Giriş
Bu metindeki esas amaç, Jojo Rabbit (Tavşan Jojo, 2019) ve Ivanovo Detstvo (Ivan’ın çocukluğu, 1962) filmlerini ortak bir biçimde incelemek ve aralarındaki nüanslara da atıfta bulunmaktır. Filmlerin kısa özetleri verildikten sonra biçimleri, çekim yöntemleri, hissiyatları incelenecek, mizah ögesinin savaştaki yeri ve çocukların gözündeki savaşın nasıl olduğuna bakılacaktır. Son olarak da kendi yorumum ile seyirci gözünden bir bakış atılacaktır.
I. Kısa Özetler
Jojo Rabbit, 2019 yılında, Amerika Birleşik Devletleri’nde Taika Waititi tarafından çekilmiş bir komedi-dram filmidir. Roman Griffin (Jojo Betzler), Thomasin McKenzie (Elsa), Scarlett Johansson (Rosie Betzler) gibi isimlerin başrol oynadığı filmde, Jojo Hitler Gençlik Kampı üyesi küçük bir çocuktur. Ona karşın annesi Rosie ise bağımsız Almanya’yı savunan direnişçilerdendir ve evinin üst katında Yahudi olan Elsa’yı saklamaktadır. Hikaye, Jojo’nun Elsa’yı fark etmesi ve girdiği ikilemlerin üzerinde güldürü öğesi ile kurulmuştur.
Ivanovo Detstvo, 1962 yılında, Sovyetler Birliği’nde Andrei Tarkovsky tarafından çekilmiş dram-savaş filmidir. Nikolai Burlyayev (Ivan), Valentin Zubkov (Kholin), Yevgeni Zharikov (Galtsev) gibi karakterleri başrol oynadığı filmde, Ivan ailesinin ve sevdiklerinin Naziler tarafından ölümüne şahit olmuş ve bu noktadan itibaren intikam duygusuyla kızıl ordu için çalışan bir sınır ötesi ajanına dönüşmüştür.
II. Anlatısallık
Jojo Rabbit, gerek açılış sahnesi olsun gerekse filmin genelinde yarattığı atmosfer olsun bir savaş filmi olmaktan öte, savaşla ve nazilerle yer yer dalga geçen ve güldürü ögelerine yer veren ancak savaşın doğası gereği bir miktar da dram içeren bir film olmuştur. Bunun aksine Ivanovo Detstvo daha sert gerçekçi bir biçimde oluşturulmuştur.
A) Jojo Rabbit
Jojo Rabbit adlı filmde, Jojo savaş çığırtkanlığı yapan, Hitler Gençliği mensubu bir çocuktur ancak ne savaşa dair ne de Hitler’e dair en ufak fikri vardır. Beyni yıkanmış Jojo Yahudileri düşman olarak görmesine rağmen daha önce tek bir Yahudi dahi görmemiştir ki Yahudi tasvirleri onun için canavar mertebesindedir. İlerleyen bölümde ise annesinin bir Yahudi gencini evinde sakladığını görür ve zamanla onunla tanış olur. Hikâyenin başından sonuna kadar ise hayali bir Hitler (Taika Waititi) ona eşlik etmekte ve fikirlerine karşıt veya yandaş olmaktadır. Bu da bize Jojo’nun savaş çığırtkanlığı yapmasına rağmen bir çocuk olduğunu hatırlatır. Filmin son bölümlerinde ise annesinin idam edilerek cezalandırıldığını gören Jojo, yavaş yavaş kızıl ordunun Berlin’e girmesiyle savaşın gerçek yüzünü görür. O noktada savaştan kaçmak için elinden geleni yapar, saklanır ancak her şey için çok geçtir. Bu bağlamda da karakter değişiminin ne denli olduğunu bize gösterir yönetmen. Savaş bittiğinde koşarak eve gider ve saklanan Elsa’ya savaşın bitmediğini, onunla kalmasını söyler. Aynı zamanda bu sürece kadar da Elsa’nın sevgilisinin ağzından mektuplar yazmış ve onu da manipüle etmeye çalışmıştır.
Berlin Muharebeleri sonrası Elsa ile sokağa çıkan Jojo son kez burada görünür. Yönetmen, annesini kaybetmesine rağmen Jojo’nun ölmesine izin vermemiş ve ona bir bakıma mutlu bir son yaratmıştır.
Film boyunca Jojo’nun annesi Rosie ile bir bağ kurarak ilerleriz. Savaş karşıtlığı, demokrasi ve direnbilme gücümüz Rosie kadardır. Rosie’nin ölümü ile de Jojo’nun karakter değişimi bizi içine çeker ve onunla bağ kurarız. Ardından Elsa’nın yerine geçer, saklanmanın savaşın ne olduğunu anlamaya başlarız. Bu açıdan pek çok karakter ile bağ kurarız.
B) Ivanovo Detstvo
Ivanovo Detstvo adlı filmde, Ivan çocukluğunu yaşayamamış, hayalleriyle arasına savaş ve yıkım girmiş bir çocuktur. Yıkık dökük bir kilise duvarı üzerinde yazan “8 kişiyiz. Hiçbirimiz 19 yaşından büyük değil. Bir saat içinde kurşuna dizileceğiz. İntikamımızı alın.” cümlesi ekrana geldiğinde aslında hepimiz Ivan ile aynı öfkeye, üzüntüye sahip oluruz. Nazi bölgesindeki görevi bittikten sonra, Ivan cephe gerisine gönderilmek istenir ancak buna karşı da sürekli direnmektedir. Onu diri tutan ise intikam duygusudur. Teğmen Galtsev ile ilk karşılaşmasındaki tavrı, konuşma biçimi de yaşının aksine olgundur. Ne yapılması gerektiğini bilir, endişe etmez, saygısızlık etmez ancak inançlı, inatçıdır. Filmin geneline hâkim olan savaş havası, nehrin ölüm ile yaşam arasında doğal bir sınır olması size birebir hissettirilir. Gerek siyah-beyaz çekilmesi gerek diyalogların az olması bu havanın oluşmasında ayrı bir öneme sahiptir. Öte yandan, annesiyle olan düşleri de ara ara ekrana gelir ki bu da bize ne yaşanmış olursa olsun Ivan’ın hala çocuk olduğu hatırlatır.
Bir örümcek ağının kapattığı ağacın arkasında ekranda beliren Ivan, yine ağaçların arasında kaybolmaktadır. Son görevinde kaybolan Ivan ise bir daha karşımıza çıkmamaktadır. Filmin kapanışı ise Berlin’e giren Kızıl Ordu Teğmeni Galtsev’in dosyalara bakarken Ivan’ın asıldığını görmesi ile bitmektedir. Bu acı savaşta intikam peşinde koşan Ivan, yine bu savaşta hayatını kaybetmiştir.
Film boyunca sadece Ivan’ın perspektifinden savaşı görürüz. Onun çocukluk anılarının önümüze getirilmesi, annesini kaybetmesi, amansız intikam mücadelesinde sürekli onun yanında oluruz. Çok kısa bir süreliğine ona bu görevi veren Albay’ın yanında olsak dahi Ivan’ın cephe gerisini reddetmesi ile birlikte tekrar Ivan karakteri ile özdeşiriz.
III. Mizah ve Savaş
Ivanovo Detstvo, neredeyse hiç mizahi ögelere yer vermezken; Jojo Rabbit’te neredeyse mizah üzerine inşa edilen bir film anlayışı vardır. Bundan dolayı, bu bölüm yalnızca Jojo Rabbit üzerine olacaktır.
Savaşın bir çocuğun gözünden görmekle beraber, o çocuğun savaşa en yakın olduğu iki an vardır. İlk anda, yanlış el bombası atmasıyla beraber yüzünde oluşan yaranın çirkinliğinden yakınması ve bunu annesi hariç diğer insanların da bu şekilde betimlemesini güldürü ögeleriyle harmanlayan yönetmen, savaş yarası güzellemelerinden kaçınmıştır. İkinci an ise, Berlin muharebelerinde bir dostuna selam veren Jojo, dostunun taşıdığı silahı bırakmasıyla bir patlamaya ve insanların ölümüne neden olmuştur. Ancak bunu da mizahi bir biçimde izleriz.
IV. Çocukların Gözünden Savaş
Bu bölümde çocukların gözünden izlediğimiz savaşa değinmeden önce belirtmemiz gerekir ki çocuklardan ziyade bulundukları şartlar ve o şartların gerekliliklerinden savaşı görmemiz bence daha önemliydi. Ivan, savaşın tüm çıplaklığını yaşamış buna rağmen savaşmaya devam ederken Jojo’nun şartları ve durumu biraz daha farklıdır. Jojo savaş kendi kapısına gelene kadar savaşın kazanılacağına ve bunun da elzem olduğuna inanmaktadır ancak savaş kendi kapısını çaldığında durum tam tersine dönmüş, savaştan kaçmak istemiştir. Gerek Ivan’ın kurduğu düşler, hayal alemi gerekse Jojo’nun savaştan kaçışı bize savaşın sert gerçeklerini, acımazlığını, çocuklar üzerindeki etkisini göstermektedir. Çocuklar için tek savaş tüm çikolataların tadını bilmek üzerine olmalıdır.
V. İzleyici Deneyimi
Kendi perspektifimden izleyici deneyimimi özetleyecek olursam iki film de peş peşe izlendiğinde aralarında tür farkını çok rahat gözlemleyebildiğimi söyleyebilirim. Her ne kadar esasında çocukların gözünden savaşı gösterseler de mizahi ögeler içermesinden ötürü Jojo Rabbit daha az rahatsız edici olmuştur. Aynı zamanda ne Naziler ne Yahudi soykırımına dair hassas noktalara değinmeyen, değinse dahi bunu mizahla ve gerçeklik ile harmanlayarak yapan film daha yumuşaktır. Öte yandan, Ivanovo Detstvo bize tüm gerçekçiliği ile savaşın rahatsız edici yanını ve çocuklar üzerindeki tahakkümünü hissettirmiş ve bence olması gerektiği gibi olmuştur.
Sonuç olarak eğer ki amaç bir savaş filmi izlemek ise burada ne mizaha ne de yumuşaklığa yer vardır. Film savaş kadar sert ve gerçekçi olmak zorundadır.
Kaynakça
1-BRODY R. (2019) Springtime for Nazis: How the Satire of “Jojo Rabbit” Backfires. https://www.newyorker.com/culture/the-front-row/springtime-for-nazis-how-the-satire-of-jojo-rabbit-backfires
2-DALY F. WAUGH K. (2001) Ivan’s Childhood. Senses of Cinema. https://www.sensesofcinema.com/2001/cteq/ivans_childhood/
3-KERMODE M. (2020) Jojo Rabbit review – down the rabbit hole with Hitler. https://www.theguardian.com/film/2020/jan/05/jojo-rabbit-review-taika-waititi-hitler-scarlett-johansson-sam-rockwell