Covid -19 Salgınında Çin’in Hukuki Sorumluluğu

/ / HUKUK
Covid Salgınına Giden Süreç

Konunun hukuki boyutuna değinmeden önce süreç hakkında bilgi vermenin yararlı olacağı kanaatindeyim.

Covid-19 pandemisine giden yolda ilk vakaların Çin’in Wuhan eyaletinde ortaya çıktığı hepiniz tarafından bilinmektedir. Bu vakaları, Çin Devleti ilk olarak 27 Aralık 2019 tarihinde bildirmiştir. Ancak sonradan yapılan araştırmalar neticesinde bu virüsün çok daha önceden var olduğu ve Çin Devleti’nin bunu gündeme getiren gazeteci ve doktorları görevden aldığı, yargıladığı ortaya çıkmıştır. Pandeminin kaynağının ABD veya Avrupa olduğu konusunda Çin yetkilileri tarafından dayanaktan yoksun birtakım iddialar ortaya atılmasına karşılık dünyada kabul edilen ve somut olarak ilk vakaların ortaya çıktığı Çin, bu virüsün kaynağı olarak kabul edilmektedir. Kamuoyunda virüsün nasıl ortaya çıktığına ilişkin onlarca iddia gündeme getirilmesine karşın bilim insanlarına göre virüs, Çin’de bir canlı hayvan pazarında ortaya çıkmıştır. Bunlar şimdilik üzerinde araştırmalar yapılan, kanıtı olmayan iddialardır. Son olarak, yakın tarihte Dünya Sağlık Örgütü yetkilileri, Çin’in Wuhan eyaletine gidip bu konuda bilimsel araştırmalara girişmiş fakat Çin Devleti buna izin vermemiştir.

Çin’de ortaya çıkan bu virüs çok kısa bir sürede tüm dünyaya yayılmış olup üzerinden bir seneyi aşkın zaman geçmesine rağmen yıkıcı ve öldürücü etkilerini tüm dünyada devam ettirmekte, günlük hayatı olumsuz yönde etkilemektedir. Virüs sebebiyle devletlerin getirdiği kısıtlamalar ile ekonomik sorunlar yaşanmakta, birçok iş yeri faaliyetlerine son vermek zorunda kalmaktadır.

Bu yazıda, virüsün ilk kez Çin’de ortaya çıktığı kabul edilerek, Çin Devleti’nin bundan sorumlu tutulup tutulamayacağı incelenecektir. Hukuki incelemeye geçmeden önce, pandeminin de tanımını yapmak yararlı olacaktır. TDK’ya göre bir salgının ülkeler arasında geniş bir coğrafyaya yayılmasına pandemi denir. Aslında kelime anlamı olarak pandemi ile salgın aynı şeyi ifade etmez. Salgın, pandemiye nazaran daha küçük ölçekli bir yayılım gösterir. Bununla beraber kamuoyunda da halkımızın alıştığı üzere burada salgın tabiri kullanılacaktır.

Kısaca Çin’in İhmalleri

Bu bölümde de hukuki bir değerlendirmeden öte Çin Devleti’nin ihmallerini göz önüne sereceğiz. Covid’ten ölen ilk doktoru hepiniz bilirsiniz. Söz konusu doktor, kendisine gelen hastada farklı bir virüs olduğunu ve bunun SARS veya bilinen diğer virüslerden olmadığını açıklamıştı. Çin medyasına ise bu durumun yalan olduğu yansıdı. Yine Wuhan Yerel Halk Komisyonu, Covid’in ”insandan insana geçmediğini” o süreçte açıklamıştı. Yine aynı organlar, bu virüsün mevsimsel bir gripten ibaret olduğunu ve kontrol altında olduğunu açıklamıştı. Çin Devleti, Dünya Sağlık Örgütü’ne (WHO) de gerekli bilgileri vermemiş, virüsün tüm kıtalara yayılmasından sonra bulaş hızı hakkında gerçek açıklamalar yapmıştır ama iş işten geçmiştir. Çünkü virüs artık tüm ülkelere sıçramış ve süreç halen devam etmektedir.

Uluslararası Hukukun Kaynakları Çerçevesinde Sorumluluğu Değerlendirme

Uluslararası Hukuk, hem devletlerin birbiriyle olan ilişkisini hem de uluslararası örgütlerin devletlerle olan ilişkilerini kapsamına alan, kamu hukuku kökenli bir hukuk dalıdır. Uluslararası hukukun devletler için bağlayıcı ve asli kaynaklarını üç grupta incelemek mümkündür. Bunlar: Uluslararası andlaşmalar, hukukun genel ilkeleri ve teamüldür (örf ve adet).

Uluslararası andlaşmalar bakımından konuyu inceleyecek olursak, burada karşımıza Dünya Sağlık Örgütü tarafından 2005 yılında düzenlenen Uluslararası Sağlık Düzenlemeleri çıkmaktadır. Çin Devleti de söz konusu andlaşma metnine imza atmış olup, Dünya Sağlık Örgütü’ne taraf bir Devlettir. Belirtmek gerekir ki, bu düzenlemeler uyarınca uluslararası toplum sağlığını olumsuz yönde etkileyecek durumların, hastalıkların ivedi şekilde araştırılması devletlere yükümlülük olarak yüklenmiştir. Bu acil durumların değerlendirilmesi sonucunda elde edilen verilerin doğru ve kapsamlı şekilde olmak üzere 24 saat içerisinde Dünya Sağlık Örgütü’ne bildirilmesi gerekir. Bu durumda da Dünya Sağlık Örgütü, devletleri söz konusu tehlike konusunda uyaracak ve salgın hastalıkların boyutu en aza inecek, tedbirler daha hızlı alınacaktır. Çin Devleti, kasım ayında haberlere çıkmayan bu covid hastalığını 31 Aralık 2019 tarihinde Dünya Sağlık Örgütü’ne bildirerek söz konusu yükümlüğünü ciddi şekilde ihmal etmiştir ve hastalığın yayılmasına sebep olmuştur. Bu durumda söz konusu Uluslararası Sağlık Düzenlemeleri çerçevesinde Çin Devleti’nin sorumluluğun kabulü gerekir. Bu yönden kamuoyundaki tazminat tartışmaları yerindedir.

Uluslararası örf ve adet kurallarına teamül denir. Teamül açısından söz konusu sorumluluğu değerlendirecek olursak burada ele alınması gereken husus devletlerin özen yükümlülüğüdür. Teamül esasen yazılı olmayan ancak uzun süreden beri uygulanan, devletleri en az andlaşmalar kadar bağlayan, birçok devlet tarafından hatta çoğu zaman tüm devletler tarafından kabul gören kuralları ifade eder. Özen yükümlülüğü çerçevesinde devletler, diğer devletlere zarar getirebilecek faaliyetlerden kaçınmalı, eğer riskli bir faaliyet gösteriyorsa bunu diğer devletlere zarar vermeyecek şekilde yürütmelidir. Bu özen yükümlülüğü, devletlere aynı zamanda insanlığa karşı risklere karşı tüm çabayı göstermeyi, oluşabilecek tehlikelerde, hastalıklarda bunların yayılmaması için elinden geleni yapma borcu da yükler. Bu yükümlülüğü ihlal eden devlet, oluşan zarardan uluslararası topluma karşı sorumlu olacaktır. Yani bir önceki paragrafta yer verilen andlaşma ve düzenleme metni olmasa dahi teamül hukuku bakımından Çin’in salgına giden yoldaki tutumları ve ihmalleri kendisine karşı sorumluluk yüklenmesine sebebiyet verecektir. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Arş. Görevlisi Deniz Baran’ın, COVİD-19 SALGINI VE ÇİN’İN ULUSLARASI HUKUK AÇISINDAN SORUMLULUĞU, isimli makalesinde yer verdiği üzere “Uluslararası Adalet Divanı’nın Nükleer Silâhlar ve Pulp Mills gibi kimi danışma görüşü ve kararlarında uluslararası hukukta özen yükümlülüğünün ve buna bağlı olarak başka devletlere zarar vermeme ilkesinin uygulamaya nasıl geçeceğinin kıymetli örnekleri ortaya konmuştur.”

Yukarıda açıklanan sebeplere dayanarak, Çin’in Uluslararası sorumluluğu yoluna gitmek hukuksal açıdan doğru ve yerinde gözükmektedir fakat bu yoldan sonuç almak bir hayli zor olacaktır. Zira salgının Çin’de çıktığı genel kabul görmüş bir durumken, Çin Devleti bunu kabul etmemektedir. Keza bu salgının daha önceden farklı ülkelerde ortaya çıktığı yönünde iddialar da mevcuttur. Çin’in sorumlu tutulabilmesi için deyimi yerindeyse, salgına ev sahipliği yaptığının somut delillere dayandırılması gerekmektedir. Keza bir diğer sorun da Dünya Sağlık Örgütü’nün tutumlarıdır. Her şeye rağmen WHO tarafından yapılan açıklamalarda Çin’in gerekli özeni gösterdiği, salgının yayılımının çok hızlı olduğu ve sorumluyu tartışmak yerine salgının sona erdirilmesi için gereken çalışmaların tartışılması gerektiği belirtiliyor. Yine, birçok devletin Çin pazarına dahil olması, ekonomik olarak Çin’e bağlı olması, ithalat ve ihracat bakımından Çin’in tüm dünya ile büyük ilişkiler kurduğu da göz önünde tutulursa Çin’in bu ihmallerinden dolayı sorumluluğu yoluna gidileceği düşük bir ihtimal olarak karşımıza çıkıyor. Özetle, yaptığım araştırmalar sonucunda Çin’in diğer devletlerin zararını karşılamasının hukuki açıdan doğru olduğu görüşündeyim. Lakin pratikte bunun gerçekleşmesi oldukça zor gözükmektedir.

Kaynakça

1-SUR Melda, Uluslararası Hukukun Esasları.

2-BARAN Deniz, Covid-19 Salgını ve Çin’in Uluslararası Hukuk Açısından Sorumluluğu (GPOT- OPİNİON 04- APRİL 2020).

Kapak Görseli: Görsel Anadolu Ajansı’nın resmi web sitesinden alınmıştır.

Yiğitcan YİĞİT

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir