Tarihi kayıtlara göre 1449 yılının ilk günü olan 1 Ocak’ta, Floransa’daki Medici Sarayı’nda büyük bir heyecan ve sevinç vardı. Piero de Medici’nin ilk oğlu doğmuştu. Piero yeni doğan çocuğuna amcasının da adı olan Lorenzo ismini verdi. Acaba o zamanlar bebeğin tarihe adını Muhteşem Lorenzo olarak geçireceğini, Medici hanedanının altın çocuğu olacağını tahmin ediyorlar mıydı?
Önceki yazımda da oldukça üstünde durduğum Rönesans anlayışı bu yazıda da çokça karşımıza çıkacak. Beklenildiği üzere Lorenzo oldukça kapsamlı bir eğitim alarak büyüdü. Aldığı Latince ve Yunanca eğitimlerini amaç değil araç olarak görmek gerekli. Çünkü felsefe, klasik dönem anlayışı, politika, siyaset teorileri ve sanat konularında gelişebileceği eserleri bu dillerde çalışabiliyordu. Kendisinin de şiirleri olduğu bilinir. Babası Piero’nun onu bir çok önemli diplomatik göreve ve Roma’daki önemli figürler ve ayrıca Papa ile tanışabileceği gezilere göndermiş olduğunu bildiğimiz için bankacılık ve şehir yönetimi konularında da genç yaşlarından beri yetiştirildiği çıkarımını yapabiliriz.
Sadece babası değil, Platon Akademisi’nden ünlü filozof ve şairlere yakın arkadaş olan, tüm bu meselelere büyük önem veren annesi Lucrezia Tornabuoni tarafından da oldukça desteklenip yetiştiriliyordu. Özellikle babası Piero’nun ölümünden sonra annesi en önemli danışmanlarından biri haline gelmişti. Tüm bu entelektüel birikimin yanı sıra Lorenzo’nun fiziksel aktivitelerde, sporda da iyi olduğunu biliyoruz. 1469 yılında henüz 20 yaşındayken katıldığı, yine Medici sponsorluğunda düzenlenmiş olan atlı mızrak dövüşü turnuvasında birinci oldu. Bu konu hakkında bahsi geçen tarihte yaşamış olan ünlü filozof ve yazar Niccolo Machiavelli, turnuvayı lütuf yoluyla değil, kendi yiğitliği ve silah becerisiyle kazandığını yazmıştır.
Piero hayattayken dahi Lorenzo birçok meseleyi bizzat yönetiyordu. Daha baskın bir karakter olduğu kuşkusuz. Ancak yine 1469 yılında ailenin babası Piero’nun ölümü ile şirket ve fiili şehir yönetimi kesin olarak Lorenzo’ya geçmişti. Ancak Lorenzo yalnız değildi. 5 kardeşten büyük ve erkek olanı olduğu için dönemin doğal seyrinde öne çıkan karakterdi fakat kendisinden dört yaş küçük bir erkek kardeşi vardı: Giuliano de’ Medici.
Lorenzo her ne kadar politikadaki becerileri, kıvrak zekası ve sanata desteği ile tanınıyorsa Giuliano da dış görünüşü ile anılan bir Medici çocuğuydu. Medici’nin oldukça desteklediği hatta aileden biri gibi gördükleri Sandro Botticelli, günümüzde 15. yüzyılın en büyük ressamlarından biri olarak kabul edilir. Rönesans sanatçıları arasına adını altın harflerle yazdıran Botticelli, Vespucci ailesinin siparişi üzerine ünü yüzyıllar sonra bile bitmeyecek eserlerinden birisini, Venüs ve Mars isimli tabloyu yapmaya hazırlanıyordu.
Bahsettiğimiz dönemde şehrin önde gelen zenginlerin tablolara model olması popüler bir durumdu. Botticelli’nin Mars figürü için sevgili sponsorlarından atletik bir görünüme sahip olan Giuliano’yu model olarak kullandığı konusunda güçlü iddialar vardır. Venüs figürünün modelinin ise dönemin Floransa’sında güzelliği ile kendisinden bahsettiren ve resmi sipariş eden Marco Vespucci’nin eşi Simonetta Vespucci olduğu söylenir. Venüs ve Mars dışında dört bebek satirin, yaban arılarının (Vespucci ailesinin sembolü) bulunduğu kırsal araziyi arka plan alan bir sahneyi ortaya koyan bu tablo, birçok ayrıntısı ile oldukça önemli tablolar arasında yer alır. Günümüzde Londra’daki Ulusal Galeri’de sergileniyor.
Biraz sanata da değinerek bahsettiğimiz Giuliano’dan artık haberdarız. Kardeşlerin, babalarından sonra nasıl bir yol izlediğine bakalım.
Tarihçi Francesco Guicciardini’e göre, Lorenzo’nun rejimi “anayasal bir cumhuriyette hayırsever bir tiranın rejimi” idi. Dahası, Floransalıların her zaman tutkuyla sevdiği festivaller tarafından yumuşatılmış bir tiranlıktı. Onlar karnavallar, balolar, turnuvalar, düğünler ve asil resepsiyonlar düzenleyerek muhteşem bir imaj çiziyorlardı. 1469 yılında gerçekleşen bir diğer önemli etkinlik ise Lorenzo de’ Medici ile Clarice Orsini’nin evlilikleri ve 4 gün süren şölen havasındaki düğünleridir. Medici ailesine soyluluk ekleyerek statülerini sağlamaya çalışmalarının bir sonucu gibi görünen bu evlilik, Romalı asil bir aile olan Orsini ile akrabalık bağı kurmuştur.
1471’de halk meclisleri mali güçlerini kaybetti. Bankerlerimizin şehirde bu denli hâkim olmasını kuşkusuz sahip oldukları florinler (para birimi) sağlıyordu. Yıllar içerisinde daha da güçlenen Medici ailesinden ve bankasından rahatsızlık duyan rakipler elbette vardı. Geçtiğimiz yazıda Albizzi’ye değinmiştik, burada ise ön plana çıkan rakip yine Floransalı bankerler olan Pazzi ailesi. Vatikan ile arayı iyi tutmak, süregelmiş bir Medici politikası olmasına rağmen Lorenzo ile Papa Sixtus arasındaki ilişkilerin pek iyi olduğunu söylemek mümkün değil.
Papa, Lorenzo’nun diplomasideki başarıları ile Floransa, Milano ve Venedik arasında bir ittifak kurması ve bu üç şehir devletinin birlikte oluşturdukları gücü ve orduyu bir tehdit potansiyeli olarak görüyordu. Bunun yanı sıra Papalık Bölgesinin genişlemesinin engellenmesinden şüpheleniyordu ve stratejik bir önemi olan İmola’nın da Medici tarafından alınmaya çalışıldığını öğrendikten sonra Lorenzo’dan gerçekten rahatsız olmaya başlamıştı. Böylece Lorenzo ve kardeşi Giuliano’dan kurtulma fikri ile rakipler gözlerini kararttılar.
Papa Sixtus’un gizli desteği ve başrolde Pazzi Ailesinin önde gelenleri Jacopo, yeğeni Francesco ve Pisa başpiskoposu Francesco Salviato’nun olduğu bir komplo planı yapıldı. 26 Nisan 1478’de tüm Floransa, Paskalya Ayini için katedralde toplanmıştı. Herkesin odağı dini törende iken, başpiskopos Sinyora’yı (şehir konseyi) ele geçirdi. Komplo ekibinin diğer kısmı katedralde ibadet sırasında, sessizliğin içinde, oturdukları yerden kalkıp Medici oğullarına, Lorenzo ve Giuliano’ya saldırdılar. Bu hain ve beklenmedik saldırıya dini törende yakalanan Medici üyeleri oldukça savunmasızdı. Sonuç olarak, küçük kardeş Giuliano bu saldırıda katledildi. Lorenzo ise yaralandı ancak sağ olarak kurtuldu. Tarihi kaynaklar, katedralin kutsal eşyaların bulunduğu odasına saklandığını ve bu şekilde suikastı atlattığını yazar.
Yazımızın ana kahramanı olan Medici ailesi, küçük oğullarının ölümü ile büyük bir hüzne boğulurken sonraki süreci yas sürecinden çok intikam süreci olarak geçirmişlerdir. Şehirde zaten sevilen ve güçlü konumda olan aileye Tanrı’nın evinde ve ibadet sırasında yapılan bu suikasta Floransa halkı çok sinirlenmişti. Pazzi, onları tiranlardan kurtardıklarını ve yeni yönetimin daha iyi karşılanacağını umuyor olsa da şükranın tam aksi bir tepki ile karşılaştılar. Şehir kapıları kapatıldı. Jacopo- Francesco Pazzi ve Salviato yakalandılar. Aynı gün içerisinde Palazzo Vecchio’nun (Eski Saray/Medici Sarayı) pencerelerinden sallandırılmak suretiyle asılarak öldürüldüler.
Şehir için kan, ölüm ve vahşet dolu bir gündü. Her yerde kaos vardı. Asılan suikastçılar öldükten sonra ipleri kesilerek Floransa sokaklarına atıldılar ve ne yazık ki öfkeli kalabalığın o gün onları parçalara ayırdığı anlatılır. Hayatları bağışlanan diğer Pazzi aile fertleri Floransa’dan sürgün edildiler. Cezalar kesilmişti, şehir üstündeki otorite hiç olmadığı kadar kuvvetlenmişti. Lorenzo’yu öldürmeyen suikast girişimi adeta onu güçlendirmişti. Ancak henüz sular durulmamıştı. Çünkü bir kaçak vardı, Bernardo Bandini Baroncelli.
Baroncelli, Floransalı bir tüccardı. Suikastçılar arasında olduğu biliniyor. Üstelik kaynaklara ve kendisinin akıbetine göre Giuliano’yu bıçaklayanlar arasındaydı. Suikast günü ortalık karışmaya başladığında hızlı bir şekilde Floransa’dan hatta İtalya’dan kaçmıştır. Tüccar olduğu bilgisini size daha önce verdiğim için kaçtığı destinasyonu öğrendiğinizde fazla şaşırmayacaksınız: Osmanlı İmparatorluğu. Lorenzo, cezaların kesilmesi ve intikam alma konusunda inatçıydı. Baroncelli’nin Osmanlı topraklarında olduğu öğrenildikten sonra bizzat Lorenzo de’ Medici ile Fatih Sultan Mehmet arasında geçen mektuplaşmaya şahit oluyoruz. Suçlunun iadesi isteniyor ve istekleri 2. Mehmet tarafından olumlu karşılanıyor ve Baroncelli, Medici’ye teslim ediliyor. Üstelik Sultan onunla istediklerini yapabileceklerini mektubunda belirtiyor. Lorenzo, Bandini Baroncelli teslim edildikten sonra idamını aynı diğerleri gibi asarak gerçekleştirmiştir ve bu sahne Da Vinci’nin çizim taslağı şeklinde tarihe geçmiştir.
Lorenzo minnettarlığının nişanesi olarak Sultan Mehmet’e, Bertoldo di Giovanni’ye yaptırdığı, üzerinde övgüler bulunan bir madalyon hediye etmiştir. Elbette aralarındaki bu iyi ilişkilerin, 1463te başlayan ve o zamanlarda hâlâ devam eden Osmanlı-Venedik Savaşı ile çok ilgisi var. O dönemde Floransa ile rakip olan Venedik’in Osmanlı kuvvetlerince zayıflatılması Floransa’nın yararınaydı. Floransa’da devamlı olarak bulunan bir Osmanlı elçisi vardı ve Floransa, Venedik ile savaşlarında Osmanlının lehine casusluk çalışmaları yapıyordu. Aslında açıkça müttefiklerdi. Pera’da, Floransalılar konsolos bulunduruyordu ve kendilerine ticari imtiyazlar tanınıyordu. Böylece şehir daha da zenginleşiyordu. Yani bu kaçak mevzusu aralarındaki ilk işbirliği değil. Tabi geçmişten gelen ticari işleri de göz ardı etmemek gerekiyor. Serimizin ilk yazısında bahsettiğim üzere, Medici henüz yün ticareti yaparlarken Bursa ipekçileri, yün tüccarı Medici ailesinin güçlü ticaret partnerlerindenmiş ve o dönemlerde kurulan ilişkiler bankerlik zamanlarında da koparılmamış.
Tüm suçlular cezalarını aldıktan sonraki duruma bakalım.
Yaşananlardan sonra, özellikle de başpiskoposun idamının ardından, suikastın azmettiricilerinden Papa 4. Sixtus, Lorenzo’ya karşı oldukça öfkeliydi. Bazı kaynaklara göre aforoz edildiği iddia edilir. Bundan emin olamıyorum ancak kesin bir bilgi var ki; Floransa şehrini, Lorenzo de’Medici’yi kendisine teslim etmeye davet ettiği, aksi halde Floransa ile bağlantıyı keseceğini söyleyerek tehdit etmesi. Daha önce belirttiğim gibi bu saldırının ibadet sırasında yapılmış olması şehrin Medici ailesine eskisinden de çok sahip çıkmasına, desteklemesine sebep olmuştu. Böylece, şehir ve yerli ruhban sınıfı Papa’nın bu isteğini yerine getirmedi, reddettiler.
Fakat durum çok kritikti çünkü zalimliği ile nam salmış Napoli Kralı 1.Ferdinand Papalığı destekliyordu. Lorenzo’nun Milano ile kurduğu ittifaktan gelebilecek kısıtlı yardım dışında fazla dayanağı yoktu. Fransa Kralı da onu destekliyordu fakat bu destek çoğunlukla manevi bir destekten öteye geçmemiştir. Bu zorluklar sebebiyle Lorenzo de’ Medici diplomasi becerilerine güvenmek zorunda kalarak Napoli’ye bir ziyaret gerçekleştirmiştir. Tarihçiler bu hareketini oldukça cesurca bulurlar ve bu ziyaret ansiklopedilerde dahi kendine yer bulur. Lorenzo’nun Napoli’deki görüşmeleri nasıl geçti bilmiyoruz ancak Ferdinand kuvvetlerini gerçekten Floransa üzerinden çekti ve bu iki şehir arasında bir savaş olmadı. Fakat burada çok ilginç bir zamanlama söz konusu. Osmanlı İmparatorluğu bu noktada tekrar karşımıza çıkıyor.
Daha önce bahsettiğim gibi önceki yıllarda Osmanlı, Venedik ile savaşmakla meşguldü. Bu muharebeler sonucunda 1479’da Osmanlı-Venedik Antlaşması imzalandı. Sonrasında Venedik ve Osmanlı arasındaki ilişkiler iyileşmeye başladı. Venedik bu süreçte İspanya ile savaşıyordu ve İspanyol kökenli olan Napoli Kralı Ferdinand bu savaşta İspanya’ya dışarıdan destek veriyordu. Venedik artık iyi anlaştığı Osmanlı’yı Napoli’yi işgal etme konusundaki teşvik çalışmalarında başarılı olmuştur ve zaten İtalya’da hakimiyet isteği olan Osmanlı bu sefer gözünü bu yöne çevirmiştir. Tarihimize Otranto Seferi olarak geçen bu olay tam da Lorenzo’nun Napoliye gittiği 1480 yılında yaşanıyor. 28 Temmuz’da Osmanlı donanması Otranto limanına demir atmıştır. 11 Ağustos’ta ise şehir fethedilmiştir. Bu çok büyük tehdidin ardından Napoli, kuvvetlerini Floransa’dan tamamıyla çekip savunma için kullanılmıştır. Böylece dolaylı yoldan ve muhtemelen istemeden de olsa Osmanlı bir kez daha Floransa için büyük bir iyilik yapmış oluyor.
Bu olay sonucunda Napoli ordusu tehdidinden kurtulan Floransalılar, şehre dönüşünde Lorenzo’yu bir kurtarıcı gibi onun onuruna düzenledikleri şenlikler ile karşıladılar. Bundan sonra halk onu aynı zamanda bilge bir adam olarak görmeye başladı ve aralarında Lorenzo için, ‘’İtalyan terazilerinin ibresi’’ diyorlardı. Artık sadece ailesinden güç almıyor, kendi prestiji de oldukça artmıştı. Fakat Lorenzo bunu fırsat bilerek kendisini Dük ilan etmedi. Yapabilirdi, ama bunun yerine Yetmişler Konseyi adı verilen bir konsey oluşturmakla yetindi. Tutum ve davranışları Avrupa’da büyük takdir topladı ve kendisi için gerçek bir hükümdarın özelliklerine sahip olduğu gibi olumlu yorumlar yapılıyordu.
Poggio a Caiano’da (Toskana’da bir yer) bir Medici villası yapıldı ve bu bina bir monarka ev sahipliği yapabilecek ihtişama sahipti. Buraya kadar anlattıklarım ile umarım neden onlara taçsız krallar dediğimi açıklayabilmişimdir. Unvanlı krallar ile Lorenzo arasında bir fark varsa bu da diğer kralların, hazineleri boşken bile ihtişam içinde yaşayabiliyor oluşudur. Ancak Medici liderleri güçlerini paralarından alıyorlardı. Şehri kalkındırdıkları sürece hâkim olabiliyorlardı.
Dedesi gibi sanata oldukça önem verdiğini söylemiştim. O da antik metinleri toplamaya devam etti. Platon Akademisi hala hayattaydı ancak farklı yerlerdeki Medici villalarının hepsi akademiydi ve sanatçılara ev sahipliği yapıyordu. Akademi üyeleri yani Rönesans ile adını tarihe geçiren sanat ve bilim dehaları, o dönem Medici ailesi için daha çok iyi arkadaşlardan oluşan bir grup gibiydi. Lorenzo da yazdığı şiirler ve tabi maddi-manevi destekler ile bu camiada büyük sevgi ve saygı görüyordu. Koruması altındaki sanatçılar arasında Giuliano da Sangallo, Sandro Botticelli, Andrea del Verrocchio ve Verrocchio’nun öğrencisi Leonardo da Vinci vardı. Yaşadığı son yıllarda Lorenzo, San Marco bahçesinde bir heykel okulu açtı. Bu okulda yeteneği ile oldukça dikkat çeken ve henüz sadece 15 yaşında olan bir öğrenci vardı: Michelangelo di Lodovico Buonarroti Simoni. Günümüzde 15. yüzyılın hatta tüm zamanların en başarılı heykeltıraşlarından biri kabul edilen Michelangelo, Medici Sarayına alınmış ve ailenin bir oğlu gibi büyütülmüştür.
Lorenzo, babası ve dedesi gibi gut hastalığına yakalanmıştır. Üstelik çok genç yaşta gut hastası olmuştur. Muhtemelen fazla zamanının olmadığının farkındaydı. Mirasının devam edeceğini garanti altına almak üzere ailenin yeni neslini iyi eğitmeye ve doğru konumlara yerleştirmeye çalışmıştır. Büyük oğlu Piero aileyi ve bankayı yönetmesi için yetiştirilmiştir. Piero, annesinin ailesinden yani Orsini ailesinden Alfonsina ile evlendirilmiştir. Küçük oğlu Giovanni ve yeğeni Giulio ise kardinal olmaları için Roma’ya gönderilmişlerdir. Burada bahsettiğim yeğen, Paskalya Ayini sırasındaki komploda henüz 25 yaşındayken öldürülen sevgili kardeşi Giuliano’nun oğludur. Giulio, babasının öldürülmesinden 1 ay sonra doğmuştur ve amcasının himayesinde, babaannesi ve kuzenleri ile birlikte Medici evinde büyütülmüştür. Bu dini kariyere yönlendirilen çocuklar oldukça başarılı strateji karakterleridir. Papalığı bankaya ve genel olarak Medici işlerine bağlı ve yakın tutmayı hedeflemektedir. Nitekim önce Giovanni, 10. Leo adıyla daha sonra da Giulio, 7. Clement adıyla Katolik dünyasının papası olmuşlardır.
Bu kısım için sonun başlangıcına bakalım. Lorenzo, 1490’da Dominikli keşiş Girolamo Savonarola’nın San Marco’da vaaz vermesine izin verdi. Savonarola dur durak bilmeksizin Medici’yi, Papalığı ve tüm Hristiyanları kınıyordu. Kendilerini kaybettiklerini, gerçek bir Hristiyanın onların yaşadığı şekilde yaşamaması gerektiği konusunda vaazlar veriyordu. Festivale ve eğlenceye yeterince doymuş olan Floransalılar, vicdanlarına dokunan bu rahibi dinlemekten kendilerini alamıyorlardı. Girolamo konuşmaya başladığında halk meydanlara doluşuyordu ve sahip oldukları şeyleri yapılan çağrılar üzerine cömertçe bağışlıyorlardı. Savonarola, Lorenzo’dan bir tiran olarak bahşediyor ve Floransa’ya özgürlüğünü geri vermesi gerektiğini söylüyordu. Lorenzo bu ithamlara büyük oranda sessiz kalmıştır. Çünkü bu sırada hastalığı epey ilerlemişti ve son zamanlarını yaşıyordu. Önce eşi Clarice verem hastalığından öldü. O öldüğünde Lorenzo Floransa’da değildi ancak tarih arşivlerinde bulunan mektuplardan ne kadar derin bir üzüntü yaşadığını öğreniyoruz. Clarice’nin ölümünden 4 yıl sonra 43 yaşındayken Lorenzo da hayatını kaybetti.
Lorenzo yeni bir çağ başlamadan hemen önce dünyadan ayrıldı. Yaklaşık 6 ay sonra Colombus, yeni dünyayı keşfedecekti. Lorenzo’nun ölümünden 2 yıl sonra Fransa Kralı 8. Charles büyük bir savaş başlatacaktı ve İtalya’yı işgal edecekti. Bu işgale, rahip Savonarola’nın kurduğu teokratik düzene ve Medici ailesinden çıkan kraliçelere serimizin son bölümü olacak olan üçüncü kısımda değineceğim.
Niccolo Machiavelli ölümsüz eseri Prens’i, Lorenzo de’ Medici’ye ithaf eder. Anlatılan ”Prens” karakteri adeta Lorenzo’nun şahsındaymışçasına iktidar mekanizmasına dair öğütler veriyor ve bir prensin ideal olarak belirtilen karakterini anlatıyor. İktidarı ele geçirmenin değil, daha çok onu elde tutma marifetinin tavsiyelerini içeren Prens, kanımca uzun vadeli fayda ve zararı inceler. Daha büyük bir fayda için Prens, gerektiğinde verdiği sözden dönebilir, ahlakın dışına çıkabilir, hatta elini kana bulayabilir. Ama en önemlisi Prensin, tuzakları tanımak için tilki, kurtları korkutmak için de aslan olması gerekir.
Tanıdık geldi mi?
Kapak Görseli: Sandro Botticelli, İlkbahar.