Siz de hiç düşündünüz mü neden insanlar tütsü yaparlar, neden binlerce yıldır süregelen bir uygulama adeta bir ritüel halini almış ve neden hemen hemen her coğrafyada karşımıza çıkıyor bu uygulama?
Bu yazı bu temel sorulara yanıt vermeyecek, aslında bu yazı muhtemelen bu sorulara yenilerini eklemenize sebebiyet verecek.
Günümüzde insanların sıklıkla tütsü yaptığını ve bundan keyif aldıklarını biliyoruz. Bu tütsüleri 3 ana grupta toplayabiliriz. Kuru bitki, çiçekler ya da ağaç kabukları tüm tütsülerin ana malzemelerini oluşturuyor. Yöntemlerden ilki, doğrudan bu materyalleri ısıya maruz bırakarak (yakarak ya da sıcak su ile) içerisindeki yağları ortaya çıkarıp hoş koku yaymasını sağlamak. Bir diğeri, bu materyaller ile yapılan bir macuna bulanan çubukların yakılması ile yapılan tütsüler ve üçüncü olarak da bu bitkilerin damıtılmasıyla ortaya çıkan uçucu yağların suya damlatılıp alttan bir mumun ısıtması ile buhar oluşturularak ortama yayılması yöntemi olan buhur yöntemi diyebiliriz.
İnsanlar günümüzde olduğu gibi geçmişte de güzel kokuları seviyorlardı ve bu yöntemleri yaşam alanlarını güzel kokularla sarmak için geliştirmiş olabilirler. Ancak tarihe ve hatta günümüze de baktığımızda tütsü sadece güzel kokuyla ilişkilendirilmiyor. Her şeyden önce insan üzerinde bir terapi ve ruhsal bir dinginlik sağladığına inanılıyor. Tütsü, bir çoğumuzun bilinçaltında mistik konularla ilişkili bir yer alıyor olabilir. Çünkü genellikle içe dönüş, ruhani konular, enerji ve frekans gibi terimlerle anılıyor. Bu nokta ise benim merakımı kazanan ve ilgimi çeken yönler oluyor. Bir bitkiyi yakıyorsun, duman çıkıyor ve bu dumanın kişiyi ve ortamı olumsuz enerjilerden arındırdığı ileri sürülüyor… İlginç değil mi? Üstelik bu neredeyse her kültürde ve inanç sisteminde kendisine bir yer buluyor. Belki de eski medeniyetler bugün bilmediğimiz şeyler biliyordu ve bu nesilden nesile doğum noktası ve amacı unutulan bir çok ritüelden birisi olarak günümüze kadar taşındı, neden olduğunu bilmiyor sadece pratik ediyor olabiliriz.
Peki, ’’Zeynep eski diyorsun ama ne kadar eskiye gidiyor olabilir ki?’’ derseniz zaman yolculuğuna çıkıp elimizdeki verilere bakalım. En kesin verilere yazılı kaynaklardan ulaşabiliriz elbette. Bildiğiniz üzere şu anki bilgilerimize göre en eski yazı sistemi Sümer Çivi Yazısı. Sümer tabletlerinde tütsüye yer verilmiş. Kişisel görüşüm bu bilginin bile tütsüyü gerçekten ilginç ve araştırmaya değer kıldığı yönünde. İlk yazılı kaynaklarda bile kendisinden bahsettirmiş olması dışında nasıl bahsedildiği de önemli elbette. Sümer’de bu uygulamanın genellikle tapınaklarda kendisine yer bulduğunu görüyoruz. Göklerdeki tanrıları ile bu şekilde daha güçlü bir bağ ve iletişim kurduklarına inanıyorlardı. Burada tütsü ya da genel olarak bitkisel kokuların ve yağların bizi inanç sistemlerine bağladığı noktaya bağlanmış oluyoruz. Yazımın devamında bu kısmın sebeplerini birtakım araştırmalar ve iddialar ile yorumlamaya çalışacağım. Ama öncesinde örnekleri artırmak istiyorum.
Yine çok eski bir uygarlık olan Antik Mısır’a baktığımızda tütsünün günlük hayatta ama özellikle dini törenlerde ya da cenaze törenlerinde karşımıza çıktığını görüyoruz. Hiyeroglifler ve resimler bu konuda Mısırlılar hakkında daha fazla bilgi edinmemizi sağlıyor. Eski Mısır’da tütsünün cenazelerde Tanrı’ya armağan olarak sunulduğu dönemler var. Burada da yine tanrılar ile iletişime geçme konusunda önemli bir araç gibi görülen tütsülerin bazılarının bir takım tanrılara özgülendiği dahi olmuş. Örneğin, mavi lotus çiçeğinin kurutulup tütsü olarak yakılması tanrıça Nefertem’i çağrıştırmış ve aynı zamanda da ölümsüzlüğün simgesi olmuş.
Antik Yunan Medeniyetlerinde ve özellikle de Roma’da tütsü kendisine geniş bir yer bulmaktaydı ve yine tekrar edeceğim üzere genellikle tapınaklarda ve özel törenlerde ( cenaze gibi) kullanılmaktaydı. Ancak Roma’da hoş koku yayan bitkilerin dini amaçlar dışında da şölen ve ziyafetlerde mutlaka bulunduğu ve hatta özel davet masalarını nane ile ovularak hoş ve temiz bir koku elde edildiği tarihi kaynaklarda geçmektedir.
Şüphesiz ki geçmişte ve günümüzde tütsünün en çok ön plana çıktığı kültürler Hindistan, Çin, Japonya gibi doğu ülkeleri. Hindistan’da tütsü çubukları agarbattī veya joss çubukları olarak da bilinir. Agarbatti, macunun bir bambu çubuğun etrafında yuvarlanması veya kalıplanmasıyla yapılır. Bambu çubuklarıyla tütsü yapma yöntemi Hindistan kökenlidir ve bambu çubukların kullanılmadığı Tibet, Nepal veya Japon yöntemlerinden farklıdır. Bugün, geleneksel Çin dininde tütsü çubukları yakmak günlük bir uygulamadır. Farklı amaçlar veya şenlik günleri, farklı çubuk türlerinin kullanılmasını gerektirir. Tütsü çubukları kırmızı, sarı veya siyah olabilir. Cenaze gibi özel törenlerde kalın çubuklar kullanılır. Tapınak tavanlarına sarmal tütsü asılır, bu da yanması çok uzun zaman alır. Budizm ve Hinduizm’de tütsünün edilen duayı, tanrıya taşıyan bir iletken olduğu düşüncesi vardır ki burada da yine daha önce bahsetmiş olduğumuz gibi ruhani varlıklar ile iletişimin güçlenmesi fikri yatmaktadır.
Türk dünyasından örnek vermek gerekirse, Bilge Kağan Abidesi’nin güney yüzünde, Bilge Kağan’ın babasının ölümü üzerine düzenlediği yas töreninde bol miktarda sandal ağacının koku vermesi için kullanıldığı yazıyor. Buradaki uygulamanın da genellikle bu koku verecek kuru bitki veya ağaç kabuklarının yanan ateşe atıldığı bilinmektedir.
Bitki ve çiçeklerden damıtılarak uçucu yağların elde edilmesi yöntemini ise ilk olarak Araplar bulmuştur ve damıtma yöntemin buluşu kimya için mihenk taşlarından kabul edilir.
Selçuklu ve Osmanlı’da buhur yöntemi oldukça yaygındır. Camilerde, evlerde, medreselerde buhur yapılması epey olağandır. Osmanlı Dönemi’nde yapılan resimlerde sıkça karşılaştığımız buhurdanlıklar müzelerde de bambaşka şekillerde karşımıza çıkıyorlar.
Hristiyanlıkta ise yine ayinlerde karşımıza çıkan tütsüden aynı zamanda kutsal kitaplarda da bahsedilmiştir. Kur’an’da, Eski ve Yeni Ahit’te tütsü uygulamasının bahsi çokça kez geçmiş ve övülmüştür. Örneğin, Hz. İsa’nın doğumundan sonra doğu yıldızını izleyerek gelen 3 Münecim, Kral ya da gökbilimci olarak anlatılan ziyaretçilerin bebek İsa’ya hediyelerinin altının yanı sıra tütsüde kullanılan günlük bitkisi ve mür getirdiklerine inanılır.
Birçok örnek ile tütsü uygulamasına dikkatinizi çektiğimi düşünüyorum. Peki aromatik bitkilerin yakılarak ya da yağının buharlaştırılması yoluyla gerçekleştirilen tütsü uygulamasının neden yapıldığı ve neden genellikle mistik ve dini öğelerle ilişkilendirildiği sorusuna kesin ve net bir cevap veremesek de artık bazı yorumlarda bulunabiliriz.
Bu kısımda önceki satırlardan daha somut ve bilimsel konuşabileceğiz.
Tütsüde kullanılan birçok bitkinin antimikrobiyal olduğu anlaşılmıştır. Böylece gerçekten bulunan ortamı temizler ve daha sağlıklı bir solunuma yardım eder. Aynı zamanda tütsüler birçok böcek türünü uzak tutmaktadır. Bu yönden de oldukça pragmatist amaçlar için kullanılıp günlük hayata fayda sağladığı aşikar.
İnsanların tütsünün, çağlar boyu olumlu ya da olumsuz başka varlıklarla iletişim kurmayı kolaylaştırdığına inanmasını yorumlamaya bizi yaklaştırabilecek en önemli kavram ise frekanslardır. Günümüz dünyasında biliyoruz ki her madde bir titreşimden ibaret ve türlerin frekansları farklı hertzlerdedir. Titreşim denildiğinde akla öncelikle ses gelir, halbuki her şeyin bir frekansı vardır. Biz insanlar da belli bir frekans seviyesinde vücut bulmaktayız ve bedenimizdeki bazı olumlu ya da olumsuz değişiklikler bile bu frekans seviyesini etkilemektedir. Üzerine çok fazla araştırma yapılan bu konunun gelecekte tedaviler açısından da büyük önem arz edeceği öngörülmekle birlikte şimdiye kadar alternatif tıp olarak tanımlanan bir çok tedavinin bu sisteme göre çalıştığı da fark edilmiştir.
İnsanların ve gıdaların biyofrekanslarını ölçen bir cihaz geliştiren, Amerikalı doktor Bruce Tainio frekanslar ve hastalıklar arasındaki ilişkiyi inceledi. Bu yöntem ile kanserli hücrelerin bile tedavi edilebileceği ileri sürüldü ve tıp dünyasında bu alanda bir çok doktora yeni bir yol açılmış oldu. Şu an bildiğim kadarıyla hala kanser hücrelerine bu şekilde bir tedavi uygulanmıyor olsa da gelecek için araştırmaya değer nitelikte olduğu belirtiliyor. Ayrıca Tainio ve esans yağlar uzmanı D. Gary Young birlikte çalışarak, esans yağların insan vücudunun frekansları üzerine etkileri olduğunu keşfettiler. Uçucu yağların frekansının herhangi bir diğer besinden çok daha yüksek olduğu ve insana daha hızlı etki ettiği gözlemlenmiş. Tütsü için kullanılan bitkilerin hepsi insandan çok daha yüksek frekanslardadır bu sebeple tütsünün, esansiyel yağların insan frekansını da yükselttiğinin gözlemlendiği iddia ediliyor. Şimdi, insanların gerek paganist gerek semavi dinlerde, özellikle ritüel ve dualar esnasında tütsü yakmasının sebebinin bu frekans seviyesinin ve dalgaların değişmesini sağlayıp tütsüyü bir araç olarak kullanmaları olduğu düşünülebilir. Bu tür disiplinlerde, bizim ile farklı frekans boyutlarında olduğu için göremediğimiz varlıkların varlığına inanılır. Belki de bu yüzden tütsünün duaları taşıdığına ya da inanılan varlıklarla iletişimi kolaylaştırdığı düşünülmüştü. Bugün daha fazla spritüal konulara girmeden sadece örnekleri ve getirilen bir takım açıklamaları size ilettim. Eğer oluşturabildiysem sizi biraz merakla bırakmak ve yazımı bu şekilde sonlandırmak istiyorum. Sebebi ve amacı her ne olursa olsun eğer sizi iyi hissettiriyorsa, siz de yakın bir tütsü…
– Zeynep Karali