Erken Dönem Hayatı ve Büyük Kuzey Savaşı Öncesi
İsveç Kralı XII. Şarl, 27 Haziran 1682 tarihinde Stockholm’deki kraliyet sarayında doğmuştur. 15 yaşındayken babası XI. Şarl vefat etmiştir. Babasının vefatının ardından ülkeyi vasiyeti üzerine kısa bir süreliğine 5 kişiden oluşan bir naip heyeti yönetmiştir. Şarl’ın erginliğe erişmesiyle beraber 9 Aralık 1697’de kendisi için bir tören düzenlenmiş, bu törenle beraber taç giyerek İsveç Kralı olmuştur.
Kral Şarl’ın iktidar döneminin neredeyse tamamı Büyük Kuzey Savaşı (1700-1721) içerisinde geçmiştir. Bu savaşı aktarmadan ve Şarl’ın yaşadıklarına değinmeden önce savaşın nasıl ortaya çıktığını anlatmamız gerek.
İsveç, Otuz Yıl Savaşlarında (1618-1648) II. Gustaf Adolf önderliğinde gösterdiği üstün başarı nedeniyle komşuları tarafından büyük bir tehdit olarak görülmekteydi. Özellikle Rus Çarı I. Petro (kimilerine göre Deli kimilerine göre Büyük Petro), İsveç’i saf dışı bırakmak ve gücünü kırmak için yoğun faaliyetler sürdürüyordu. Petro, Karadeniz sahillerinde hâkimiyet sağlamak ve Baltık Denizi’nde egemen olmak gayesi içerisindeydi. Baltık Denizi’ne dair hedeflerini gerçekleştirmenin yolu da İsveç’i alt etmekten geçiyordu. Bu çerçevede İsveç’in diğer komşu devletleriyle de görüşmeler yapan Petro, 1700 yılında Lehistan ve Danimarka ile birlikte Üçler İttifakı’nı oluşturdu. 1700 yılında Lehistan Kralı II. August’un İsveç’e saldırmasıyla beraber savaş patlak vermiş oldu.
Büyük Kuzey Savaşı ve Şarl’ın Osmanlı’ya Sığınması
Şarl’ın oldukça genç, tecrübesiz olmasından ve kurulan ittifaktan cesaret alan Üçler İttifakı, savaşın ilk yıllarında ummadıkları sonuçlar ve ağır hezimetler ile karşılaşmışlardır. İlk saldıran devlet olan Lehistan’ın taarruzları ve kuşatma girişimleri İsveç tarafından başarıyla püskürtülmüştür. Lehistan’ın hemen ardından savaşa dahil olan Danimarka, 3 hafta gibi kısa bir süre içerisinde mağlup edilmiştir. Savaşın ve ittifakın doğuşunu sağlayan Rusya ise öncelikle Osmanlı devleti ile 30 yıllık bir sulh anlaşması imzalamış, ardından savaşa dahil olmuştur. 30 Kasım 1700 yılında gerçekleşen Narva Meydan Muharebesinde kelimenin tam anlamıyla hezimete uğramıştır. Görüldüğü üzere genç Şarl, bu üç büyük devleti oldukça kısa bir süre içerisinde mağlup etmeyi başarmıştır.
Bu aktardıklarıma dayanarak savaşı İsveç’in kazandığını düşünebilirsiniz lakin durum pek de öyle değil. Narva’da aldığı büyük galibiyetin ardından Şarl, öncelikle Lehistan’ı tamamen saf dışı bırakmaya ardından ise Rusya üzerine yürümeye karar vermiştir. XII. Şarl’ın Lehistan üzerindeki mücadelesi başarıyla sonuçlanmış, müttefiki Stanislav Leşçinski’yi 1707 yılında tahta geçirmiştir. Böylece Lehistan toprakları, İsveç için güvenli bir ortam hâline gelmiştir.
Bu gelişmenin ardından Şarl, Rusya’ya odaklanmıştır. Lakin bu sırada Petro da boş durmamış, Narva’daki hezimetin yaralarını sarmıştır. 1708 yılında İsveç ve Rusya arasında Halovçin Muharebesi gerçekleşmiştir. Savaşı İsveç kazansa da Rus askerlerinin çoğu kaçmayı başardığı için büyük bir hâkimiyet kurulamamıştır. Ruslar aynı yıl içerisinde pek çok yeri yakıp yıkmış, bu sebeple Şarl ikmalsiz kalmıştır ve Ukrayna’ya hareket etme kararı almıştır. Ukrayna’da Kazak (Doğu Avrupa’da yaşayan Slav kökenli bir halk) Hetmanı (Kazaklarda için en büyük askeri unvan) Mazepa’nın da desteğini alan Şarl ile Rus kuvvetli arasında çeşitli çarpışmalar yaşanmıştır. Lakin savaşın kaderini belirleyen muharebe ise Poltova Savaşı olmuştur.
İsveç ordusu her ne kadar güçlü, kralları da dinamik ve genç olsa da ordu için büyük problemler baş göstermeye başlamıştır. Ruslar yolları yakıp yıkmış, destek kuvvetlerinin getirdiği savaş ve iaşe malzemelerini de ele geçirmiştir. Ayrıca Ukrayna ahalisi Mazepa’ya olan desteklerini çekmeye başlamıştır. Tüm bunlar yetmezmiş gibi Şarl, Poltova Savaşı’ndan hemen önce bacağından yaralanmıştır. Neticede 1709 yılında gerçekleşen Poltova Savaşı’ndan Şarl, büyük bir hezimet ile ayrılmış, canını zor kurtarmıştır. Yaklaşık 1000-1500 adamıyla birlikte savaş alanını terk eden Şarl, Osmanlı sınırına giriş yaparak iltica talebinde bulunmuştur. Bu talep dönemin padişahı III. Ahmed tarafından olumlu karşılanmış, Şarl Bender (Osmanlı vasalı Boğdan devletinde bir yer, günümüz Moldova’sı) kalesinde ağırlanmaya başlanmıştır. Böylece XII. Şarl’ın, Demirbaş Şarl olarak anılacağı Osmanlı günleri başlamıştır.
Sürgün Yıllar Ve Osmanlı İle Yakın İlişkiler
Şarl, Osmanlı’ya sığındığı zaman bile uzaktan ülkesini yönetmeye ve ülkesi lehine faaliyetler gütmeye devam etmiştir. Nitekim 1710-11 yılları arasında gerçekleştirilen Osmanlı-Rus Savaşı’nın ana etkenlerinden biri Şarl’ın Osmanlı bürokrasisi ve Sultanı üzerinde sergilediği bir nevi lobicilik faaliyetidir. Şarl’ın Osmanlı sarayı ve siyaseti üzerindeki etkisinin derinliğini bir örnekle aktarmak mümkündür. Ünlü Fransız düşünür Voltaire’in aktardıklarına göre Valide Sultan zaman zaman oğlu III. Ahmed’e “Canım, arslanıma ne zaman yardım edeceksin ki, şu Çar’ı parçalasın?” diyerek serzenişlerde bulunmaktadır. Görüldüğü üzere Şarl, Osmanlı Valide Sultanını bile etkilemeyi başarmıştır.
Nitekim uzun zamandır barış politikası gütme niyetinde olan Babıâli, hem bu faaliyetler hem de Rusya ile yaşanan anlaşmazlıklar sonucu Çarlığa savaş ilân etmiştir. 1711 yılında gerçekleşen Prut Savaşı’nda Osmanlı ordusu galip gelmiş hatta Rus ordusunu yok edecek iken Baltacı Mehmed Paşa, yeniçerilere olan güvensizliği ve açıkçası çok da kalifiye bir harp kumandanı olmadığı için genel taarruz verme emri vermeye çekinmiştir. Bu durum Şarl’ı ve onunla aynı politika taraftarı olan Rusların ezeli düşmanı Tatar Hanını oldukça rahatsız etmiştir. Şarl ve Han, Baltacı’yı Sultana şikâyet etmiş, Rus ordusunun imha şansının kaçırıldığını duyan Sultan, Baltacı’yı sadrazamlıktan azlederek sürgüne göndermiştir.
Osmanlı Devleti üzerinde manipüle hareketlerine devam eden ve Sultanın tüm tekliflerine rağmen bir türlü gitmek bilmeyen Şarl, Babıâli için artık rahatsızlık vermeye başlayan bir misafir haline gelmiştir. Sürekli Babıâli’nin kararlarını eleştiriyor, Rusya ile savaşa girilmesini talep ediyordu. Hatta Osmanlı’da kalma konusundaki bu ısrarlı tavrı yüzünden halk ve ordu tarafından kendisine demirbaş eşya gibi yerine mıhlanıp kalan anlamına gelen ‘‘Demirbaş’’ lakabını verilmiştir.
1713 yılında artık Şarl, sınırlarını zorlamaya başlamıştı. Sultanın da tahammülü kalmamıştı. Nitekim Sultan Şarl’ı zorla Bender’den çıkarmaya karar verdi. Şarl ve komutasındaki askerler ile Osmanlı birlikleri arasında sıcak çatışma bile yaşandı. ‘‘İsveç Aslanı’’na duydukları hayranlık sebebiyle onunla savaşmak istemeyen yeniçerileri bile çileden çıkarmıştı. Bunun sonucunda yeniçeriler de saldırıya katılmış, Şarl yaşanan çatışmanın ardından esir olarak ele geçirilmiştir. ‘‘Kalabalık Olayı’’ denilen bu hadise, Osmanlı tarihindeki ilginç olaylardan biridir.
Şarl, Bender’de yaşanan bu gelişmelerin ardından Edirne’ye sevk edilmiştir. Edirne’de bir saraya yerleştirilen Şarl, burada 9 ay kalmıştır. Bender’de yaklaşık 15 bin askeriyle beraber bulunduğu karargahındaki özerkliğini Edirne’de yitirmiştir. Ayrıca Osmanlı siyaseti üzerindeki etkisi de azalmış, müttefiki olan elçilerle görüşmesi de sınırlandırılmıştır.
Edirne’nin ardından Dimetoka’ya (günümüz Yunanistan’ında bir şehir) nakledilen Şarl, 10 ay da burada kalmıştır. Yaşanan tüm gelişmelerin ardından Ruslara karşı artık Osmanlı’nın desteğini hiçbir şekilde alamayacağını anlayan Şarl, ülkesine dönmeye karar vermiştir.
İsveç’e Dönüşü ve Ölümü
Ülkesinden gelen mektuplar, Osmanlı siyasetindeki etkin rolünü yitirmesi ve Osmanlı’nın Ruslara karşı kendisini destekleme ihtimalini tamamen yitirmesiyle beraber 1714 yılındaki dönüş yolcuğu başlamıştır.
29 Temmuz günü Şarl, elçisini payitahta yollayarak III. Ahmed’e teşekkürlerini sunmuş ve veda mektubunu iletmiştir. Babıâli kralın tüm yolculuk masraflarını karşılamasa da kendisine ödenek sağlanmıştır. 1 Ekim 1714 tarihinde Şarl Dimetoka’dan yola çıkmış, Avusturya üzerinden ilerleyerek 11 Ekim tarihinde Stralsund’a (Günümüz Almanya’sında bir şehir) varmıştır. Böylece bu büyük aynı zamanda da sansasyonel tarihi şahsiyetin Osmanlı macerası sona ermiştir.
Şarl, ülkesine döndükten sonra Ruslarla olan mücadelesini sürdürmüş lakin 1718 yılında Danimarkalıların elinde bulunan Fredrikskall kalesinin kuşatması sırasından başından kurşunla vurularak yaşamını yitirmiştir. Böylece Şarl, henüz 36 yaşında iken tarih sahnesinden çekilmiştir.
Şarl’ın vefatının ardından tahta kız kardeşi Ulrike Eleonare geçmiştir. Ulrike bir sene sonra hükümranlığı eşi I. Friedrich’e bırakmıştır. Friedrich’in döneminde 1721 yılında Ruslarla imzalanan Nystad Barış Antlaşması ile Büyük Kuzey Savaşı bitmiş, İsveç’in Avrupa’nın sayılı güçlerinden biri olduğu günler sona ermiştir.
Kaynakça
1- GÜNAYDIN Hamza ve COŞKUN Burak, ‘‘İsveç Kralı XII. Charles’ın (Demirbaş Şarl) Osmanlı Devletine İlticası (1709-1714) Ve İltica Sürecinde Ülkesinde Ombudsman Görevlendirmesine İlişkin Bir Değerlendirme’’, Ombudsman Akademik, S:9 (2018), s. 15-73.
2- KUZUCU Serhat, ‘‘XVIII. Yüzyılda Osmanlı Devleti İle İskandinav Ülkeleri Arasındaki Ticari İlişkiler (İsveç ve Danimarka-Norveç)’’, Mustafa Kemal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, S:35 (2016), s. 402-426.
3- CEVRİOĞLU Mahmut Halef, ‘‘İsveç Kralı XII. Karl’ın Osmanlı Devleti’nde İkâmetinin Boğdan’a Etkisi ve Nikolaos Mavrokordatos’’, Karadeniz İncelemeleri Dergisi, S:29 (2020), s. 11-28.
4- REFİK Ahmet, ‘‘Memalik-i Osmaniye’de Demirbaş Şarl’’, Yeditepe Yayınevi, İstanbul 2015.
5- JORGA Nicolae, ‘‘Osmanlı İmparatorluğu Tarihi’’, Yeditepe Yayınevi, İstanbul 2005.
6- “Frederick I Of Sweden – Wikipedia”. 2012. En.Wikipedia.Org. https://en.wikipedia.org/wiki/Frederick_I_of_Swe
Kapak Görseli: “Battle Royal: Charles XII Of Sweden | Military History Matters”. 2018. Military-History.Org. https://www.military-history.org/feature/battle-royal-charles-xii-of-sweden.htm.