasını sağlayan önemli mihenk taşlarından birisidir. Zihin, beden ve ruh da dahil olmak üzere insan kişiliğinin tüm karmaşıklığına dokunur ve bunların göze, kulağa ve ruha estetik bir şekilde dokunmasını sağlar. Sanat kavramının varlığı sanatçılara bağlıdır. Sanatçı, eser ortaya koyar ve bu eserler de sanat kavramını oluşturur.
Giriş Bu yazımızda günümüzde sıkça tartışılan, Türk Ceza Hukukunda cezaların hafif mi yoksa ağır mı olduğu, idam vb. fiziksel anlamda acı veren cezaların gelmesinin gerekli olup olmadığı konusuna tarihsel bir bakış açısı getirerek kendi fikirlerimiz ile eleştirilerde bulunacağız. Yazımız, Avrupa Ceza Hukuku Tarihi ve Türk Ceza Hukuku Tarihi olmak üzere iki parti şeklinde olacak olup,
Geçmişten bu yana insan, farklı motivasyonlar ile, bedenler üzerinde belli başlı çizimler yaparak kendini ifade etmiştir. Dövme dediğimiz bu çizimlere her coğrafyada, çok yaygın bir biçimde rastlanmaktadır. Bu yazıda siz okurlar ile dövmenin geçmişten bu yana uzanan hikayesine göz atıyoruz. Bilinen en eski dövme tabii ki bilinen en eski doğal mumya olan bronz çağında Alpler’de
Giriş Bu metindeki esas amaç, Jojo Rabbit (Tavşan Jojo, 2019) ve Ivanovo Detstvo (Ivan’ın çocukluğu, 1962) filmlerini ortak bir biçimde incelemek ve aralarındaki nüanslara da atıfta bulunmaktır. Filmlerin kısa özetleri verildikten sonra biçimleri, çekim yöntemleri, hissiyatları incelenecek, mizah ögesinin savaştaki yeri ve çocukların gözündeki savaşın nasıl olduğuna bakılacaktır. Son olarak da kendi yorumum ile seyirci
Tek başımayım yirmi dokuz düşmana karşı bu savaşta Dimdik duruyorum karşılarında ayakta Sarıyorlar her yanımı kılıçlarla, toplarla Şehrin anahtarını istiyorum, zarar vermeden usulca. Derken ilk darbeyi vurmaya kalkıyorlar Çevik, seri ve güçlüyüm bilmiyorlar Üçünü, beşini indiriyorum hemen yere Arkamdan durmadan daha da fazla geliyorlar. Kanımın sıcağını
İlkel kendilik algımızın oluşmaya başladığı ilk anlardan beri, çevremizi ve kendimizi keşfetmeye ve kozmosun kaosunda serüvenlere atılmaya başlarız. Bu cüretkar yolculuğun, nihayetinde metafizik veya fiziksel intiharla bitip bitmeyeceği sorunsalı, çoğu zaman mevzubahis insanın seçimine bırakılmaz; Zira bu konuda karar verebilmek, yoğun bir farkındalığı ve güçlü bir yargı kabiliyetini gerektirir. Bu iki gereksinimin de arkasında, bana
Giriş Çoğumuz bir travmatik olaya şahit olmuşuzdur veya yaşamışızdır. Bu travmatik olaylara sevdiğimiz birini kaybetmeyi, ciddi bir hastalık geçirmeyi, trafik kazası geçirmeyi, aile içi şiddeti, deprem, sel, ve yangın gibi doğal afetleri, işkence, savaş ve tecavüz gibi insan kaynaklı travmaları örnek verebiliriz. Travmatik olayın sonrasında zamanla, yas dönemimiz geçer, acı azalır ve hayat normal halinde