Sofistik Hareketin Doğuşu ve Dönem Atina’sına Dair Bir Tasvir
Sofist hareket, MÖ.5.yüzyıda Atina’da ortaya çıkmış felsefi bir akımdır. MÖ 5.yüzyıl Atina tarihinde önemli bir mihenk taşı teşkil eder. Sofizmi anlayabilmek için bu dönemde vuku bulan olaylara değinmemiz gerekmektedir.
Yüzyılın başlangıcında Perslere karşı İyonya kentlerinde Atina öncülüğünde Marathon savaşları yapılmıştır. Bu savaşlar MÖ 490 yılında Greklerin zaferiyle sona ermiştir. Bu zaferin ardından özellikle de Perikles yönetimi altında Atina altın çağını yaşamıştır. Perikles döneminde Atina zengin ve güçlüydü, savaşlarla başı fazla belada değildi, aristokratların uyguladığı demokratik bir anayasa vardı. Lakin Perikles’e muhalif olanlar da vardı. Muhalifleri giderek güç topladı ve dostlarına birer birer saldırdı. MÖ 431’de başlayan Peloponez Savaşları ve MÖ 429’da Perikles’in ölümü sonun başlangıcı oldu. Atina savaşı MÖ 404’te Spartalılara karşı savaşı kaybetti. Son olarak yüzyıllardır Atina halkı için bir utanç kaynağı olarak nitelendirilen Sokrates’in idamı (MÖ 399) ile Atina’nın dibe vuruşu tamamlandı. Yaşanan olaylar silsilesinin ardından Atina siyasal önemini yitirmiştir. Lakin kültürel olarak önemli bir şehir olma statüsünü korumuştur.
Atina’nın sofizmin ortaya çıktığı dönemdeki siyasi tasviri bu şekildedir. Her düşünce akımının ortaya çıkışında olduğu gibi Sofist görüşün yaratıcısı Protagoras ve diğer sofistler de dönemin koşullarından etkilenmiştir. Marathon zaferlerinin ardından Atina’da yaşanan barış ve özgürlük ortamı sofist geleneğin ortaya çıkışında önem teşkil eder. Sofistler sayesinde aristokrat kökenli gelenekler sorgulanmaya ve eleştiriye açık hale gelmeye hatta reddedilmeye başlamıştır.
Atina’da MÖ 5.yüzyılda hâkim olan felsefi havaya gelecek olursak, Atina’da soyut ve tümdengelimsel bir felsefe ortamı vardı. Doğa filozofları olarak adlandırılan filozofların düşünce sistematiği sürdürülmekteydi. Sofistler ise hâkim olan bu düşünme tarzına somut, realist bakış açısı ile karşılık vermiştir. İlgi odaklarını, insan ve insanla ilgili olarak beliren alan olarak ahlâka, geleneğe, siyasete, dine, kültüre yönelik meseleler olarak görmüşlerdir. Kendilerinden önceki filozofların ortak inceleme odağı olan fizik ve metafizikle ilgili sorunları felsefede ikinci plana atmışlardır. Sofistlerle başlayan bu geleneğin en kısa ve öz tanımı Protagoras’ın “İnsan her şeyin ölçüsüdür” sözüyle ifade edilebilir.
Sofizm ve Sofist Kavramı
Sofist terimi Eski Yunanca Sophistés kelimesinden türemiştir ve sanat ya da beceriyi öğreten uzman, öğretmen, sanatçı gibi anlamlara gelir. Bu terim ilk başlarda olumlu anlamda kullanılmaktayken Platon’un ve Aristoteles’in sofistlere yönelik sert eleştirileri kelimenin olumsuz manada kullanılmasına da neden olmuştur. Sofistlere dair eleştirilerin en başında verdikleri eğitim karşılığında aldıkları ücret ve var olanın ölçüsünün insan olduğu görüşleri gelmektedir.
Sofistlerle birlikte bilgi teoriden pratiğe indirgenmiştir. Bu yeni eğitimciler yeni oluşan siyasal, sosyal ve kültürel düzende öncelikle pratik bilgi ihtiyacını gidermek üzere başarılı bir yurttaş yetiştirmek kaygısıyla belli bir ücret karşılığında dersler vermeye başlamışlardır. Bu çerçevede Sofistleri Avrupa’nın ilk profesyonel eğitmenleri olarak kabul etmek mümkündür.
Sofistlerin çağdaşları olan pek çok filozofun felsefeyi dine benzeten bir yaklaşımları vardı. Bu okullar bir nevi manastır gibiydi ve çoğu kez batıni bir yapıya sahiptiler. Sofistler ise böyle bir yapıya sahip değildir. Onlar felsefeye dair bu tarz bir yaklaşımı reddetmişlerdir.
Sofistler rasyonalizme karşı tavır almışlardır. Onlara göre bilgi ancak duyularla elde edilebilir ve insan ancak duyumsadığını bilebilir. Sofistler, bilgi kaynağı hususunda ampirizmin (deneycilik) savunucularıdır. Sahip oldukları ampirizm taraftarlığı ve bilginin duyusal olarak elde edilebileceği görüşü onları septizme (kuşkuculuk) ve bilgide göreceliğe sürüklemiştir. Hatta Protagoras’ın ardıllarından Gorgias bilginin imkânını tamamen reddederek nihilist görüşe kapıyı aralamıştır.
Sofistlerin belirli bir ücret karşılığında eğitim verdiklerinden bahsetmiştik. Verdikleri eğitimin içeriğini aktaracak olursak sofistler; retoriğe dayalı pratik ikna, mantık, ahlâk, matematik, gramer alanlarında dersler vermekteydiler.
Sofistlerden önce yaşayan doğa filozofları ve sonra gelen diğer okullar tümdengelimsel bir yöntem kullanmışlardır. Temel bir ilke belirledikten sonra tek tek fenomenleri bu ilke aracılığıyla açıklamaya çalışmışlardır. Sofistler ise bu yöntemin tam tersi bir mana taşıyan tümevarımsal yönetimi kullanmışlardır. Önce bütünün parçalarını incelemişler, tikelden tümele ulaşmaya çalışmışlardır.
Sofistlere göre var olan bir hususa dair zıt iki ayrı sav olması bir çelişki değildir. Aksine var olan olgulara dair duyularımızın dışında başka bir teçhizatımızın olmadığını göstermektedir. Protagoras bu nedenle yanlış savunu diye bir şeyin olamayacağına ve tüm bireylerin kendi duyumları çerçevesinde ortaya bir savunu koyduklarını söylemiştir.
Sofistlere göre var olan hakkında nesnel ve dogma bir gerçeklikten bahsetmek mümkün değildir. Filozofun yapması gereken çeşitli seçeneklerden görece daha yararlı ve yerinde olanı bulup onun peşinden gitmeye çabalamaktır. Bu görececi tutumları ahlâki alanda da benzer sonuçlar vermiştir. Sofistler ahlâki olarak mutlak iyi ya da mutlak kötünün bulunmadığı kanaatindedir.
Sokrates sofist geleneğe karşı çıkan filozofların başında gelmektedir. Lakin sofistlerin öne sürdüğü görüşleri kuramsal ve sistematik olarak eleştiren ilk filozof Platon’dur. Platon felsefi etkinliği mutlak, değişmez bilgi peşinde bir çaba olarak kabul etmiştir, ancak felsefesini sadece doğal alanla sınırlamamıştır. Ona göre var olana dair tanımlar belirsiz ve kişiden kişiye değişir bir yapıda değildir. Tam tersine bu sorulara onların özünü ortaya koyan, onları diğer kavramlardan ayıran mutlak doğru olarak nitelendirilen cevaplar verilmedikçe felsefe kendi doğasından uzak ve amacı sadece ikna olan bir sürece dönüşecektir.
Protagoras
Sofist gelenek içinde sayılan filozoflar arasında en bilinen isimler Protagoras, Gorgias, Prodicus, Hippias ve Antiphon’dur. Sofist düşünce sisteminin kurucusu olarak nitelendirilen Protagoras MÖ 500 civarında, Demokritos’un doğduğu kent olan Abdera’da doğmuştur.
Protagoras yetişkinlik dönemini Yunan kentlerinde bir tür sürekli öğretmenlik yaparak geçirdi. Pratik liyakat ve yüksek kültür arzulayan herkese ücret karşılığında ders verdi. Ücret karşılığı verdiği eğitimler yüzünde Platon’un eleştirilerine maruz kalmıştır. Atina’nın aristokratik ve zengin bir ailesine mensup Platon tarafından yapılan bu yukarıdan bakan eleştirilerin tutarlı olduğunu söylemek pek mümkün değildir.
Platon’un Protagoras diyaloğunda belirttiğine göre Protagoras sofist ismini ilk kez kullanan filozoftur. Protagoras’ın öğretisinin bir nevi özünü insanın her şeyin ölçüsü olduğuna dair sözü oluşturmaktadır. Protagoras’a göre bilginin temel dayanağı duyumlardır. Bilgi duyu organları aracılığıyla toplanan verilerin özne tarafından işlenmesiyle ortaya çıkar. Bu anlayışın getirdiği sonuçlardan biri de mutlak ve dogma bir gerçekten bahsedilemeyeceği anlayışıdır. Yukarıda belirttiğimiz gibi insan her şeyin ölçüsüdür ve bu çerçevede mutlak doğrudan bahsedilmesi mümkün değildir.
Doğa filozofları her şeyin kendisinden oluştuğu bir ilk ilkenin, Yunanca ifadesiyle ‘arkhe’nin peşindeydiler. Bu çerçevede Protagoras’ın ortaya attığı savlar kendinden önceki filozoflarla keskin bir şekilde ayrılmakta ve çatışmaktadır. Protagoras ve sofistler felsefi anlayışlarının odak noktasını insan olarak görmüş ve insandan bağımsız bir felsefi anlayışı reddetmiştir.
Protagoras’ın sofist felsefi zemin çerçevesinde pek çok radikal düşüncesi bulunmaktaydı. Örneğin döneminde hâkim olan anlayışa karşı çıkarak Tanrıların var olup olmayacağının bilinemeyeceğini öne sürmektedir. B. Russel’a göre nesnel hakikate inançsızlık, neye inanmak konusunda pratik nedenlerle çoğunluğu hakem haline getirmektedir. Protagoras buradan yasanın, itibarın ve geleneksel ahlakın savunmasına gitmiştir. Dolayısıyla Protagoras’ın Tanrıların var olup olmadığını bilmediği halde Tanrılara tapılması gerektiğine emin olduğunu söylemektedir.
Toparlamak gerekirse Protagoras, felsefe dünyasına getirmiş olduğu yeni bir soluk, yeni bir bakış açısı sayesinde büyük bir filozof olarak nitelendirilmeyi hak eden bir kişiliktir. Onun getirdiği düşünce zemini ileride pek çok filozofa ilham vermiş ve birçok yeni felsefi görüşün doğuşuna kaynaklık etmiştir.
Kaynakça
1-Özgür Uçak, Felsefi Farklılaşma Sorulardan Değil Cevaplardan Doğar: Sofistler ve Platon.
2-Bertrand Russel, Batı Felsefesi Tarihi.
3-Çiğdem Yıldızdöken, Sofistlerin Epistemolojideki Yeri ve Önemi.
Görsel: Protagoras, Democritus. 2021. “Salvator Rosa – Democritus And Protagoras”. Pubhist.Com. https://www.pubhist.com/w32419