Herkese merhabalar!
Bu yazımda hem sosyoloji hem de psikoloji kitaplarını karıştırırken karşılaşabileceğiniz, her iki alana da doğrudan etki eden ve birçoğumuzun fazlasıyla ilgisini çeken bir konu olan sözlü olmayan iletişimden bahsedeceğim. Öncelikle kısa bir mevcut durum analizi yapacağız ve içerisinde bulunduğumuz dönemin “Sözlü olmayan iletişim” ile bağlantısını ele alacağız. Ardından sözlü olmayan iletişim nedir ve neden önemlidir sorularına yanıt arayacağız. Bu konuya dair yapılan temel bilimsel çalışmalardan bahsedip sözsüz iletişimin farklı kültürlerde nasıl tezahür ettiğini birkaç örnekle inceleyeceğiz. En sonunda da kısa bir özetle konuyu toparlayacağız.
Salgın hastalığın bizi evlerimize tıktığı şu son dönemde değişen alışkanlarımızdan bir tanesi de iletişim kurma şeklimiz oldu. Artık yüz yüze görüşmemeye özen gösteriyor, derslerimize internet üzerinden katılıyor, arkadaşlarımızla büyük oranda mesajlaşarak iletişim kuruyoruz. İçerisinde bulunduğumuz bu duruma birkaç adım geriden bakıp bizi nasıl etkilediğini kabaca değerlendirirsek bazı olumsuz sonuçlara ulaşmamız muhtemel. Sosyal ilişkilerimizin zayıfladığı bu dönemde araştırmalar bize gösteriyor ki travma sonrası stres bozukluğu, kaygı bozukluğu ve depresyon gibi bozuklukların baş gösterme sıklığı artıyor. Bu bulgular bize insanların sosyal yaşantılarının, sağlıklarıyla oldukça ilintili olduğunu gösteriyor. Daha da özele indirgersek, iletişim söz konusu olduğunda hâlihazırda binlerce yıldır alışık olduğumuz bir sistemi kenara bırakıp henüz sadece yirmi yıllık geçmişe sahip bir sisteme (sosyal medya ve internetten bahsediyorum) geçiş yapmaya çalışıyoruz. İletişimde sosyal medya ve internetin kullanımının normal şartlar altında insan ilişkilerine etkisini henüz tam anlamıyla açıklayamamışken, üzerine bir de dünya çapında yaşanan bir salgın hastalık eklenince durum iyice karmaşıklaşıyor. Peki neden sosyal medya üzerinden iletişim kurmak bu kadar zor ve verimsiz? Niçin mesajlaşmak, yüz yüze iletişimden çok daha dertli? Bu ve bunun gibi sorulara cevap olarak gelin karantina döneminde mahrum kaldığımız, sosyal medya ve internet üzerinde de çok karşılaşamadığımız sözlü olmayan iletişim nedir inceleyelim.
İletişim kavramını bir bütün olarak ele aldığımızda iki parçadan oluştuğunu söyleyebiliriz. Sözlü iletişim ve sözsüz iletişim. Sözlü iletişim bildiğiniz üzere karşı tarafa aktarılmak istenen bilginin dil vasıtasıyla iletilmesidir. Bu kısım sözel olmayan iletişime kıyasla daha az değişkene sahip diyebiliriz. Şimdi işin daha detaylı kısmına, sözsüz iletişime geçelim. Sözel olmayan iletişim dediğimizde yüzünüzdeki ufak bir gülümsemeden, kollarımızı bağlamaya, ayakların kapıyı işaret etmesinden, endişeli olarak tanımlayabileceğimiz bir ses ile verilen bir cevaba kadar oldukça geniş ve tamamının fark edilmesi zor bir süreçten bahsediyoruz. Kısaca, sözcükleri kullanmadığınız ama karşı tarafa isteyerek veyahut istemeyerek bir şey anlattığınız, gösterdiğiniz ya da ima ettiğiniz her durum sözel olmayan iletişimin bir parçasıdır.
Aslına bakarsanız iletişim, sözel olmayan ipuçlarının kullanılmadığı senaryolarda oldukça kısırlaşabiliyor. Sosyal medya ve interneti kullanırken de bu yüzden yeterince verimli iletişim kuramıyoruz. Tabiri caizse kendimizi ifade ederken kullandığımız en etkili silahlarımız ellerimizden alınıyor. Yalnızca kelimeler vasıtasıyla kendimizi ifade etmeye çalışırken –eğer bir Kemal Tahir değilsek- istediğimiz düzeye asla ulaşamıyoruz. Bunun doğal bir sonucu olarak da iletişim kalitemiz düşüyor ve sosyal ilişkilerimiz zayıflıyor.
Sadece kendimizi ifade etmek için değil aynı zamanda karşı tarafın ne anlatmaya çalıştığını anlayabilmek için de sözel olmayan iletişim yöntemleri kritik bir öneme sahip. Sözgelimi, bir arkadaşınızla tartıştığınızı hayal edin. Tartışmaları sonuçlandırırken kullandığımız en önemli kaynak karşı tarafın beyanlarıdır. Bize söylenenlere karşı kendi fikirlerimizi sunar, karşı tarafın düşüncelerine ya da iddialarına cevap verir, iyi kötü bir orta yol buluruz. Ancak bu süreç içerisinde karşı tarafın söylediklerini değerlendirmek, bir tutarlılık ve gerçeklik süzgecinden geçirmek bizim için önemlidir. İşte buradaki “tutarlılık ve gerçeklik süzgeci” sözel olmayan ipuçlarıdır. Sözcüklerimizi kolayca seçebilir, önceden ne söyleyeceğimize çalışabilir, edebi bir ağız kullanıp tutarlı bağlantılar kurarak karşı tarafa açık ve net bir anlatı sunabiliriz. Ancak -kişinin mizacı ve aldığı eğitim zaman zaman bu durumu etkilese de- beden dilimizi, jest mimiklerimizi ve fizyolojik tepkilerimizi kontrol etmemiz o kadar da kolay değildir. Dikkatli bakıldığında vücudumuz tepeden tırnağa, ne söylediğimizden ziyade ne düşündüğümüzü ve ne hissettiğimizi gösteren bir tablo gibidir. Gelin bu tabloyu okumamıza yardımcı olan birkaç küçük detaya bakalım ve sözsüz iletişim nedir örneklerle kavrayalım.
Sözsüz iletişimde azami dikkat gösterdiğimiz ilk yer karşı tarafın yüz ifadeleridir. Charles Darwin, duygu kaynaklı yüz ifadelerinin türe özgü olduğunu ve kültürden kültüre değişmediğini iddia etmiştir. Buradan hareketle 1971 senesinde Paul Ekman ve Walter Friesen bir çalışma yürütmeye karar verirler ve yolları Yeni Gine’ye düşer. Burada, okuryazar olmayan ve mensuplarının dış dünyayla ilişkisinin son derece az olduğu Güney Fore kabilesi ile basit ancak son derece çarpıcı sonuçları olan bir çalışmaya imza atarlar. Ekman ve Friesen, Fore kabilesi üyelerine duygusal içerikleri olan kısa hikâyeler anlattılar ve bu hikâyelerin hissettirdiği duyguları yansıtan yüz ifadelerini seçmeleri için Amerikalı kadın ve erkeklerin fotoğraflarını gösterdiler. Fore halkı bu testi başarıyla geçmişti. Onların seçtiği yüz ifadeleri ile Batılıların seçtikleri yüz ifadeleri aynıydı. Deneyin ikinci aşamasında, Ekman ve Friesen bu kez Forelilerden, anlatılan hikâyelere nasıl tepki vereceklerini gösteren yüz ifadelerini yapmalarını istedi ve onları fotoğrafladı. Ardından aynı süreç Amerika’da, Forelilerin yüz ifadelerini içeren fotoğraflarla yapıldı. Aynen Foreliler gibi Amerikalılar da duyguları kolayca ayırt etmiş ve hikâyelerle yüz ifadelerini eşleştirmişti. Varılan sonuç bize şunu gösteriyordu: Altı temel duygunun ifadesi evrenseldi. Öfke, korku, mutluluk, üzüntü, şaşkınlık ve tiksinme.
Yüz ifadeleri konusunun evrensel boyutu bu şekilde. Ancak tahmin edebileceğiniz üzere ortada çok büyük bir kültürel taraf da var. Bu duyguların ne dozda yansıtıldığı büyük ölçüde kültüre bağımlı. Batı toplumu olarak nitelendirebileceğimiz kültürel altyapıya sahip bir hanımefendinin gülümsediğini hayal edin. Birçoğumuzun aklında rahat bir şekilde, ağzını genişçe açarak gülen bir fotoğraf canlanıyor. Ama aynı fotoğrafı Doğu toplumlarından bir ülkeden, örneğin Japonya’dan, isteyecek olsaydık gülümserken ağzını eliyle kapatan ve başı hafifçe öne eğilmiş bir portre ile karşılaşırdık. Bu çeşit farklılıklara Doğu-Batı arasında sıkça rastlanır. Ülkemiz gibi her iki medeniyetten de etkilenmiş bir coğrafyada ise bu örneklerden ikisiyle de karşılaşmamız fazlasıyla olasıdır.
Sözel olmayan iletişim pek tabii yüz ifadeleriyle sınırlı değildir. İletişimde göz teması, el-kol kullanımı, iletişimin gerçekleştiği mesafe, amblemler gibi birçok değişken sözel olmayan iletişimin bir parçasıdır. Konu kültürden açılmışken, yurtdışına seyahat edecek olursanız aklınızın bir köşesinde bulunmasının faydalı olduğunu düşündüğüm birkaç detay vermek istiyorum.
Yakın zamana kadar yan komşumuz Yunanistan’a tatile gitmeyi tercih eden bolca vatandaşımız vardı. Olur da ileride Yunanistan’a yolunuz düşerse ve bir Yunan vatandaşıyla yol için ayaküstü sohbet ettikten sonra anladığınızı ifade etmek için aşağıdaki işareti yaparsanız, sohbetiniz okkalı bir küfür ya da kırılan bir dikiz aynası (umarım burnunuz olmaz) ile sona erebilir. Çünkü bizim kültürümüzde ve Amerikan etkisi altında kalmış birçok kültürde “Tamam, anladım” demek için kullanılan bu amblem, Yunanistan’da ciddi bir el hareketi olarak değerlendiriliyor. Bizde orta parmağın kaldırılmasıyla eşdeğer diyebiliriz.
Şimdi çok daha tartışmalı bir el hareketini ele alalım. Aşağıda gördüğünüz bu işaret, birçoğumuz için “Tamam” anlamına geliyor. Fransız biri bu fotoğrafa baktığında ise aklına gelen ilk ifade “sıfır”. Aynı işarete bir Etiyopyalı gözünden baktığınızda ise “eşcinsellik” anlamını okursunuz. Orta ve Güney Amerika’da ise bu hareketten kaçınmanız yararınıza olabilir. Çünkü bir Meksikalıya bu işareti yaptığınızda “seks” manasını ona iletirken, Brezilyalı bir arkadaşınıza bu işareti yaptığınızda bazı tartışmalar yaşamanız olasıdır.
Sözsüz iletişim nedir, araçları nelerdir, kültürden kültüre değişim gösterir mi gibi sorulara kısaca yanıt verdikten sonra şimdi de beden dilini yorumlarken bilinçli ya da bilinçsiz kullandığımız bazı detayları hatırlatıp sözsüz iletişimin önemine vurgu yaparak yazımı sonlandırmak istiyorum.
Dikkatli bir gözlemci olmak, daha etkili iletişim için anahtar noktalardan bir tanesidir. Yazımın ilk kısmında, insan vücudunu tepeden tırnağa gerçekleri yansıtan bir tablo olarak nitelendirmiştim. Bu tabloyu okurken sadece yüz kısmına odaklanmamak gerekir çünkü yüzyıllardır yalan söyleyen insan, konuşurken yüzünün nasıl bir şekil aldığını büyük ölçüde anlamış ve bunu da manipüle etmeyi öğrenmiştir. Gelin şimdi ufak bir hikâyeyle bir analiz örneği yapalım.
Yolda uzun süredir konuşmadığınız eski bir arkadaşınızla karşılaştınız. Göz göze gelmenizle ağızlarınızın kulaklarınıza varması bir oldu ve güzelce kucaklaştınız. Kısa bir hal hatır faslının arkasından arkadaşınız sizin yerinizde duramadığınızı fark etti ve heyecanınızın sebebini sordu. Siz de ona yurtdışından bir üniversiteden yüksek lisans için kabul aldığınızı uzun uzadıya anlatmaya başladınız. Bölümünüzü ne kadar sevdiğinizi, seçtiğiniz alanın sizin için ne kadar önemli olduğunu, gideceğiniz ülkenin özelliklerini, neden özellikle o üniversiteyi seçtiğinizi ve arkadaşınızın hiçte merak etmediği onlarca sorunun cevabını o sormadan sıralamaya başladınız. Arkadaşınız nezaket çerçevesinde gülümseyerek sizi dinliyor ve sizde her şeyin yolunda olduğunu zannederek anlatmaya devam ediyorsunuz. Ama siz anlattıkça sizden minik adımlarla uzaklaşıp aradaki mesafeyi arttırdığını, kollarını bağlamasının ardından yavaş yavaş gövdesinin yönünü başka bir tarafa çevirdiğini, omuzlarının iyice öne çöktüğünü ve vücut duruşunun tamamen değiştiğini fark etmediniz. Heyecanınızın etkisi elbette ki olacaktır ancak iyi bir gözlemci bunları fark etmeliydi.
Özetlemek gerekirse; ayaklar, bacaklar, gövde, kollar, omuzlar, çevredeki materyaller. Bunların hepsi yorumlanabilecek sözsüz iletişim araçlarıdır. Bu işaretler flörtünüzün ilk buluşmada size karşı ne hissettiğini anlamanıza, yeni planlarınızı anlattığınız bir arkadaşınızın sizinle ne kadar ilgilendiğini kestirmenize, sizi tenha bir yerde yol sormak için çevirmiş birinin ne kadar tehlike teşkil edip etmediğine, size çok kârlı ve güzel vaatler sunmuş bir satıcının aslında sizi kazıklamaya çalışıp çalışmadığını anlamanıza yarar. Kısaca sözsüz olmayan iletişim, sizi hayatta tutar, sizi başarılı kılar ve sizin mağdur olmanızın önüne geçer. Sosyal medya ve internet üzerinden iletişimin sözsüz değişkenlerden yoksun olması da bana göre yaşadığımız en büyük sorunlardan bir tanesidir. Hiçbir emoji, hiçbir çıkartma sizi kendi beden diliniz kadar yansıtmaz. Dolayısıyla sözsüz iletişim çok çok önemlidir.
Bu yazımda, salgın günleriyle beraber körelen iletişim becerimizin önemli bir faktörü olan sözsüz iletişimden kısaca bahsetmeye çalıştım. Elbette ki eksik kalmış birçok nokta var. Ancak hepsini anlatmam takdir edersiniz ki mümkün değil. İfade etmek istediğim temel nokta sözsüz iletişimin çok önemli, çok değerli ve vazgeçilmez olduğudur. Pratikte kültürden kültüre birçok değişiklik gösterse de, dünyanın her yerinde aynı öneme sahiptir. Her birimiz sağlıklı ve verimli iletişim kurabilmek için sözsüz iletişim araçlarından azami surette faydalanmalıyız. Yazımı burada sonlandırıyorum, sürç-i lisan ettiysek affola.
Metin Kaynakçası
1-ARONSON Elliot, WİLSON Timothy ve AKERT Robin, Sosyal Psikoloji, Kaknüs Yayınları, İstanbul 2012
2-GİDDENS Anthony, Sosyoloji, Kırmızı Yayınları, 2016 Türkiye
3-DİMİTRUS Jo Ellan ve MAZZARELLA Wendy Patrick, İnsanları Okumak, Koridor Yayınları, Türkiye 2018
4-NAVARRO Joe, Beden Dili, Alfa Yayıncılık, Türkiye 2018
Görsel Kaynakçası
Kapak Görseli: “Non-Verbals In Session – Canadian Counselling And Psychotherapy Association”. 2015. Canadian Counselling And Psychotherapy Association. https://www.ccpa-accp.ca/non-verbals-in-session/.
Görsel 1: Careeraddict.Com. https://www.careeraddict.com/body-language-tips-interview.
Görsel 2: İlhan, Dila, Dila İlhan, Hüseyin Yıldırım, KURTULUŞ AKAY, Güney Özgürsoy, Ayşe Küçük, Barbaros Salman, MERT KARAKAŞ, Eliz Yüksel, and Deniz Altay. 2017. “Vücudumuzun Fısıldadıkları”. Beştepe Bloggers. https://www.bestepebloggers.com/vucudumuzun-fisildadiklari/.
Görsel 3: “El Işaretlerinin Farklı Ülkelerde Anlamları | Yaşam Haberleri”. 2017. Haberturk.Com. https://www.haberturk.com/tv/yasam/haber-amp/1678548-el-isaretlerinin-farkli-ulkelerde-anlamlari.