Hakikati Geçmişte Aramak: Steve McQueen’den Small Axe

/ / SİNEMA

Oscar ödüllü İngiliz yönetmen Steve McQueen’in sinemaya dönüşünü müjdeleyen beş filmlik antoloji serisi Small Axe, geride bıraktığımız yılın hiç şüphesiz en çarpıcı işlerinden biriydi. Seri, 1960’lardan 1980’lere Londra’daki Batı Hindistanlı (İngiliz Afro-Karayip halkı) göçmenlerin yaşadıklarını beş farklı hikayeyle mercek altına alıyor. Sırasıyla “Mangrove”, “Lovers Rock”, “Red, White and Blue”, “Alex Wheatle” ve “Education” isimleriyle ekrana gelen serinin ilk iki bölümü ayrıca Cannes 2020 seçkisinde kendisine yer buldu. “Lovers Rock” dünya prömiyerini 58. New York Film Festivali’nin açılış filmi olarak yaptı. Seri İngiltere’de ilk defa “BBC One” kanalında, ABD’de ise “Amazon Prime Video” platformunda gösterildi. Seriye ismini veren ise Jamaika kökenli bir atasözü. Bob Marley’in seriyle aynı isimli şarkısında da geçen söz “Siz büyük ağaçsanız, biz de küçük baltayız.” Serinin ruhunu yansıtan bu seçim yirmi yılı aşkın bir zaman dilimini kapsayacak beş filmle bütünleşiyor ve belki de McQueen’in özlenen sinemasının zirvesini bizlere gösterecek başlangıcı yapıyor.

Görsel 1: Steve McQueen Small Axe setinde

Londra’nın Ötekileri: İngiliz Afro-Karayip Halkı

1962’de Gloucestershire Batı Hindistan Derneğinin kurulması o dönemde toplumda ortaya çıkan bir dizi soruna yanıt olarak gerçekleşti. Bunlardan en ciddi olanları polis tacizi ve siyahilerin şehirdeki bazı belediye meclislerinde yer almasıyla ilgili endişeleri barındıran ayrımcılıktı. Merkezler, ayrıca Afro-Karayip halkına düşmanca bir tavır sergileyen barların saldırı riskine karşı da kalkan oldu ve halkın sosyalleşmesine olanak sağladı.

Birleşik Krallık eğitim sistemi ise, ayrımcılık ve ırkçılıkla verdiği tüm mücadeleye rağmen siyahi tarihi ile kültürünün temsili ve ırksal ön yargı gibi konularda eleştiri yağmuruna tutuldu ve tutulmaya devam ediliyor. Örneğin birçok Afro-Karayip göçmen tarafından konuşulan ve tehditkâr bir tutumla karşılanan Karayip lehçeleri, eğitim alanındaki problemlerin başını çekiyor. Birleşik Krallık’ın ırkçılık tarihinin bugün siyahi vatandaşlarının hayat biçimlerini şekillendirmeye devam etme biçimi, Karayip göçmenlerinin ilk gruplarından birini getiren geminin adını taşıyan “Windrush neslinin” birçok üyesinin karşı karşıya kaldığı zorluklarla örnekleniyor.

Görsel 2: Karayip göçmenlerinin ilk gruplarından birini getiren Windrush gemisi

İşte tüm bunlar göz önündeyken, başarılı İngiliz yönetmen McQueen, zamanında yaşanan şeylere kayıtsız kalmıyor. Yaşananların neden geçmişte dilediği şekilde beyaz perdeye aktarılmadığını zaman zaman sorguladığını açıklayan McQueen, özellikle Mangrove ve Lovers Rock ile tarihe net bir iz bırakıyor.

Bir Restoranda Başlayan Direniş: Mangrove

1960’lı yılların sonuna doğru Batı Hintli göçmenlerin buluşma, sohbet etme ve yöresel yemekler yeme merkezi haline gelen Trinidad’lı Frank Critchlow’un Notting Hill’deki restoranı Mangrove, kurguyla gerçeğin birleştiği bir noktada buluyor kendini. Penceresinde gururla sergilenen “Siyahi Mülkiyet” tabelasıyla Frank’in Mangrove’u, aynı zamanda diğer işletmelerde hoş karşılanmayanların da yemek yiyebilecekleri güvenli bir sığınak. Frank, kendisini ve restoranını menü ve müşteriler hakkında taciz eden polislere defalarca bağırıyor: “Baharatlı yemekler sunuyoruz!”

Görsel 3: Mangrove Restoranı’nın geçmişteki hali

Filmde bahsi geçen protestocular, ortak bağ kuran ve ortak düşman tarafından bir araya getirilen topluluğu oluşturuyor. Bu topluluğun, ırksal sınırların da ötesinde, beyazların istemediği ve onları rahatsız eden bir öz yeterlilikleri var. Irkçılar arasındaki genel kural, bugün bile, sizi sadece çevrelerinde istememeleri değil; kendinize uygun ve kendinize ait bir ortama sahip olmanızı dahi istemedikleri yönündedir. İşte bu inanç sisteminin bir temsilini sergileyen Pc Pulley ve ekibi, Mangrove’a sürekli baskın düzenleyerek her şeyi yok ediyor, eşyaları parçalıyor, çalışanları ve müşterileri darp ederek adeta bir isyan ateşini körüklüyor.

Görsel 4: Mangrove filminden bir kesit-Protestocular

Körüklenen isyan ateşi sokaklara sıçrıyor. Yürüyüşün amacı ise patronları terörize eden ve iflasına sebep olmak amacıyla restoranı sürekli taciz eden Pc Pulley ve ekibinin gücü kötüye kullanmasına tepki göstermek. Sam Spruell’in Pc Pulley’i canlandırışı başta inandırıcılıktan uzak, klişe ve alaycı gibi görünebilir fakat filmde siyahilere sergilenen tutum ve adalet sisteminin yozlaşmışlığı açığa çıktıkça bu rolün ne kadar da gerçekçi olduğu anlaşılıyor. Şayet Critchlow bir an hayal kırıklığı içinde “Sistem, lanet olası bir koç boynuzu gibi çarpık!” diye bağırıyor. İşte o an, Pc Pulley karakterinin aslında gerçeğin ta kendisi olduğu meydana çıkıyor. Mangrove müşterilerinin “haydutlar” veya “yere serilmesi gereken baş belaları” şeklinde tanımlanması bile gerçeklikten o kadar da uzak değil; bilakis şu dönemde bile televizyonlarda boy gösteren politikacıların kanun ve düzen namına sarf ettiği sözlerin birebir aynısı. Kural haline gelmiş sözün ne olduğu zaten bellidir: İki azınlık bir çift olur ama üçü isyan çıkarır.

Görsel 5: Mangrove filminden bir kesit-Mahkeme salonu

Filmin neredeyse yarısına yayılan mahkeme sekansları, gerilime gerilim katıyor. McQueen kamerasını uysal masum insanlara değil; her zaman mücadeleye hazır, tacizle yüzleşen, yaşam alanlarında rahat etmeye çalışan, her geçen gün daha da ötekileştirilen, polisten korunmak için polisi aramaya mecbur bırakılan, adalet sistemine dahi güvenemeyen o insanlara doğrultuyor. İşte bu noktada dramla mücadeleyi harmanlayan olağanüstü oyunculuklar, filmin sinemasal boyutuna renk katıyor. İsyanın, mücadelenin ve öfkenin tüm gücünü hissettiren Shaun Parkes, Frank rolündeki performansıyla sanki tüm karakterleri bir noktada buluşturuyor. Evet Mangrove geçmişte geçiyor ancak günümüz olaylarıyla bu kadar paralellik göstermesi dünyanın gidişatına dair hüzün verici bir detay. Film umut tazeleyerek bitiyor gibi görünebilir ama aslında tüm yaşananlar, bu nefret virüsünün bir aşısı olsa dahi daha da güçlü ve korkunç bir hastalığa dönüşeceğini hatırlatıyor. Bir zafer edasına dönüşen katarsis anı, aslında yeni başlayacak ve gittikçe dallanıp budaklanacak bir mücadelenin habercisi. Böylece öfke dinmeyecek, mücadele bitmeyecek ve birileri sistemle kavgasına hız kesmeden devam edecek.

Aşkın ve Müziğin Sığamadığı Evler: Lovers Rock

Mangrove’dan yaklaşık 12 yıl sonrasında aynı semtte, Notting Hill-Ladbroke Grove’da geçen Lovers Rock, gece kulüplerine alınmayan siyahilerin kendi imkanlarıyla düzenledikleri ev partilerinden birini merkezine alıyor. Pandemi döneminde insanların kalabalıklara, partilere ve müziğe hasret kaldıkları günlerde yayınlanan Lovers Rock, McQueen’in güçlü olduğu alana, beden sinemasına dönüşünü müjdelerken Mangrove’daki politik hamlelerden uzakta konumlanıyor gibi görünse de dönemin politik iklimini belirli anlarda iyi yakalayan, analiz eden ve hissettiren çok güçlü bir film olarak karşımıza çıkıyor.

Görsel 6: Lovers Rock filminden bir kesit-DJ

Lovers Rock izleyiciye tattırdığı -kapıda giriş ücretinden mutfaktan yiyecek içecek için fazladan ödeme yapmaya, tuvalet için uzayıp giden merdivenlerde sıraya girmekten samimi ve hoşsohbet dolu aralar için arka bahçede verilen sigara molalarına, koca bir salonda kendini kaybedercesine dans etmekten göğüs kafesini titreten müziğin ritmine karışıp kalabalıkla bir beden olmaya kadar- birçok eşsiz andan meydana geliyor. Tek bir geceye yayılan bu eşsiz enerji, kendi evreninde birtakım cinsel çekimi, hayal kırıklıklarını, söylenmeyen sözlerin girdabını, öfke patlamalarını ve olağanüstü müzikal coşkuyu içinde barındırıyor. Müzikal tarafından aldığı güçle izleyiciyi filmin içine katmakla kalmıyor; aynı zamanda omuz kamerasının da yardımıyla o geceyi izleyiciye bizzat yaşatıyor. Dans sahnelerinin sürekliliğinde kaybolan izleyici, klasik anlatının esas alınmadığı bir bağlamda bedenselliğin de ötesinde bir hazla kendisini ter ve sigara dumanı içinde, son ses müzikle dans pistinin tam ortasında buluyor.

Görsel 7: Lovers Rock filminden bir kesit-Dans pisti

Lovers Rock, Mangrove’dan farklı olarak, dönemin politik iklimini direkt olarak hissettirmiyor. Bunun yerine izleyiciye kısa ama güçlü anları gözlemleme ve ayrıntılara ulaşma imkânı tanıyor. Irkçılığa sözlü bir göndermede bulunmasa bile bunu olaylar silsilesinde belli etmekten de kaçınmıyor. Parti sahipleri minibüsten ekipmanlarını alırken kızgın ve rahatsız beyazlara çevrilen kamera, mahalle dengeleri hususunda ipucu veriyor. Martha partiden geçici olarak çıktığında kötü niyetli dört beyaz genç tarafından tuzağa düşürülüyor ve kapıcı tarafından kurtarılıyor. Ev partilerinin asıl sebebi ise basın notlarından ve toplumsal baskıdan anlaşılabiliyor: Londra’daki gece kulüplerine girişlerine izin verilmeyen ve orada istenmeyen siyahilere birkaç kuruşa iyi yemek, iyi müzik ve dans imkânı sunan “blues partilerini” düzenlemeye zorlayan da bu baskının ta kendisi.

Her şeye rağmen kendi izole ortamlarını zorla da olsa yaratabilen “ötekiler” gün ağarıncaya kadar görülmeye değer bir gece yaşıyorlar. Günün ilk ışıklarına taşan bir aşk hikayesi ise filmin son hediyesi oluyor. Kamera her zaman onlarda kalmasa da Franklyn ve Martha ikilisi izleyicinin takipte kaldığı ve desteklediği bir ön ilişki haline bürünüyor.

Görsel 8: Lovers Rock filminden bir kesit-Franklyn ve Martha

Kısa süresine rağmen hiçbir kopukluğa yer vermeyen Lovers Rock, izleyiciye birçok kez “Kamera nerede?” sorusunu sordurarak kurduğu atmosferin sahiciliğini kanıtlıyor. Dolaylı yoldan yaptığı politik önermelerle gizli merkezine koyduğu aşk hikayesini, ustaca kurgulanmış bir koreografi ve dönemin hitlerini içeren isabetli şarkı seçimleriyle zenginleştiriyor. Tattırdığı deneyimin klostrofobik bir hale bürünmesinin önüne geçerek “Silly Games” sekansında adeta zirveyi görüyor. Her şey sona erdiğinde izleyici de sabaha kadar dans etmişçesine yorgun ama huzurlu bir şekilde kendi hayatına dönüyor.

Kaynakça

1-https://minorityrights.org/minorities/afro-caribbeans/

2-https://www.jstor.org/stable/40654533?seq=1

3-https://en.wikipedia.org/wiki/British_African-Caribbean_people#Discrimination_and_racism

4-https://en.wikipedia.org/wiki/Caribbean_English

5-https://www.vulture.com/article/small-axe-movie-review-lovers-rock-is-one-of-2020s-best.html

6-https://www.radiotimes.com/tv/drama/small-axe-mangrove-true-story/

7-https://www.youtube.com/watch?v=tQQLLtfNhcY&ab_channel=themneverlove

Kapak Fotoğrafı: https://www.showtimes.com/movies/small-axe-amazon-prime-video-152682/movie-poster/

Görsel 1: https://playtusu.com/haber/2020/11/steve-mcqueenin-bes-filmlik-antoloji-serisi-small-axeten-fragman/

Görsel 2: https://www.theguardian.com/commentisfree/2019/oct/06/windrush-generation-respect-compensation

Görsel 3: https://noteabley.com/culture/mangrove-restaurant-small-axe/

Görsel 4: https://playtusu.com/haber/2020/11/steve-mcqueenin-bes-filmlik-antoloji-serisi-small-axeten-fragman/

Görsel 5: https://www.radiotimes.com/tv/drama/small-axe-mangrove-true-story/

Görsel 6: https://variety.com/2020/artisans/news/lovers-rock-cinematography-1234840456/

Görsel 7: https://variety.com/2020/artisans/news/lovers-rock-cinematography-1234840456/

Görsel 8: https://www.thetimes.co.uk/article/film-reviews-lovers-rock-happiest-season-85bthcx62

Eren AKKOÇ

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir