Güneş Ülkesinin Vatandaşları: Aristonikos Ayaklanması

/ / TARİH

Sizlere bu yazımda M.Ö. 130’lu yıllarda, Akdeniz’in hareketli, kölelerin şiddetli isyanlarının görüldüğü döneminde yaşanan bir isyanı, Aristonikos Ayaklanmasını anlatacağım. Kimileri bu olayı I. Köle İsyanı olarak niteler. Bunun sebebi esasen hemen hemen aynı tarihlerde Sicilya merkezli bir köle isyanın da var olması, üstelik Aristonikos’un destekçilerinin büyük çoğunluğunu kölelerin ve işçilerin oluşturmasıdır. Tüm bunlarla kalmayıp Aristonikos, çevresinde bulunan kölelere gerekli cesaret ve umudu vermek için hareketini felsefi ve dinsel (güneş tanrısıyla ilişkilendiriliyor) bir yapıya büründürmüştür. Bu sebeple kendiyle aynı safta yer alanların bilinçlerini ve amaçlarını birleştirmek için taraftarlarına Heliopolitai adını vermiştir. Bu adın ortaya atılmasında, dönemin stoacılarının özellikle de bir Aristonikos destekçisi olan filozof Blossios’un etkisi olduğu düşünülür.

Heliopolitai kelime manasıyla “Güneş Ülkesi vatandaşları” anlamına gelmektedir. Vaat edilen bu ülkede kölelik olmayacak ve herkes özgür birer vatandaş olacaktır. Nasıl güneş zengin-fakir, zayıf-güçlü, kimseyi ayırt etmeden herkesin üstüne parlıyorsa, bu ülke ve Aristonikos’un ışığı da öyle olacaktı. Bu fikir sonraları Tommaso Campanella’nın ‘’Güneş Ülkesi’’ adlı kitabına da ilham olacaktır. Bu ideadan dolayı Aristonikos hareketi, diğer köle isyanları ile benzerlik çıkarımı yapmaya yatkındır. Belki de köleler için taşıdığı anlam gerçekten buydu. Lakin Aristonikos, hiçbir zaman özgürlük isteyen bir köle olmamıştı. Kimilerince ilk sosyalist reformcu olarak kabul edilmesine rağmen isyan hareketine bir sosyal reform amacıyla başlamamıştı. Peki Aristonikos’un motivasyonu neydi?

Aristonikos bu harekete siyasi bir amaçla, taht uğruna başlamıştı. Daha idealist bir açıklama ile ise, Roma gücüne karşı Attalos Hanedanlığının bir üyesi olarak savaş vermiştir. Ama nasıl? Kimdir bu Aristonikos?

Kimdir Bu Aristonikos?

Babasının Pergamon kralı II. Eumenes olduğu konusunda tarihçiler hemfikirdir. Annesinin ise Efes’li bir şarkıcı olduğu düşünülmektedir. Tahmin edeceğiniz üzere II. Eumenes’in gayrimeşru oğludur. Dolayısıyla II. Eumenes’in oğlu III. Attalos’un kardeşidir. Burada popüler kültüre de bir atıfta bulunacak olursam, Aristonikos’un hikayesi bana biraz kitap uyarlaması olan ünlü dizi Game of Thrones’un Daenerys Targaryen karakterini anımsattı. Gelişmeler ve savaş sebepleri tamamen farklı da olsa kurgu karakterin de yasal varis olduğunu iddia ettiği tahtı alma mücadelesinde destekçi ve asker toplamak için kölelere özgürlük vadetmesi, onlara özgür ve eşit olacakları bir vizyon çizmesi gibi benzerlikler o hikayeyi hatırlamamıza neden oluyor. Pekala, Aristonikos’un kimliğini öğrendik. O halde biraz geriye dönelim ve ortalığın nasıl karıştığına bakalım.

Ortalık Karışıyor: Aristonikos İsyanının Ortaya Çıkışı, Gelişimi

III. Eumenes’ten sonra tahta kardeşi II.Attalos geçmiştir, amcasının ardından da III.Attalos hüküm sürmüştür. Pergamon kralı III. Attalos, M.Ö. 133 yılı baharında varis bırakmadan ölmüştü. Özellikle Latince kaleme alınan antik edebi kaynaklar onun krallığını bir vasiyetname ile Roma’ya bıraktığını söyler. Vasiyetnamenin gerçekliğini tartışanlar da olsa Pergamon’a ait bir yazıtta kral Attalos’un vasiyetnamesinden bahsediliyor olması, vasiyetnamenin gerçekliği konusunda oldukça inandırıcıdır. Daha sonra da değineceğim üzere Pergamonlu Eudemos bahsi geçen vasiyetnameyi Roma’ya götürmüştür. Aristonikos ise bu vasiyetnameyi tanımıyor ve ülkenin Roma’ya bırakılmasının söz konusu dahi olamayacağını söyleyip kendisini III. Eumenes adıyla kral ilan ediyordu. Bunun yanı sıra Aristonikos, Pergamon Krallığı’nın yanında Büyük Frigya’nın da kralı olduğunu iddia etmiştir. Frigya da Roma’ya M.Ö. 133’te III. Attalos’un vasiyeti ile bağışlanmıştır. İşte her şey bu şekilde başlıyor.

Olayların çığırından çıkması ise kıyı kentlerindeki Greklerin Aristonikos’a destek olmayıp Roma’yı desteklemesinden kaynaklanıyor. Kendisi de hanedan üyesi kabul edilmesine rağmen taraftarlarının büyük oranla köle ve işçilerden oluşmasının temel sebebi de bu destek eksikliğidir. Zaten o dönem fazlasıyla baskıya maruz kalmakta olan bu grup, Roma topraklarında çıkan köle isyanlarından ve Aristonikos’un güneş ülkesi söylemlerinden umut alarak bu harekete dahil oluyorlardı.

Böylece, Aristonikos sınıf savaşlarını başlatmış oluyordu. Zenginlere karşı yoksulları, kentlere karşı kırsal kesimi, kıyısal Greklere karşı iç kesimlerdeki Anadoluluları kullanmıştır. Ayrıca Aristonikos’un ordusunda oldukça fazla Trakyalı olduğu biliniyor. Ayaklanma boyunca kalabalık bir şekilde aktif rol oynayacak olan Trakyalıların kendisinden bu kadar bahsettirmesi de akıllarımıza, ileride yaşanacak olan III. Köle İsyanının lideri olarak tanıdığımız bir diğer ünlü Trakyalı, Spartacus’u getiriyor.

Aristonikos, isyan hareketine annesinin memleketi Efes yakınlarında başlamıştır. Anadolu’nun batısında Smyrna’dan (İzmir körfezinin çevresi) hemen sonra Leukai (Sasalı) isimli kent gelir. Aristonikos’un karargahı Leukai’de konumlanmıştır. Aristonikos, Anadolu Egesi kıyı şeriti boyunca kilit noktaları elde etme niyetindedir. Böylece Grek kentlerini kontrol altında tutabilecektir. M.Ö. 133 yılının yazında Aristonikos’un ilk baskını büyük bir ticaret şehri olan Smyrna’ya olmuştur. Yurttaşların verdiği savaş neticesinde Aristonikos kenti alamamış ama kentin yakınında taciz için bir kuvvet bırakmıştır. II. Eumenes’in kurduğu Apollonis’te Aristonikos ikinci büyük zaferini elde etmiştir. Süreç içerisinde Thyateira, Apollonis ve Stratonikeia kentleri de Aristonikos için önemli destek merkezleri olmuştur. Bu kentlerde Grekler ve Makedonlar birlikte yaşamaktaydılar.

Aristonikos’un M.Ö. 132’de Apollonis’te, aslında henüz çevre tarafından meşru görülmemiş krallığının ikinci yılını kutladığı söylenir. Apollonis darphanesinde kendi adına para bastırmaya başlamıştır. Bastırdığı bu paralar ile askerlerine maaş ödüyordu ve bu da egemenliğini simgelemesi açısından önemli bir adımdır. Aristonikos M.Ö. 132’den M.Ö. 129’da yakalanıncaya kadar darphanelerde sikke bastırmıştır. M.Ö. 63-23 yılları arasında yaşamış olan coğrafyacı ve tarihçi Strabon’un eserlerini incelediğimizde Aristonikos’un; Kolophon’u, Karia’daki Myndos’u ve Samos’u ele geçirdiğini ve Roma tarafından özgürlükleri onaylanan Grek kentlerinin birçoğunun Aristonikos’a karşı koyduğunu öğreniyoruz. Buna rağmen, destek verenler de vardı. Örneğin, Phokaia’nın (Foça) Aristonikos’a destek verdiği biliniyor.

Pergamon’un liman kenti Elaia, Aristonikos’a karşı koymuştu. Ünlü hatip Aelius Aristeides, Smyrna’nın Aristonikos’a karşı Romalıların yanında olduğunu ve buna dair anıtların kendi zamanında halen kentin kapılarında görülebileceğini söyler. Karia’daki Halikarnassos (Bodrum) kenti de, bu döneme tarihlenen bir yazıtında “barışı bozanlara” karşı gemiler gönderdiğini belirtmektedir. Bu gemilerin gönderildiği savaşa yazımın ilerisinde geleceğiz. Byzantion yani geleceğin İstanbul’u bile yaklaşık 180 yıl sonra bile Aristonikos’a karşı Romalılara yardım etmiş olmakla övündüğü biliniyor.

Pergamon ve Roma’nın Durumu, Roma’nın İsyana Dahil Oluşu

Peki Pergamon’da durumlar neydi? Pergamon, çok açık bir şekilde Aristonikos’a karşıydı. Gelen büyük dalgaya karşı önlemini almak için farklı bir yönteme başvurmuştu. Kölelere ve işçilere özgürlük ve eşitlik vadeden Aristonikos tehdidine karşı, kent içi ve kente bağlı arazide ikamet eden ve ayaklanmaya destek vermesi muhtemel olan kitlelerin bu desteği vermelerini engellemek için kentte ve kente ait arazide ikamet eden yabancılara ve paralı askerlere vatandaşlık hakkı, azatlılara ve kölelere ise kentte ikamet eden yabancı statüsünde olma hakkı vermeye başladılar.  Buna karşın eğer bu kişiler ikamet ettikleri yerleri terk ederlerse, tüm hakları ellerinden alınacak ve mallarına el konulacaktı. Ayaklanmanın başlaması ve yayılması, destekçileri ve karşıtları üzerinde yeterince durduğumu düşünüyorum. Şimdi biraz bu sırada Roma’da ne oluyor ona bakalım sonra da tarafları çarpıştıralım.

Tüm bunlar yaşanırken diğer yandan Roma’da senato içi karışıklıklar, İspanya’daki savaş ve Sicilya’daki köle isyanından dolayı vasiyet konusunda karar vermede yavaş davranılmıştı. Fakat Eudemus’un Roma’ya ani varışı, senatoyu ilk kez harekete geçirmiştir. M.Ö. 133 yılı pleb tribünü, Tiberius Sempronius Gracchus’tu. Bir reformcu olarak tanınan Gracchus hazırladığı ”Toprak Reformu Yasası (lex agraria)” nedeniyle Senato ile çekişme halindeydi. Gracchus bireysel toprakları sınırlandırmak ve kalan toprakları da yeniden dağıtmak istemişti. Tiberius Grachus, savaş yıllarında olağanüstü yoksullaşmış olan köylülerin konumunu güçlendirmek niyetindeydi. Gracchus, Halk Meclisi’ne vasiyetnameyi kabul eden ve Attalos’un zenginliği ile hazırladığı yasanın finanse edilebileceğini söyleyen bir yasa tasarısı sundu ve gerginlik daha da arttı. Çünkü Roma teamül anayasasına göre, yabancı topraklardan yapılan bir vasiyetnamenin kabul edilmesi gibi uluslararası ilişkileri ilgilendiren bir konuda Senato’nun karar vermesi gerekiyordu. Zaten Senato tarafından tasarladığı reformları istenilmeyen Gracchus, yine senatörler tarafından öldürüldü. M.Ö. 132 yılında Roma Senatosu, Pergamon’a bir heyet gönderdi.

Artık Roma da alana giriş yapmış bulunuyor. Heyet, Grek kentlerinin oluşturduğu ortak orduya destek oldu ve Roma’nın Anadolu’daki müttefik krallarını desteğe çağırdı. Bitinya, Pontus, Kapadokya ve Paflagonya’nın koalisyona katılan krallıklardan oldukları biliniyor. Bu birlik, Aristonikos güçlerini Anadolu’nun iç kısımlarına doğru çekilmeye zorlayabildiyse de ayaklanmayı durdurmak için yeterli olmamıştı. Aristonikos güçleri, Bakırçay ve Gediz havzalarına çekilmişti. Burada yoğun bir şekilde Makedon askeri kolonistleri yaşıyordu ve şaşırmayacağımız üzere Aristonikos’a destek oluyorlardı. Makedonların Aristonikos’a destek vermelerinin nedeni 35 yıl önceye dayanan Roma’ya karşı duydukları düşmanlıktı.

Heyet’in kaydetmiş olduğu kısmi başarının yeterli olmamasından dolayı, M.Ö. 131 yılında o yılın konsüllerinden Crassus, iyi donanımlı bir askeri birlik ile Anadolu’ya geldi. Crassus’a hali hazırda Anadolu’da bulunan Grek devletlerinin Aristonikos’a karşı oluşturduğu koalisyon da destek oldu. Crassus, öncelikle Aristonikos’un ayaklanmanın başında kıyı bölgesinde ele geçirdiği kentlere yöneldi. Ancak Crassus güçlü ordusuna rağmen Leukai yakınlarında (günümüz İzmir’inin Sasalı semti) Aristonikos’un ordusu tarafından beklenmedik bir mağlubiyete uğradı. Aristonikos’un askerleri tarafından yakalanıp esir edilen Crassus’un, düşman eline düşmektense ölmeyi tercih ederek Trakyalı olduğu söylenen bir askere saldırarak gözünü çıkardığı ve acı çeken asker tarafından oracıkta başı kesilerek öldürüldüğü rivayet edilir. Crassus’un başı Aristonikos’a götürülürken, gövdesi Smyrna’ya gömüldü.

Aristonikos’un Yakalanışı ve İsyanın Sonu

Crassus’un ölümünün ardından, M.Ö. 130 yılının konsülü Marcus Perperna savaşın komutanlığına atandı ve derhal Anadolu’ya doğru yola çıktı. Perperna, Aristonikos’u beklemediği bir muharebede mağlup ederek Yukarı Bakırçay vadisindeki Stratonikeia’ya kadar takip etti. Kenti kuşatıp içindekileri aç bırakıp yıldırarak en sonunda Aristonikos’u canlı olarak yakalamayı başardı. Marcus Perperna, Attalosların hazinesini ele geçirdi ve aynı gruptan olduğu ölmüş Tiberius Gracchus’un toprak komisyonu hayalini mümkün hale getirmiş oldu. Perperna’nın bu başarısının ardından tanrılara şükranını sunmak için Pergamon’da kurbanların sunulup oyunların düzenlendiği bir festival hazırladığını, Perperna’ya ve oyunlara gönderilen elçilerden söz eden Priene yazıtlarından öğrenmekteyiz. Perperna büyük bir başarı elde etmişti. Pergamon krallığı hazinesini Roma’ya gönderdi. Kısa süre sonra talihsiz bir şekilde tam olarak ne olduğunu bulamadığım bir hastalığa yakalanarak Roma şehrine dönemeden Pergamon’da öldü. Marcus Perperna, Aristonikos’u ele geçirmeyi başarmıştı ancak destekçileri yer yer isyana devam ediyordu. Bu sebeple, Anadolu topraklarına gelip bu olayı sonlandırmaya çalışmak bir konsülün daha kaderi olacaktı.

M.Ö. 129 yılı konsülü Manius Aquilius da Anadolu’ya gelir. Manius Aquilius, prokonsül olarak Küçük Asya’da yani Anadolu’da Roma’ya hizmet etmeye devam etmiş, burada üç yıl kaldıktan sonra M.Ö. 126 yılında bir zafer töreni ile Roma’ya dönmüştür. Antik kaynaklara göre Aristonikos, bu zafer töreninde sergilenmiş ve aşağılanmıştır. Zaten kendisi için yolun sonu gözüken Aristonikos, Senato emri ile tutulduğu hücrede boğularak öldürülmüştür. Aristonikos’un öldürüldüğünde 26 yaş civarında olduğu düşünülmektedir. Böylece dört yıllık mücadelenin ardından Aristonikos ayaklanması bastırılmış ve Pergamon krallığı topraklarının Roma’nın Asia eyaletine dönüşme süreci de başlamış oldu.

Roma’nın Anadolu’da kurduğu ilk eyalet, Asia Eyaleti’dir. Yazı boyunca gördüğümüz gibi bu eyalet bir fetih politikasının sonucunda değil, miras dolayısıyla Roma’nın olan topraklar üzerinde kurulmuştur. Böylece yeni bir dönem başlamış oldu. Güneş Ülkesi ile uğruna savaşanlar ise hiçbir zaman hayallerine kavuşamadılar. Fakat onların ideası ve çabaları bin yıl sonra düşünürlere, yazarlara ilham olmuştur ve ütopya olarak kendisini göstermiştir. Size Aristonikos’un hikayesini, ayaklanmasının sebeplerini ve sonuçlarını anlatmaya çalıştım. Umarım sizlerr için keyifli, sürükleyici ve öğretici bir yazı olmuştur.

Kaynakça

1-Aristonikos Ayaklanması Hakkında Son Zamanlarda Yayınlanan Belgeler ve Çeşitli Görüşler, Murat Tozan

2-‘’Aristonikos İsyanı’’ Yüksek Lisans Tezi, Mehmet Emin Tekin

3-Anadolu’da Roma Eyaletieri: Sınırlar ve Roma Yönetimi, Mehmet Ali Kaya

4-Bergama’dan Eski Zaman Hikayeleri – İbraim Fidanoğlu

5-Deniz, Neriman. 2015. “Güneş Ülkesi Için Tarihin Ilk Köle Isyanı “. Arkeorehberim.Com. http://www.arkeorehberim.com/2015/08/gunes-ulkesi-icin-tarihin-ilk-kole-isyan.html

Zeynep KARALİ

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir