Normal renk görüşüne sahip herkes kanın kirazlar, kardinaller ve Mars gezegeniyle hemen hemen aynı renkte olduğunu kabul eder. Yani hepsini kırmızı. Peki “kırmızı” dediğiniz şey başkasının “mavi” si olabilir mi?
Washington Üniversitesi’nden renkli görme bilimcisi Jay Neitz,”Son deneylerin bizi hepimizin aynı renkleri görmediğimiz fikrine götürdüğünü söyleyebilirim.” açıklamasını öne sürdü. Geçmişte çoğu bilim insanı, sağlıklı görüş mekanizmasına sahip insanların hepsinin aynı renkleri gördüğünü söylerdi. Görüşler, beyinlerimizin gözlerimizdeki hücrelere çarpan ışığı işlemesi sırasında varsayılan bir yöntemine sahip olduğu ve ışığın rengine ilişkin algılarımızın evrensel duygusal tepkilere bağlı olduğu yönündeydi. Ancak son zamanlarda akıllardaki sorulara verilen cevaplar değişti.
Bir başka renkli görme bilimcisi, Wisconsin Tıp Koleji’nden Joseph Carroll, açıklaması ile bu sorgu evresini bir adım daha ileri götürdü: “İnsanların aynı renkleri görmediklerini kesin olarak söyleyebiliriz.” Bilim insanları, bir kişinin kırmızısının başka birinin mavisi olabileceğini -aynı şekilde bunun tam tersi- olabileceğini söyledi. Kanı gerçekten bir başkasının mavi olarak adlandırdığı renk olarak ve gökyüzünü başkasının kırmızısı olarak görebilirsiniz. Ancak bireysel algılarımız, beynimizin duyuları algılama biçimi kanın veya gökyüzünün renginin bize nasıl hissettirdiğini etkilemez. Bu durum ise “hisler ve algı” arasındaki farkı kavramanın önemli olduğunu bizlere göstermekte.
Bir şeyi hissetmek ne demektir?
Duyusal reseptörler, belirli tipteki uyaranlara yanıt veren özelleşmiş nöronlardır. Duyusal bilgi, bir duyu reseptörü tarafından tespit edildiğinde, duyu verisi oluşmuştur. Örneğin, göze giren ışık, gözün arkasını hizalayan hücrelerde kimyasal değişikliklere neden olur. Bu hücreler, aksiyon potansiyelleri formunda iken, bu duyu verilerini merkezi sinir sistemine mesaj olarak iletirler. Muhtemelen beş duyumuz olduğunu dile getirmektesiniz: Görme, işitme, koku, tat ve dokunma. Biraz daha derine indirgediğimizde bu beş duyu kavramı fazlasıyla basite indirgenmiştir. Kusursuz bir denge içerisinde olan vücudumuzda denge, vücut pozisyonu ve hareketi, ağrı ve sıcaklık hakkında bilgi sağlayan duyu sistemlerimiz de bulunmaktadır.
Belirli bir duyusal sistemin ilgili uyaranlara karşı duyarlılığı ise mutlak eşik olarak ifade edilebilir. Mutlak eşik, uyaranın sürenin % 50’sinde tespit edilebilmesi için bulunması gereken minimum uyarıcı enerjisi miktarını ifade eder. Bunu düşünmenin bir başka yolu da, bir ışığın ne kadar loş olabileceğini veya bir sesin ne kadar yumuşak olabileceğini sorgulamaktır. Duyusal reseptörlerimizin hassasiyeti sizleri oldukça şaşırtabilir. Açık bir gecede, gözün arkasında yer alan en hassas duyu hücrelerinin 30 mil uzakta bir mum alevini algılayabildiği tahmin edilmektedir. Sessiz koşullar altında, saç hücreleri (iç kulağın reseptör hücreleri) 20 fit uzaklıktaki bir saatin tik takını algılayabilir.
“His, beyninize iletilenler; algı ise beyninizin bu iletileri nasıl anladığıdır..”
Hisler, beynimize iletilen mesajların hammaddesidir. İçten ve dıştan gelen ve beyne ulaşan bu duyumların organize edilerek anlamlı hâle getirilmesine algı denir. Bir tat almak duyum iken, ne tadı olduğunu anlamak algıdır. Bir ses duymak duyum iken, kimin veya neyin sesi olduğunu anlamak algıdır.
Beyin hasarı veya akıl hastalığı vakıalarını bir kenara bıraktığımızda, hepimiz doğuda güneşin doğuşunu görüyoruz, bir çiçek kokusunun güzelliğini içimize çekiyoruz ve gece yarısı cam kırılma sesiyle uyandığımızda bir korku sarsıntısı yaşıyoruz. Bireysel dünyalarının kendine özgü bir versiyonu vardır ve kişinin algısını nasıl şekillendirdiğini anlamaya yönelik ilgi günümüzde giderek artmaktadır. Aramızdaki bu özgünlük sonucunda bazılarımız yanıp sönen ışıklara karşı son derece hassaslaşırken, bazıları mükemmel duyma eşiğine sahiptir, bazılarımız derinlemesine göremez, bazılarımız benliğini gözlemleyip analiz edebilir.
“Maymunlarla yapılan bir deney, dış dünya deneyimlerimize yanıt olarak beyinlerimizde renk algısının ortaya çıktığını, ancak bu sürecin önceden belirlenmiş hiçbir düzene göre gerçekleşmediğini öne sürüyor.”
Renk körü insanlar ve çoğu memeli gibi, erkek sincap maymunlarının (Saimiri sciureus) gözlerinde yalnızca iki tür renge duyarlı koni hücresine sahiptir: Yeşile duyarlı koniler ve maviye duyarlı koniler. Üçüncü, kırmızıya duyarlı bir koni tarafından alınacak ek bilgilerden yoksun maymunlar, yalnızca “mavi” ve “sarı” dediğimiz ışığın dalga boylarını algılayabilir; onlara “kırmızı” ve “yeşil” dalga boyları nötr görünür ve maymunlar gri bir arka planın ortasında kırmızı veya yeşil noktalar bulamazlar.
Normal insan gözü, koni adı verilen üç tür renk algılayıcı hücre içerir ve bu konilerin her biri gelen ışık tarafından uyarılma şeklini karşılaştırarak, beyinlerimiz kırmızı dalga boylarını yeşilden, mavi dalga boylarını sarıdan ayırır. Diğer memelilerin çoğu gibi köpeklerin gözleri de sadece iki tür koni içerir. Bunlar beyinlerinin maviyi sarıdan ayırt etmesini sağlarken kırmızıyı yeşilden ayırt etmemesini sebep olur. Bununla birlikte, köpeklerde ve renk körü bireylerde kırmızı ışık ve yeşil ışığın her ikisi de nöronlar üzerinde nötr bir etkiye sahiptir. Bu renkleri yorumlayacak bir sinyal olmadığından, köpeklerin beyinleri herhangi bir rengi algılamaz. Kırmızıyı veya yeşili gördüğünüz yerde, grinin tonlarını görürler.
Şimdi, yeniden gelelim maymun deneyimize.
2009’da Nature dergisinde yayınlanan çalışmada,Neitz ve birkaç meslektaşı, maymunların gözlerine yeşile duyarlı koni hücrelerinden bazılarını rastgele enfekte eden bir virüs enjekte ettiler. Virüs, enfekte ettiği yeşil konilerin DNA’sına, onları kırmızı konilere dönüştüren bir gen transfer etti. Bu gelişme ile maymunların mavi, yeşil ve kırmızı konilere sahip olmasını sağladı. Beyinleri kırmızı konilerden gelen sinyallere yanıt verecek şekilde bir yapıya sahip olmasa da, maymunlar kısa süre sonra yeni bilgileri anlamaya başladılar ve gri bir görüntüde yeşil ve kırmızı noktalar bulabildiler. Bilim adamları, o zamandan beri aynı gen terapisi tekniğinin, insanlarda kırmızı-yeşil renk körlüğünü tedavi etmek için kullanılıp kullanılamayacağını araştırıyorlar.
Peki bu çalışma başka hangi araştırmalara öncü oldu dersiniz?
Çalışma ayrıca insanlara bir gün, bazı kuşlarda bulunan UV’ye duyarlı koni gibi dördüncü tür bir koni hücresi verilebileceğini ve potansiyel olarak daha fazla renk görmemizi sağlayabileceğini öne sürüyor. Ancak maymun deneyinin başka bir derin sonucu daha vardı: Maymunların beyinlerindeki nöronlar yeşil konilerden sinyaller alacak şekilde yapılanmamış olsalar da, nöronlar kendiliğinden kırmızı konilerden sinyal almaya adapte olmuş ve bir şekilde maymunların yeni renkleri algılamasını sağlamıştır. Neitz bizlere, “Maymunlar yeni renklerin ne olduğunu düşünüyorlardı?” sorusunu yönlendirirken; insanlara aktarılması bir gün sağlanabilirse 4. koni hücresinden yansıyacak algıyı hangi renk ile ifade edecek oluşumuz merak uyandırıcı.
Bana huzur veren gökyüzünü hangi renk olarak algıladığınızı bilmiyorum. Yine de, yıldızlar denizini benim için “kırmızı” olan renk algısı olarak görseniz bile, mavi gökyüzünün size her koşulda huzur vermesini diliyorum.
Metin Kaynakçası
1-Okawa, Haruhisa & Sampath, Alapakkam. (2007). Optimization of Single-Photon Response Transmission at the Rod-to-Rod Bipolar Synapse. Physiology (Bethesda, Md.). 22. 279-86. 10.1152/physiol.00007.2007.
2-Galanter, E. (1962). The direct measurement of utility and subjective probability. The American Journal of Psychology, 75(2), 208–220. https://doi.org/10.2307/1419604
3-“Sensation And Perception | Introduction To Psychology”. 2020. Courses.Lumenlearning.Com. https://courses.lumenlearning.com/wmopen-psychology/chapter/outcome-sensation-and-perception/#:~:text=Sensation%20and%20perception%20are%20two,organizes%2C%20and%20interprets%20these%20sensations
4-Ataaof.Edu.Tr. https://www.ataaof.edu.tr/Dosyalar/CocukPsikolojisiVeRuhSagligi.pdf.
5-Mancuso, Katherine; Hauswirth, William W.; Li, Qiuhong; Connor, Thomas B.; Kuchenbecker, James A.; Mauck, Matthew C.; Neitz, Jay; Neitz, Maureen(2009-09-16). “Gene therapy for red–green colour blindness in adult primates”. Nature. 461 (7265): 784–787. Bibcode:461..784M. doi:10.1038/nature08401. ISSN 0028-0836. PMC 2782927. PMID 19759534.
6-Wolchover, Natalie. 2012. “How Do Dogs See The World?”. Livescience.Com. https://www.livescience.com/34029-dog-color-vision.html.
7-User, Super. 2020. “Science Of Colour: Colour Perception – Prismtech Graphics”. Prismtechgraphics.Com. https://www.prismtechgraphics.com/blog/science-of-colour-colour-perception.
8-“NASA – What Is Color? “. 2020. Nasa.Gov. https://www.nasa.gov/audience/forstudents/k-4/home/F_What_is_Color.html.
9-Bredemeier, K., & Simons, D. J. (2012). Working memory and inattentional blindness. Psychonomic Bulletin & Review, 19, 239–244.
10-Chabris, C. F., Weinberger, A., Fontaine, M., & Simons, D. J. (2011). You do not talk about fight club if you do not notice fight club: Inattentional blindness for a simulated real-world assault. i-Perception, 2, 150–153.
11-J. F., Levin, D. T., & Varakin, D. A. (2005). Inattentional blindness for a noxious multimodal stimulus. The American Journal of Psychology, 118, 339–352.
Görsel Kaynakçası
Sosyal Medya Kapak Görseli: “哔哩哔哩相簿,绘你所想,拍你所爱”. 2020. H.Bilibili.Com.
Kapak Görseli: 2020. Helpscout.Com. https://www.helpscout.com/blog/psychology-of-color/.
Görsel 1: https://pixabay.com/tr/photos/maymun-sincap-maymunu-%C3%A4ffchen-3754037/
Görsel 2: Konnikova, Maria. 2015. “The Work We Do While We Sleep”. The New Yorker. https://www.newyorker.com/science/maria-konnikova/why-we-sleep.