Masonluk, Osmanlıcılık ve Mason Padişah

/ / TARİH

Herkese merhabalar,

Bu konuya ilk yöneldiğimde aklımda tarihin tozlu sayfalarında unutulmuş olan Sultan 5.Murad’ı incelemek vardı. Ancak kendisini araştırdıkça, hakkında yeni bilgiler öğrendikçe temsil ettiği düşünceler ve ona atfedilen bir hayalin altında ezilmiş bir yöneticinin portresi ile karşılaştım. Kendi dönemi dışında okunması oldukça güç bir karakter gördüm. 93 gün kadar kısa bir süre iktidarda kalan ve bu iktidarı sırasında bile tam olarak yönetimi ele alamayan bir sultan ile karşı karşıyayız. Ben de yapılabilecek en iyi şeyin giriş bölümünde hikâyenin sonunu anlatmak olduğuna karar verdim. En sonunda iyi bitmediğini bildiğiniz bir hikâye ile karşı karşıyasınız.

Peki yazıda ne okuyacağız?  Sultan Murad’ı ilginç yapan ve aynı zamanda onu gölgede bırakan detaylara değinecek yazımız. Bunlar sırasıyla Masonluk, Genç Osmanlılar ve 5. Murad’ın meziyetleri. İlk kısım çok sansasyonel olduğu için en uzun bölümü burası işgal edecek. Genç Osmanlılar ise oldukça önemli ve Masonluğun da bölümünün belli kısımlarında onlara değinilecek. Son kısım oldukça kısa ve öz. Evet yol haritamız belli oldu. O zaman önce en zor soruyu sorarak başlayalım. Nedir bu Masonluk? Nedir bu Mason padişah olayı?

Osmanlıda Masonluk

Masonluk tarihine bakıldığında ilk büyük locanın İngiltere’de 1717 yılında kurulduğu görülür. Bundan sadece 4 yıl kadar sonra ise Fransız Masonlarının İstanbul’da bir loca kurduğuna dair elimizde bilgiler mevcuttur. Üstelik İstanbul dışında İmparatorluğun diğer kentlerinde de Masonların aktif olduğunu biliyoruz. Selanik, İzmir, Halep, Yanya gibi şehirlerde hepsi uzun ömürlü olmasa da Mason Cemiyetlerin varlığından haberdarız. Hatta Konya’da Fransız Masonluğuna bağlı Soleil d’Anatolie (Anadolu Güneşi) adlı kısa ömürlü bir loca dahi kurulmuş. Birçok farklı ülkeye bağlı olarak kurulan Mason localarının sayıları azımsanamayacak bir ölçüdedir.

1721 yılından itibaren İmparatorluğun birçok bölgesinde kendilerini göstermişlerdir. Ancak bu durum Masonların bu coğrafyada her zaman rahat hareket ettiği anlamına gelmemelidir. Tıpkı Avrupa’da olduğu gibi Masonluk Osmanlı’da da şüphe ile karşılanmıştır. Nitekim Osmanlı padişahlarının eylemleri locaları zor durumda bırakacaktır. 1748 yılında 1.Mahmud Mason localarının kapatılması için ferman çıkartmıştır. 1826 yılında ise bu sefer 2.Mahmud yeniçeri ocağının kaldırılmasının ardından birçok şeyi yasakladı ve bu durumdan Masonluk da nasibini aldı. 2. Abdülhamid iktidarı sırasında uyguladığı güvenlik politikaları ile özellikle İstanbul Masonluğuna ağır bir darbe vurdu.

Masonlar devlet baskısının üzerilerinden kalktığı anda tekrar örgütlenmeyi bilmiş, localarını tekrar inşa etmiş ve üye kayıtları yapmışlardır. Dönemsel olarak çeşitli başarılar elde ettiklerini söylemek de mümkündür. Ancak hiç şüphesiz bir şekilde altın dönemlerini Fransız Mason Locaları önderliğinde Kırım Savaşı’nın bitmesi (1856) ile yaşamışlardır. 5. Murad’ın iktidarının sonuna kadar (1876) sürecek olan bu altın dönemin yaşanmasında birçok farklı unsur etkili olmuştur. Bu unsurlardan önemli olarak altı çizilebileceklerden biri Osmanlı’daki Batılılaşma ve Modernleşme rüzgarlarıdır. Bir diğer etken Kırım Savaşı sonrası Avrupa ile sürmekte olan ılımlı siyasi ortam ve Masonların Avrupa ile ilişkilerde etkili olabileceği düşüncesidir. Gözden kaçırılmaması gereken etken ise Fransa’nın ve Fransız düşünce sisteminin Osmanlı’da bulduğu karşılık, bunlardan etkilenen Fransız Masonluğunun oynadığı roldür. O anki şartlara ve gelişmelere göz atalım.

Genel Durum

1856 yılına gelinceye kadar Osmanlı’da birçok Mason locası varlık göstermişti. Ancak bu Mason locaları genellikle bağlı olduğu ülkenin vatandaşlarını bünyesine katarak ilerliyordu. İngiltere Büyük Locasına bağlıysanız daha çok İngiliz üyeleriniz oluyordu. Buna rağmen Osmanlı’da bulunan azınlıkların çoğunluk oluşturamasalar da bu mason localarına dahil olduklarını biliyoruz. Ancak Mason locaları daha çok Avrupa’dan gelmiş insanları locaya dahil ediyordu. Burada altı çizilmesi gereken nokta Mason Localarının bu alanda bir rekabet içinde olduğudur. Üye kaydetmek, stratejik olarak daha iyi bir konumda olmak ve tabi ki bağlı bulunduğun ülkenin mirasçılığını üstlenmek gibi konular rekabet sahasını oluşturuyordu. ”Masonluğun Osmanlı’da gelişmesi için birlikte çalışalım.” fikrinden ziyade ”Masonluk bizim sayemizde gelişiyor.” tezi daha güçlü olarak öne çıkıyordu.

Bu bağlamda (belki de şaşırtıcı olmayarak) İngiliz, İtalyan, Fransız ve Alman localarının imparatorlukta daha sağlam bir yere sahip olduğunu görüyoruz. Çok ön planda olmasalar da Rus, Leh ve hatta (neredeyse yeni kurulmuş bir devlet olmasına) rağmen Yunan locaları da imparatorlukta aktif olarak yer alıyorlardı. Bu rekabet ortamında büyük sıçrama Fransız Masonluğuna nasip olacaktı. L’Union d’Orient ve Proodos locaları bu sıçramanın temel taşlarını oluşturacaklardı. Bu iki loca üzerinden Fransız Masonların neyi başardıklarına ve neyi başarmak üzere olduklarına bakalım.

L’Union d’Orient ve Proodos

1856 yılından itibaren gözümüze 4 adet Fransız Mason Locası çarpar. Bu localar kurulma sırasıyla, l’Etoile du Bosphore (Boğazın Yıldızı), l’Union d’Orient(Doğu Birliği), Ser( Aşk ), Proodos (İlerleme, Terakki) olarak karşımıza çıkar. Bu süreçte L’Etoile du Bosphore ve Ser bir tık daha geri planda kalmışlardır. L’Union d’Orient kurulduğu 1863 yılından itibaren iyi bir ivme yakalamış ve üye sayılarında düzenli bir artış yaşamıştır. İlk iki Üstad-ı Muhterem (Locanın en yetkili yöneticisi) başarılı bir performans sergilemiş hem üye sayısında artış sağlayıp hem de İstanbul’daki diğer Mason Locaları ile iyi ilişkiler yürütmüşlerdir. Ancak büyük ilerleme 3. Büyük Üstad’ı ile başlayacaktı.

Kayıtlara hırslı bir karakter olarak geçen Avukat Louis Amiable, l’Union d’Orient’ın başına geçtiğinde 27 yaşındaydı. Yeni Üstad-ı Muhterem büyük değişikliklere imza attı ve Osmanlı’daki kitlelere ulaşmak için yoğun bir çaba gösterdi. Aralık 1864 yılında seçilen Amiable 1869’a kadar görevinin başında kaldı ve bu sırada loca her yıl daha da büyüdü. Bu başarının etkisinde aldığı kararlarının etkisi olduğu şüphesizdir. Zaten Osmanlı’daki azınlıklara sıcak bakan bir cemiyet olan l’Union d’Orient ‘a birçok önemli Rum ve Ermeni’yi kazandırdı. Bununla birlikte başarısını borçlu olduğu asıl şey yönetime locayı Müslümanlara açma fikrini kabul ettirebilmesidir.

Bu eylemi destekleyebilmek için ritüelleri Türkçeleştirtmiş ve toplantı tutanaklarının Türkçe olarak da tutulması emrini vermiştir. Üst düzey yöneticileri katabilmek için etkili bir kampanya yürüten Büyük Üstat bu hedefinde de başarılı olmuştur. 1869 yılına gelindiğinde çoğunluğu ordu mensubu olan birçok Osmanlı bürokratı locaya katılmıştır. Bunun haricinde valiler, hâkimler, sultanın yakınında çalışan birçok görevli ve üst düzey memurlarda locaya dahil olmuştu. En büyük kazanım ise “Yeni Osmanlılar” olarak bilinen hareketi finanse eden Mustafa Fazıl Paşaydı.  Oldukça zengin biri olan ve eski Mısır Valisi Mehmet Ali paşanın torunu Mustafa Fazıl Paşa dönemin önemli yazarları Namık Kemal ve Şinasi ile de iletişim halindeydi. Payitahtta önemli birçok görevde bulunmuştu. İstanbul’daki birçok güçlü isim bir locanın çatısı altında birleşmişti.

L’Union d’Orient o ana kadar denenmemiş bir şeyin deney sahası olmuştu. Osmanlıdaki Müslümanların locaya katılımı ile 1869 yılında locanın yaklaşık üçte biri Müslüman katılımcılardan oluşuyordu. İmparatorlukta bulunan azınlıklardan önemli temsilciler de locaya üyeydi. Basit anlamda Osmanlı Mason locasının ilk denemeleri yapılıyordu. Tanzimat Fermanı sonrası Osmanlı’da kendini çok güçlü bir şekilde hissettiren Batılılaşma rüzgârı locanın üzerinde esiyordu. Bu şartlar bir araya geldiğinde, Mason locasının Osmanlı muhalif kanadının birleştiği ve fikirlerini geliştirdiği bir yer hâline gelmesi kaçınılmaz oldu.

Loca; bilime övgüler yağdıran, Osmanlı’da yaşayan halkların kardeşliğine inanan, İslam’dan bağlarını koparmadan şüphesiz bir Batılılaşmanın gerekli olduğunu düşünen, Meşruti Monarşinin Osmanlı’yı kurtaracak olan yegâne yönetim biçimi olduğunu dile getiren bir kitlenin buluşma mekanına dönüştü. Eğer Louis Amiable görevine devam etseydi ya da sonrasında gelen Üstad-ı Muhteremler onun açtığı yolda ilerleseydi L’Union d’Orient ‘ın hikâyesi daha farklı olabilirdi. Ancak Amiable 1869 yılında Paris’e dönme kararı aldığını açıkladı. Bu sebeple locanın başına geçecek yeni bir kişi belirleme ihtiyacı doğdu. Yeni seçilen Büyük Üstat ilk bakışta çok iyi bir tercih gibi gözükse de önemli bir kusura sahipti. Dönemin yönetimi ile fazlasıyla iyi geçiniyordu. Mustafa Fazıl Paşa önderliğindeki muhalif kanat bundan rahatsızlık duydu ve locadan istifa etti. Bu şartlar altında eleştirel tutumlarını rahat bir şekilde sergileyemeyeceklerine inanıyorlardı.

Loca bu büyük kan kaybını durdurmayı bildi. Üye sayısında önemli bir düşüş yaşasa dahi yeni isimleri bünyesine kattı. Ancak 1872 yılında başa geçen yeni Büyük Üstat yönetimine çok kötü kararlar alarak başladı. Türkçe ritüelleri iptal etti ve kuruluştaki şekle dönüldüğünü açıkladı. Karşılığını da kısa süre içerisinde bütün Müslüman üyelerini kaybederek aldı. Üstelik İmparatorlukta güçlü olan bu üyeler yapılan bu hareketi pek hoş karşılamadılar ve devlet üzerindeki nüfuzlarını kullanarak locanın üstüne gittiler. Polisin locanın peşine düşmesiyle her şey sarpa sardı ve gayrimüslim üyeler bile toplantılara gelmemeye başladı. Bu yüzden İstanbul Fransız Mason Yönetimi locanın uykuya girmesi gerektiğini söyledi. 1874 yılının başında loca uykuya sokuldu. Hızlı başlayan yükselişini sürekli hâle getiremeyen L’Union d’Orient bir ilki başarması açısından önemliydi ve belki de ardından gelecek bir locaya örnek temsil edecekti.

Şimdi takvimi biraz geriye alıp Proodos locasının kuruluşuna gideceğiz. 28 Mart 1868 Proodos locasının resmi açılış günüdür. Yunanca ilerleme anlamına gelen Proodos, ilk kurulduğunda Rum kökenli üyelerin ağırlıklı olduğu bir yapıdaydı. Bununla birlikte kurulduğu günden itibaren halkların kardeşliği gibi konulara vurgu yaparak kendini Mason locaları arasında L’Union d’Orient a yakın olarak konumlandırmıştır. Bu gayet anlaşılabilir bir durumdur. Çünkü 1868 yılında henüz Louis Amiable L’Union d’Orient yönetiminden ayrılmamış ve loca, Osmanlı’nın o zamana kadarki en güçlü Mason locası olarak varlığını sürdürmektedir. L’Union d’Orient gibi iyi bir trend yakalayarak yükselen Proodos’un en parlak dönemini yaşamasında iki temel etken öne çıkmaktadır: L’Union d’Orient’ın düşüşü ve Cléanthi Scalieri’nin locanın başına geçmesi.

İlk sebebi yukarıda anlattık. Gerçekçi olmak gerekirse Proodos’un başarısı da oldukça benzer sebeplerden dolayıydı. Cléanthi Scalieri L’Union d’Orient’ın eski üyelerinden biriydi. İstanbul Rum cemaatinin saygın üyelerindendi ve borsa simsarlığı yapıyordu. 1870 yılından itibaren tahmin edebileceğimiz hamleleri gerçekleştirdi. Ritüellerin Türkçe olarak da uygulanmasını sağladı ve Osmanlı’daki tanınmış kişileri locanın bünyesine katabilmek için yollar aradı. Güçlü kişileri locaya toplama konusunda da başarılı oldu. Üye sayıları L’Union d’Orient’e nazaran daha az olsa da kendi döneminin önemli Mason localarından biriydi.

Locanın tarihini kısaca özetlemek gerekirse altın çağın sonuna kadar (1876) gücünü arttırarak devam etti. Akabindeki süreçte 2. Abdülhamid’in başa geçmesiyle birçok üyesini kaybetse de ayakta kalmayı başardı. Cléanthi Scalieri güç kaybının sorumlularından biri olarak görüldü ve bir bahane ile görevden uzaklaştırıldı. Sultan Abdülhamid’in iktidarı sırasında tüm Mason locaları gibi güç kaybetti ve üye sayıları eridi. Diğer ülkelerin Mason localarına göre daha kötü etkilenen Fransız masonluğunun son üyelerinden biri olarak 1901 yılına kadar dayandı ve tarihin karanlık sularına gömüldü.

Masonluk, Yeni Osmanlılar ve Mason Padişah

Masonluk bahsini kapatmadan önce üst paragrafta vermediğimiz bazı bilgiler ışığında bir değerlendirme yapalım. Aslında iki Fransız Locası da benzer bir düşüncenin sonucunda filizlenmiş ve boy atmıştı. Başarılarını da benzer şeylere borçluydular: Müslümanları locaya çekmek için ritüellerde gidilen değişiklikler ve yetenekli yöneticiler… Osmanlı’daki ulusların bir arada yaşayabileceği fikrine inanan toplulukların bir araya gelmesiyle oluşmuşlardı. Bu localar Osmanlı İmparatorluğunu Fransız Cumhuriyetinin “Liberté, Égalité, Fraternité ‘’ (Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik) sloganı ekseninde yeniden ele almışlardır. Osmanlı’nın içinde bulunduğu duruma dair çözümlerin Batılılaşma ile sağlanabileceğine dair bir inanç beslemişlerdir. Bu doğrultuda devrimin merkezi olan Fransa ve diğer localara göre çok daha radikal olarak değerlendirilebilecek Fransız Masonluğuna yönelmiş olmaları çok şaşırtıcı değildir. Zaten devlet politikası gereği o dönem Fransızlar ile iyi ilişkiler yürütülmektedir.

Fransa’nın ve Avrupa’nın örnek alınması gerektiğini düşünen bu insanlar bir meşruti monarşi hayali kurmuşlardır. Bu hayali kuranlar ve ülkede geliştirenlerse hiç şüphesiz “Yeni Osmanlılar”dır. Bu bakımdan Mason locaları Yeni Osmanlıların tam anlamıyla olmasa da toplanma mekanları haline dönüşmüştür. L’Union d’Orient dan bahsederken Mustafa Fazıl Paşa’nın adının anmıştık. Aslında kendisi uzunca bir dönem muhalif ve batıcı düşünceleri finanse etmiştir. Avrupa’ya “Yeni Osmanlılar” kim olduğunu ve neyi amaçladıklarını anlatmaya çalışmıştır. Üstelik elimizde işleri daha da ilginçleştiren bilgiler bulunmakta.

Proodos locası her ne kadar üye sayısı olarak en başarılı loca konumuna gelemese de çok ilginç kazanımlar elde etmiştir. Bunlardan ilki kendi döneminde de şu anda da fazlasıyla tanınmış olan Namık Kemal’dir. Döneminin en güçlü kalemlerinden olan ve düşüncelerini edebiyatın neredeyse her alanında eserler vererek aktaran Namık Kemal Osmanlıcılık fikrinin en önemli temsilcilerindendir. İslamcı ve Batıcı yönleriyle bilinen yazar Mason localarına katılmakta bir beis görmemiştir. Aslında bu durum bile Mason locaları hakkında yanlış algılara sahip olduğumuzu gösterebilir. Ancak örneklerimiz bununla sınırlı değildir.

Cléanthi Scalieri’nin Masonluk içinde saygınlığını sağlayan asıl olay kesinlikle Veliaht Şehzade Murad’ın Mason locasına kazanımıdır. Bu durum Fransız Maşrak-ı Azam’ı (Mason üst yönetimi) tarafından takdirle ve sevinçle karşılanmıştır. Üstelik bununla da yetinilmemiş Şehzade Nureddin ve Şehzade Kemaleddin de Proodos locasına üye yapılmıştır. Cléanthi Scalieri ye göre Şehzade Murad (5. Murad) çok ateşli bir Masondu ve en büyük hayallerinden biri sadece Türkçe çalışacak bir Mason locası kurmaktı. Burada Scalieri’nin başarısına karşı olan objektifliği sorgulamaya açıktır. Ancak görünen o ki 1874 yılına gelindiğinde Fransız Mason locaları özgürlük ve meşrutiyet sloganları ile dolup taşan, güçlü birçok Yeni Osmanlıcıyı bünyesinde bulunduran ve en nihayetinde tahta geçecek şehzadeyi de üyesi yapmayı başarmış bir yapı haline gelmişlerdir.

Yeni Osmanlılar (Genç Osmanlılar)

Osmanlı’da Tanzimat sonrası Batılılaşma, Hürriyet ve Anayasa gibi kavramların güç kazandığını görüyoruz. Aslında Yeni Osmanlılar da bu değişimin temsili niteliğinde bir nesildi. Devletin içinde bulunduğu sorunları çözmek için Batılılaşmayı yegâne yol olarak görüyorlardı.  Ancak en önemli nokta Tanzimat sonrasında Sultanın gücünün korunmasından rahatsızdılar. Devletin gerçekleştirdiği ıslahatların geçici çözümler olduğunu düşünüyorlardı. Değişimin ve ilerlemenin ancak Avrupa’da olduğu gibi meşruti monarşi ile sağlanabileceğine inanıyorlardı. Bunun haricinde devletin diğer sorunları ile de ilgilendiler. Aslında düşünceleri anlamında aralarında bir fikir birliği olduğunu söylemek zordu. Sorunlar konusundaki birlikleri çözüm önerileri noktasında sağlanamıyordu. Basın ve yayını etkili bir biçimde kullanan Yeni Osmanlılar, halkı bilinçlendirme anlamında çok önemli işlere imza attılar. Aslında gazeteciliği Osmanlı’ya getiren onlardı.  En önemli temsilcileri de Namık Kemal, Şinasi, Ziya Paşa ve Ali Suavi olarak sıralanabilir.

5.Murat ve Son Değerlendirme

Peki kimdir bu 5. Murad (1840-1904) ?

Kendisi kelimenin tam manasıyla bir Tanzimat şehzadesidir. Osmanlı’daki değişmekte olan havanın vücut bulmuş halidir. Klasik bir şehzade eğitiminin yanında Batı kültürüne dair ciddi eğitimler almıştır. Resme ve müziğe yoğun bir ilgi duymaktadır. Henüz 14 yaşında iken Fransızca öğrenmeye başlamıştır. Alexandre Dumas’ın Monte Kristo kontunu aslından (Le Comte de Monte-Cristo) okuyabilecek kadar da bu dile vâkıf olmuştur. Üstelik buradan dönemin edebiyatını takip ettiği sonucuna da ulaşıyoruz. 1866 yılında henüz veliaht şehzade iken Fransız imparatoru 3. Napolyon’a bir mektup yazmıştır. Bir yıl sonra zorunlu olarak katılacağı bir Avrupa gezisinde hem bu mektuptan hem de Avrupa’da onun meziyetleri ile ilgili söylenenlerden dolayı ilgi uyandırmıştır. Bu durumun dönemin padişahı Abdülaziz’i rahatsız ettiği de kaynaklara düşmüştür. Bu bilgiler bize ne ifade etmektedir?

Osmanlı’nın içinde bulunduğu zor durumu ele alan Yeni Osmanlılar meşrutiyetin yegâne çözüm olduğuna inanmışlardır. Ancak meşrutiyetin nasıl getirilmesi gerektiği soru işaretlerini korumaktadır. 5.Murad karakteri bu anlamda Yeni Osmanlıların hayallerini süsleyen padişah haline gelmiştir. Batı’ya duyduğu ilgisi ve Avrupa’daki olumlu izlenimi onun prestijli bir padişah olabileceği algısı yaratmaktaydı. Üstelik önceki padişahların aksine yeniliklere çok daha açıktı. Birçok muhalifle iyi ilişkiler güdüyordu, Genç Osmanlıların birçoğunu konağında ağırlamıştı. Namık Kemal ile yakın bir dostluğu vardı. Aynı zamanda kendisi ilk Mason padişahtı! Bütün bu etkenler ve aslında cumhuriyet fikrinin çok erken olduğu bir dönemde Yenilikçi Padişah hayali yazımız boyunca bahsettiğimiz Osmanlı’daki herkes uyum içerisinde yaşayabilir tezine inananların başını döndürüyordu.

Güzel biten bir hikâyeye sahip olamayan 5. Murat aslında çok büyük bir hayalin baş kahramanıydı…

Kaynakça

1-Paul Dumont Osmanlıcılık, Ulusçu Akımlar ve Masonluk, Yapı Kredi Yayınları

2-Selda Güner 5. Murad Yeni Osmanlı Melankolik ve Mason Birader 5.Murad, Doğu Kütüphanesi

3-Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezleri

4-https://www.mason.org.tr/turkiyede-masonlugun-tarihcesi

Görsel:https://tr.wikipedia.org/wiki/V._Murad#/media/Dosya:Portrait_of_Murad_V.jpg

Akın Giray ÇAKAL

1 Comment to “ Masonluk, Osmanlıcılık ve Mason Padişah”

  1. Ceren says :Yanıtla

    çok iyi yazı olmuş tebrikler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir