Değişen dünya, yeni buluşlar ve bulunduğumuz yeni çağın çok önemli bir bölümünü oluşturan teknolojiyle beraber aslında hiçbir şey stabil kalmıyor ve her şey değişmeye devam edecek gibi duruyor. Elbette sanatın da bundan etkilenmesi kaçınılmaz. Sözlük anlamıyla sanat; bir duygu, tasarı, güzellik vb.’nin anlatımında kullanılan yöntemlerin tamamı veya bu anlatım sonucunda ortaya çıkan üstün yaratıcılık olarak geçiyor. Peki sanatı bu şekilde tanımlamak yeteri kadar kapsayıcı mı? Ya da tam olarak sanatı tanımlamak mümkün mü? İşlenmemiş bilgi olarak tanımlanan verilerden; bir teleskobun hatıralarından, rüyalarından bir sanat ürünü ortaya konulamaz mı?
Bu sorulara kısmen de olsa cevap verebilmek adına yazımda sizlere birebir de ziyaret etme fırsatı yakaladığım, Refik Anadol’un 19 Mart-26 Nisan tarihleri arasında İstanbul Dolapdere PİLEVNELİ Galeri’de tüm halka ücretsiz bir şekilde sunduğu “Makina Hatıraları: Uzay” isimli sergisinden bahsetmek istiyorum.
Öncelikle serginin de yaratıcısı olan Refik Anadol’u kısaca tanıyalım. Kendisi mimariyi kanvas; ışığı ve veriyi de materyal olarak kullanan, 1985 İstanbul doğumlu bir medya sanatçısı ve yönetmen. Şu an Los Angeles’ta yaşayan Refik Anadol, Bilgi Üniversitesi Görsel İletişim ve Tasarım bölümünde lisans ve yüksek lisansını tamamladıktan sonra Kaliforniya Üniversitesinde Medya Sanatları bölümünde ikinci yüksek lisansını tamamlıyor. Şu an Kaliforniya Üniversitesinin Medya Sanatları bölümünde öğretim görevlisi ve misafir araştırmacı olarak çalışmaya devam ediyor. Son 6-7 yıldır ise yapay zekâ alanında yoğun çalışmalar yürüterek bunları da sanatına aktarıyor.
“Makine Hatıraları: Uzay” sergisi içinde 14 farklı dil konuşan, 10 farklı ülkeden, 14 kişilik bir takımla beraber çalışılıyor. Bunu her fırsatta dile getiren Anadol için bu aslında çok özel ve büyük bir zenginlik. Çünkü kendisi her yaştan, her kültürden, her çeşit insana ulaşmayı hedefliyor ve sanatın herkes için olması gerektiğini savunuyor. Ortaya koyduğu çalışmalarda da bu sebeple herkesin ulaşabileceği verileri, herkesin sahip olduğu uzay, zaman, doğa gibi kavramları ve kolektif hafızayı kullanıyor. Sergide ise kendisi ham verileri kullanıp bu verileri açıkça da göstererek kat kat deneyimleri farklı şekillerde bizlere sunuyor.
Peki bahsettiğimiz veriler nereden gelecek oluyor diye soracak olursanız Refik Anadol, NASA’nın herkese açık olarak sunduğu verileri kullanıyor. Çünkü daha önce de dediğim gibi, sanatını herkesin ulaşabileceği bir şekilde ortaya koymak onun misyonlarından biri. Sergi boyunca üç farklı teleskoptan gelen milyonlarca verinin birbiriyle oluşturduğu o güzel harmoniyi görüyorsunuz aslında. ISS teleskobundan gelen Dünya’ya ait verileri kullanırken, MRO teleskobundan gelen Mars’a ait olanları kullanıyor. Üçüncü olarak da Hubble teleskobundan galaksiye ait olan verileri alarak, bu üç teleskobun hatıralarını, rüyalarını birlikte harmanlıyor. Her bir veride renklendirilip hangi parçacığın hangi hızda, hangi yöne doğru gideceğinin bilgisi saklanıyor ve aslında tahmin edebileceğiniz gibi milyonlarca parçacık olduğu için terabaytlık hafızalar kullanılıyor. Verilerin renklendirilerek akışkanların ve o görselin ortaya konulmasında aslında deneme yanılma ve tesadüfün de büyük bir önemi var.
Sergi genel olarak iki farklı bölümden oluşuyor: Hatıralar ve düşler.
Hatıralar bölümü üç farklı teleskoptan (ISS, MRO VE Hubble) alınan verilerle ortaya çıkan görselleri içerirken, düşler bölümünde sizleri üç boyutlu veri heykelleri ve yapay zekâ sineması bekliyor. Beş kattan oluşan serginin içinde neler olduğunu biraz daha detaylı bir şekilde sizlerle de paylaşmak isterim.
-1. katta sergi boyunca kullanılan tüm verilerin açıkça yer aldığı bir veri tünel bulunuyor. Bu veri tünelinde bahsettiğimiz üç teleskopun devrelerini, görüntülerini, 3 boyutlu fotoğraflarını ve ham bilgilerini görme imkanı sunuluyor. Ayrıca sergide kullanılan yapay zeka algoritmalarının neden ve nasıl rüya gördüklerini de deneyimleyebilirsiniz.
-1. Kat Ve Refik Anadol
Giriş kâta geldiğinizde, 2 farklı ekranda Refik Anadol Studio’nun 5 senedir gerçekleştirdiği diğer yapay zekâ çalışmalarını görüyorsunuz. Onun ardından 13 dakikalık bir yapay zekâ heykelini, Los Angels Filermoni Orkestrası’nın çaldığı Rahmaninov’un eseriyle beraber izleyebiliyorsunuz.
Yapay Zekâ Heykeli
1. katta -benim ve eminim çoğu kişinin de favorisi olan kat- 18 kanallı projeksiyonun kullanıldığı üç boyutlu bir mimârinin içine adım atarak bir makinenin rüyasında olma şansı yakalıyorsunuz. Beni en çok etkileyen ise odada perdeler arası geçişin kusursuz bir şekilde herhangi bir kopma ve aksaklık olmadan sağlanıyor olmasaydı. Bunu sağlamak adına da aslında sergi mekâna özel olacak şekilde, onun ölçülerinde tasarlanıyormuş.
1. Kat
2. katta ise bir yapay zekânın sonsuza kadar devam eden ve asla kendini tekrar etmeyen rüyasını izleyip heykelini de görebiliyorsunuz.
3. ve son katta ise verinin pigmentleşmesiyle kanvasta oluşan dijital görselleri izleyebileceğiniz bir oda bulunuyor. Karanlık olan bu odanın duvarlarında göreceğiniz tablolar alışılmış bir sergiden farklı olarak bir akış içinde hareket ediyorlar.
3. Kattaki Tablolar
Daha önce de bahsettiğim, Refik Anadol’un sanatı herkese göre ve tüm açıklığıyla aktarma hedefini farklı şekillerde de görebiliyorsunuz. Her katta o katta hangi verilerin kullanıldığını anlatan açıklayıcı yazılar ve izleyenlerin ulaşabileceği karekodlar ile aslında ortaya koyduğu her şeyi bizlere açıkça sunuyor. Peki her şey bu kadar açıkken ve insanlar bunlara ulaşabiliyorken Refik Anadol’u farklı yapan ne diye soruyor olabilirsiniz. Aslında bunu alışageldiğimiz diğer görsel sanatlar gibi düşünebilirsiniz; bir bakıma tüm ressamlar da boya ve onu aktaracak bir zemin kullanıyor ama hepsi, kendine özgü bir parça ortaya koyuyor. Refik Anadol da farklı olarak boya yerine veri, bir tuval yerine kanvas kullanarak kendini, sanatını ortaya koymuş oluyor. Bu alanda öncü isimlerden biri olması da bir diğer güzellik.
Bir aydan biraz daha fazla süren bu sergi, ülkemizde de büyük bir ilgiyle karşılandı; insanlar sergiyi görebilmek için saatlerce sırada bekledi ama buna değdiğini söyleyebilirim sizlere. Buraya kadar okuduğunuz için teşekkür ederim, bir sonraki yazımda görüşmek üzere, sağlıcakla kalın.
Kaynakça
1-https://kultur.istanbul/refik-anadol-sergi/
2-https://www.youtube.com/watch?v=5JSBv3iJ-bU
3-https://www.youtube.com/watch?v=-_gTYr_zFT4