Bir kuş kondu pencereme ezelden beri uçan kanadı kırık
Sessiz,ürkek,mağrur çırpınışları
Soluklanmak içindi tüm çabası
Geçmiş sonbaharlardan kopup gelmiş
Yıllar boyu yazı arayan
ama hep kışta asılı kalan
Kardandı tüm kanatları
yorgun sessizlik üstünde hissiz bakışları
Bir kuş kondu pencereme ezelden beri yaralı kanadı kırık
Acılar içindeydi
konuştu usulca penceremde;
Ben yüzyıllardır sürüye kandım
Asırlardır kendimi arayıp kanadım
Tüm mevsimler döndüm durdum da gerçeği aradım
Kanatlarım gençti,
güçlüydü,
hırçındı,
Meraklıydı gövdem
Tüylerim gür
kararlı, keskin aklım
Uçtum uçtum diyarlarca
bilinmedik yörüngelerden, ıssız gezegenlerden geçtim de
en son bu ağacın altında bu pencerede kendimi yaraladım
Bir kuş kondu pencereme kırık kanatları
Yıllardır ölü,
onunla beraber paslanmaz anıları
Her mevsim bir başka ülkede yuva kurmuş
Sürüler, kuşlar, yeni yuvalarla beraber
Uçsuz bucaksız kanatları
artık yorgun benim penceremde o hissiz bakışları
son anlarıydı bu görünmez kanatların
Dedi ki;
Suçlu sonbaharın son sesi bu
Son sarılar
Son anılar
Son soluk son nefes son varoluş bu
artık gitme zamanı
bu sonsuzluktan uçtan uca kopan fırtınadan
Bir kuş kondu pencereme az önce hiçliğe karışmış ruhu
Minik gagasının altından gülümseyen dudakları
Anladım ki
Her dünya bir yolculuk
Her yolculuk merak, acı,
Her canlıdan bir sancı bir iz
Dünya üzerinde
Ve gitti asırlardır bilinmeyen o yere
Dönerek, dönüşerek, döndürerek
Ürkek adımlarla giderek
Mevsimler değişti dönüştü
Çiçekler açtı söndü bulutlar
Bir kuş doğdu penceremde
Güneşle beraber
büyüyerek, büyüterek, büyüleyerek
Elimden uçup gitti usulca
Milyonların içindeki sürüye
Baştan başa keşfetmek gitmekti amacı
Anladım ki
O kanat çırpışlar
Bir hikayenin soluk sonuydu
Ve bir çarkın içinde doğanlar, ölenler
Hep bir yerlerde bizi beklerler