Bugün sizlere, sinema hakkında sohbet ederken çok sık kullanılan, anlamından hareketle kolayca kavrayabildiğimiz bir kavramın başlangıcını, gelişimini, günümüzdeki durumunu ve hepsinden önemlisi içeriğini anlatmaya, kısaca özetlemeye çalışacağım. Elbette bu anlatımı yaparken kısıtlayıcı ve dar bir anlatım tarzı kullanmaktan kaçınacağım, sınırları geniş bir anlatım benimseyeceğim. Zaten böyle bir konunun çeşitli kalıplara sığdırılması da hata olacaktır.
Bağımsız sinemanın ortaya çıkmasının -sizlerin de tahmin ettiği üzere- belirli bir tarihi, kutlanabilecek bir yıl dönümü yok. Elimizde belirli bir tarih bulunmasa da bağımsız sinema adına inceleyebileceğimiz bir tarihi olaylar silsilesi ve hala devam eden bir süreç bulunmakta. Bu kısma geçmeden önce bağımsız sinemanın ne olduğunu ve neden ortaya çıktığını basitçe anlayabilmek gerek.
Bağımsız sinema; genel anlamda büyük paralar harcanmayan, devasa stüdyoları ve imkanları olmayan kişilerce ortaya çıkan filmleri kapsayan, sinemanın içinde bir akım olarak nitelendirebileceğimiz bir kavramdır. Sinema, bir sanat olmasının yanında bir de sektör özelliği taşıdığı için paranın kullanımıyla birlikte böyle bir ayrım oluşması gayet normal. Bahsettiğimiz sanat dalının paraya neredeyse birinci öncelik olarak ihtiyaç duyması sebebiyle ortaya çıkan bu akım, aslında bir nevi başkaldırı olarak düşünülebilir.
Bir yönetmenin filmi düşüncesindeki gibi yaratabilmesi için ihtiyacı olan parayı bulamama ihtimali epey yüksek. Böyle bir para eline geçmiş olsa bile sektörün büyüklerinin istediklerini yaptırabilmek adına bu yönetmenin o parayı kullanmadaki özgürlüğünü kısıtlaması da muhtemel. İşte böyle durumlarda ortaya çıkabilecek senaryolar; maliyetleri azaltmak, filmin bütçesini bireysel olarak karşılamak, bütçesiz film çekmek ya da bu film için bir şekilde para toplamaktır. Bu durumun ortaya çıkmasıyla, bazen tercihen bazen de zorunlu şekilde böyle çözüm yolları arayan kişiler, süregelen, popüler olan, her yerde reklamlarını görebildiğimiz bir sinema sektörüne başkaldırmış bir hale bürüneceklerdir.
Gelelim günümüzde halen geçerliliğini koruyan bağımsız sinemanın nasıl bir olayla ortaya çıktığına. Bu hikaye biraz ironik çünkü bugünlerde bağımsız sinema yapan insanlar genelde Hollywood’un ve buna benzer tekellerin karşısında duran bir yapıda gözükürken bağımsız sinemanın ilk ortaya çıktığı dönemlerde ise Hollywood bağımsızlık tarafını temsil etmiştir. Bahsi geçen dönemlerde Motion Picture Patents Company -Edison Tekeli olarak da anılan kuruluş- sinema alanında tekel olma özelliğine sahipti. Bu kuruluş -altında yer alan birçok şirketle birlikte- filmlerin yapımcılığını, dağıtımcılığını ve üreticiliğini üstlenmekteydi. Bu statüko sebebiyle sinema alanında üretim yapmak isteyenlerin tek yola sahip olduğu bir dönem ortaya çıkarmıştı. Sonrasında bu kuruluşun lisansları -Amerikan mahkemeleri tarafından- 1912 ve 1915’te olmak üzere iki dava ile iptal edildi. Bu iptallerden sonra Kaliforniya’ya giden küçük firmalar, günümüz Hollywood sinemasının ilk adımlarını attılar ve ilk bağımsız sinemacılar olarak tarihte yerlerini aldılar.
Bağımsız sinemanın doğuşu işte bu şekilde olduktan sonra aynı mantık üzerine ilerlemeye devam etti. Tarih boyunca sinemada var olmak isteyen insanlar için her zaman başka bir yol olduğunu ve bu yolun tercih edilebilir olduğunu gösterdi. Günümüze gelinen süreçte, Amerika’da ortaya çıkmış bir kavram olan bağımsız sinema, artık daha çok sanat filmleriyle özdeşleştirilmeye başlandı. Bunun yanında da Avrupa ve Asya’da gösterime giren birçok film de kendine bağımsız sinema adı altında yer bulmaya başladı.
Türkiye özelinde bu kavramı ele aldığımızda da pek çok örnek karşımıza çıkmaktadır. Alışılagelmiş girişimlerin bilinen yapım şirketleriyle ortaya koyulduğu dönemlerde söylenmesi, çekilmesi ve yayınlanması cesaret gerektiren, büyük kesimlere hitap etmeyen yapımlar hep bağımsız sinema olarak var olmaya çalıştı. Konu hakkında oyuncu maaşlarından, prodüksiyona ayrılan bütçeye kadar pek çok noktada çeşitli hurafeler bulunsa da bir bağımsız filmin gerçekten de geniş imkanları olmadığı ortada. Bağımsız sinemanın eksilerinin yanında birçok da artısı bulunduğunu da es geçmemek gerek. Dilediğini ifade edebilme özgürlüğü, filmin getirisine değil anlattıklarına odaklanabilme şansı ve daha rahat çalışma ortamları bunlardan sadece bazıları. Bağımsız sinemanın basit bir özetini, bu şekilde anlattıktan sonra geçmişten günümüze birkaç filmle sizlere veda edeceğim.
Annie Hall (1977)
Komedyen Alvy Singer’ın ünlü şarkıcı Annie Hall ile olan ilişkisini konu alan yapımın yönetmenliğini Woody Allen üstleniyor. Film aslında komedyen Alvy’nin, Annie ile olan ilişkisinin neden bittiğini düşünmesi, bunu sorgulamasıyla başlar. Kendini hep farklı biri gibi göstererek, bunun arkasına sığınarak ilişkiler bulmaya çalışmış komedyen bunun artık mümkün olamayacağının farkına vardıktan sonra Annie’ye rastlamış ve bu ilişki onun şansını döndürerek tuhaf bir birlikteliğin ortaya çıkmasına sebep olmuştur.
Woody Allen’ın yazdığı, yönettiği ve başrolünü üstlendiği yapım, 1992 yılında Kongre Kütüphanesi tarafından “kültürel, tarihî ve estetik olarak önemli” filmler arasına seçilmiş ve ABD Ulusal Film Arşivi’nde muhafaza edilmesine karar verilmiştir. Bunun yanında beş Oscar adaylığı bulunan yapım en iyi film, en iyi kadın oyuncu, en iyi yönetmen,ve en iyi özgün senaryo Oscar’larını kazanırken en iyi erkek oyuncu kategorisinde Woody Allen’la mutlu sona ulaşamamıştır.
Being John Malkovich (1999)
Filmimiz bir kuklacı olan Craig’i konu alıyor. Bu mesleğin hayatını kazanmasına yetecek kadar para kazandırmaması sebebiyle başka bir iş bulmaya çalışır. Bu sıralarda karısı Lotte bir pet shop çalışanı olarak çalışırken kendi işinin tuhaflıklarından bahsederek Craig’i epey yormaktadır. Craig şansının da dönmesiyle yeni bir iş bulur ve bu iş yerinde birinden hoşlanmaya başlar. Craig duyduğu sevginin karşılığını alamaz. Asıl film ise buradan sonra başlar ve ufak bir geçit bulan Craig, bu geçitten geçerek kendini John Malkovich’in bedeninde bulur.
Giriş kısmını epey uzun tuttuğum bu anlatımda yer alan tuhaflık filmin geri kalanında da devam etmektedir. Filmimiz düşünce olarak epey sıra dışı olmasıyla eşini pek göremeyeceğimiz bir yapım olarak dikkat çekiyor. Yönetmenliğini Spike Jonze’nin üstlendiği yapım, Charlie Kaufman tarafından kaleme alınmıştır. Başrollerini John Cusack, Cameron Diaz, Catherine Keener üstlenmektedir. Elbette burada usta aktör John Malkovich’e de ayrı bir parantez açmak gerek. Yapım üç Oscar adaylığı almış fakat hiçbirini kazanamamıştır.
Get Out (2017)
Bu filmler arasında günümüze en yakın film olan Get Out gerilim, korku türünde değerlendirebileceğimiz bir yapım. Film, siyahi bir gencin sevgilisiyle birlikte sevgilisinin ailesinin evine gitmesiyle başlar. Bir tuhaflık sezinleyen genç, yavaş yavaş bunu çözmeye çalışır ve civardaki siyahi insanların bir bir ortadan kaybolduğu sonucuna ulaşır. Bunlar üzerine biri tarafından acilen oradan kaçması gerektiği şeklinde uyarılan gencimizin oradan kurtulması pek kolay olmayacaktır.
Jordan Peele’nin yazıp yönettiği yapımın başrollerinde Daniel Kaluuya, Allison Williams, Bradley Whitford yer almakta. Burada ayrıca bahsetmemiz gereken Daniel Kaluuya’nın performansı olacaktır çünkü Kaluuya bu filmle kariyer zirvesi olarak nitelendirebileceğimiz bir oyunculuk sergilemiştir. Dört dalda Oscar adaylığı bulunan film, en iyi özgün senaryo Oscar’ını kazanmayı bilmiştir.
Metin Kaynakçası
1- “Research Guides: Film Genres: Independent Films”. 2021. Researchguides.Dartmouth.Edu. https://researchguides.dartmouth.edu/filmgenres/independents#:~:text=Most%20broadly%2C%20the%20term%20refers,rapidly%20expanding%20industry.%20…4
Görsel Kaynakçası
1- 2021 Filmhafizasi.Com. https://filmhafizasi.com/wp-content/uploads/2017/06/annie-hall2.png.
2- 2021. Cdn.Vox-Cdn.Com. https://cdn.vox-cdn.com/thumbor/5B2A-1w2YkLaoXi25tORMEezBRY=/0x0:3000×2000/920×613/filters:focal(1385×431:1865×911):format(webp)/cdn.vox-cdn.com/uploads/chorus_image/image/63302232/malkovich_get_out.0.jpg