“Sen Kimsin?”: Benlik Kavramı

/ / PSİKOLOJİ

“Sen kimsin?”

Kulağa cevaplanması pek de karmaşık gelmeyen bir soru. Girizgahının isim soy isimle yapılacağı; yerine göre memleket, aile, akademik hayat gibi dokundurmalarla devam edecek birkaç cümlelik bir yığın. Ama verdiğimiz cevapların ardında William James, George Herbert Meart ve tabii ki Freud gibi isimler için kocaman buz dağları saklı.

Benlik kavramının gelişimi insanlığın var oluşu kadar eskidir tarzı bir cümleyle giriş yapmak isterdim fakat takdir edersiniz ki Paleosen Dönemi’nde su kenarına çöküp benlikleri üzerine derin tartışmalara girmiş iki homo sapiens hayal etmek güç. Hatta 16.yy’a kadar insanlar bugünkü kavramsallığında bir benlik fikrine dahi sahip değillerdi. Herkes göründüğü kadardı ve içinde yaşadığı topluluktan ibaretti. Tabi Dünya’nın düz olmadığı gibi hayat da doğrusal değildi ve toplumsal gelişmelerle insanlar, yaşam alanlarından bir şekilde ayrılmaya başladı; sanayileşme bu ayrılıklara sebep olan gelişmelerden biriydi. Homo sapiensler sırtında bohçaları, ayağında çarıkları köylerinden çıkıp çalışmak için fabrikalara gittiklerinde fark ettiler ki hepsinin birbirinden farklı kimliği vardı ve bu kimlikler statik değildi. Aynı sanayileşme gibi aydınlanma,sekülerleşme, psikanliz de benlik kavramının gelişiminde rol aldı.

Ben yazımda karmaşık benlik kavramını sosyal psikoloji açısından ele alacağım. İki önemli isimden, James ve Mead’den, bahsederek ilerleyeceğim.

James benliği ikiye ayırır: Biri ben yönü diğeri de bana yönü. Ben yönü bilen benliktir, bu alanı deneysel olarak çalışmak imkansızdır. Bana yönü ise bilinen benliktir, bu da kendi içinde maddi, toplumsal ve manevi olarak ayrılır. Maddi benlik sahip olduğumuz şeyleri kapsar; bedenimiz, kıyafetlerimiz, kitaplarımız Toplumsal benlik ise kişinin etrafındakilere yansıttığı kısmıdır ve bu karşımızdaki kişiye göre değişebilir; annemizleyken farklı, arkadaşlarımızlayken farklı bir sosyal (toplumsal) benliğimiz vardır. Manevi benlik ise kendimizi bildiğimiz halin çekirdeğini oluşturur, kendi kendimizi hissedişimizdir.

Mead’in teorisi ise Sosyal Benlik Teorisi’dir. Ona göre benlik sosyal etkileşimin ürünüdür. Tabi bu noktada da dilin önemi üstünde durur. Başkalarının bize nasıl baktığının bizim kendimize bakışımızı etkileyeceği fikrine yakındır.

Konunun bir yerde illaki “benlik farkındalığına” geleceğini başlığı okuduğunuz ilk anda düşünmüşsünüzdür; şu anda konunun tam da orasındayız. Benlik farkındalığı tümüyle bağımsız bir kavram değildir. Siz ya da etrafınızdaki kişilerce geliştirilen standartlarla ele ele bir kavramdır. Kendimize dair fikir ve farkındalıklarımız bu standartlar gölgesinde şekillenir. Gelelim bu farkındalığın çıktılarının etkilerine. Benliğimizin farkında olduğumuzda elbette ki olmadığımız zamanlara nazaran daha ölçülü, daha iyi davranırız. Peki olayın standartları yakalama boyutu? Bu farkındalığın bize dayattıkları? Benliğimizin farkına vardık iyi hoş, peki bu benliğin etrafımızdakilere benzemediğini fark ettiğimiz an özgüvenimize ne olacak? Cevap: Belki de aynalara küs bir yaşam. Alkolün ve intiharın benlik farkındalığından bir kaçış olduğu görüşleri dahi var. Çoğu zarar azı karar diyerek bağlayalım biz ve konuya burada bir virgül atalım.

İkna edilmeye yatkınlığın da benlik farkındalığıyla ilişkisi var. İki benlik farkındalığı sınıflaması çıkıyor burada karşımıza: Özel benlik farkındalığı ve kamusal benlik farkındalığı. Özel benlik farkındalığında kişi kendi düşünceleri, duyguları hakkında değerlendirme yapar. Kamusal benlik farkındalığında ise kişi kendisinin başkalarınca nasıl göründüğüne odaklanır; fiziki görünüşüne, davranışlarına. Bu farkındalıktaki kişiler toplumsal normlara daha fazla odaklanır, onlara ulaşmaya çalışır. Bu anlamda da beğenilmek için diğerlerinin etkisine ve başkalarınca ikna edilmeye daha açıktırlar.

Nasıl ki başkalarını gözlemleyip onlar hakkında fikirler ediniyorsak aynısını kendimize de yaparız aslında, kendimiz hakkında gözlemler yapıp sonuçlar çıkarmamıza da benlik algısı denir. Benliğimizi anlamak için kendimize bakabiliriz evet ama bununla birlikte dışarıyı gözeterek de benliğimiz hakkında fikir edinebiliriz. Burada devreye kıyas kavramı girer. Leon Festinger’in Sosyal Karşılatırma Teorisi’ni inceleyelim: Aslında kendi benliğimizi arama, anlamlandırma isteğimiz arttıkça başkalarıyla olan etkileşimimizi arttırma motivasyonuna bürünürüz der Festinger. Ayrıca kendimiz hakkında belirsizliklerimiz ne kadar çoksa başkalarının bizi etkilemesine de o kadar açık oluruz. Sizce en çok kimle kıyaslarız kendimizi peki? En yakınımızla. Çünkü benlik açısından kıyaslama kendine benzer insanlar üzerinden yürür.

Gelelim topladığımız bu benlik bilgileriyle ne yapacağımıza. Burada da benliğin bilişsel, duygulanımsal ve davranışsal bileşenlerine değineceğiz. (1)Bilişsel bileşen benlik şemalarıyla oluşur. Kendimizi içe dönük, dışa dönük, liberal, demokrat vb. bir sürü özellikle tanımlayabiliriz. Benliğimizin hangi yanına odaklıysak o anlamda şematik, hangi alanına odaklı değilsek o anlamda da aşematiğizdir. Benlik şemamızla tutarlı olan bilgileri daha kolay hatırlarız (benlik referansı). Tek bir benlik şemamız yoktur, çoklu benlik şemalarımız vardır; tabi bu birden fazla benliğimiz olduğu anlamına gelmez, benliğimizin farklı farklı yönleri olduğu anlamına gelir. Her durum kendine göre bu şemalardan ilgili olanını aktive eder. Yani o “Derinlerinde saklanan seni keşfet, kendi potansiyelini derinliklerinden çıkart” klişeleri maalesef ki tamamen romantize edilmiş söylemler. Kimsenin derininde öylece yatan durağan tek bir benlik söz konusu değil. (2)Benliğin duygulanımsal bileşeni ise kendimiz hakkında ne hissettiğimizdir. Oluşturduğumuz bu benlik şemalarımızı olumlu ya da olumsuz olarak değerlendiririz. Buna göre de benlik saygımız azalır ya da artar. Bazı araştırmacılara göre yüksek öz saygı saldırganlığa yol açabiliyor. Ağır şiddet yönelimindeki bireyler mesela katiller kendilerini benlik değeri yönünden olumlu değerlendirme meylindeler. Son olarak benliğin (3) davranışsal bileşeni benlik  düzenlemesini içerir ve bu da çeşitli aşamalardan oluşan bir süreçtir; benlik ideallere, normlara, standartlara ulaşabilmek için düzenlemeler yapar.

Okumaya değer bulup da buraya kadar geldiyseniz şu an belki de “Ee bu terimleri öğrendim de ne oldu?” diyor olabilirsiniz. Maalesef ki hiçbir şey… James, Meart, Freud o kadar araştırmış ben de sizlere küçücük derledim(: Ama en azından şunu söyleyebilirim: Benliğimiz hakkında girişte bahsettiğim Paleosen Dönemi su kenarı homo sapienslerinden daha fazla bilgiyi haizsiniz şu anda.

Kaynakça

1-Kayaoğlu A., Kırel Çiğdem., Sosyal Psikoloji 2, T.C. AnadoluÜniversitesi Yayını 3867: 2-22

2- https://www.psikosentez.com/benlik-kavrami-nedir

-Büşra CAN

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir