Birliğin Hükmü, Bireyselleşme, Monadoloji

/ / FELSEFE

Bir gücün kendisidir. Hayatımızın her alanında “Bir” de gücü hissederiz. Çünkü Bir, varlık olmakla var olmaya yönelik ontolojik bir problem ihtiva ederken aynı zamanda bir olabilmenin imkanı ile epistemolojik bir problemi de içerir. Şeyleri Bir’le temellendiririz. Onları bireysel varlıklar olarak algılarız. Varlığı temellendirmede kullanılan “Bir var mıdır?”sorusu, aslında “Varlık var mıdır?” olarak algılanabilir. Bir’in olması durumunda biri bir kılan şey nedir? Bir olmak, birey olmak mümkün müdür? Herhangi “Bir” şey var mıdır yoksa şeyler birbirine eş olabilir mi? Bir’i bir kılan nedir? Şeylerdeki farklılık neden kaynaklanır veya bir şeye baktığımızda işin komik tarafı bir şey diye adlandırırız ama bu bir şey dediğimiz şeye neden bir şey olarak bakarız? Bir ile alakalı sorular alıp başını gider.

İlk filozoflar da aslında arkhe fikri ile yani temel neden, ilk neden, ana madde fikri ile Bir’e doğru bir eğilim göstermişlerdir ancak eğer Bir’i arıyorsak şüphesiz bu filozoflardan Parmenides’in fikirlerine bakmamız gerekecektir. Parmenides, Bir’in varlığını sorgular. Bir şeyin var olması demek aynı zamanda Bir’in var olması demektir. Şey kendisini “Bir” şey olarak gösterir. Bir’in varlığı, şeyin varlığına gebedir. Şey, Bir’i önceler. Bir var olduğunda bir şey var olacaktır. Parmenides’in kurucularından olduğu Elea Okulu düşünürleri Bir’i varlıkla özdeş sayarlar (Babür, 2014: 8). Birin var olması, yok olması üzerinden Platon’da daha sonra çalışacak ve çokça fikre varacaktır. Bir varsa o birdir ve çoktur, bütündür ve parçalıdır, sınırlıdır. Bir’in hem kendisi hem de kendisi olmayan olarak varlığı mümkün kılınır (Çötok, 2016: 159). Uzun savlardan sonra bir için varlığıyla kendi varlığını ispatlar ya da belki de tüketir deriz. Bir ister olsun ister olmasın, o ve öteki nesneler hem kendi kendilerine göre hem de birbirlerine göre birbirleriyle bütünüyle ilişki içindedirler ve değildirler; hem öyle görünürler hem de öyle görünmezler (Platon, 2014: 114).

Bir’in varlığını kabul etsek dahi önümüze Bir olmanın imkanı, nasıl olduğu sorunu ortaya çıkar. Her şey Bir olursa, her şey Bir şey olarak toplamda tek bir şey mi olurlar yani Bir’i mi oluştururlar? Bireysellik ya da bireyleşme/birey olma problemi, bir şeyin, başkası değil, kendi olarak var olmasını sağlayan şeyin ne olduğuna ilişkin bir problemdir (Çevikbaş, 2016: 1). Her şey toplamda bir şey olabilir. Bunu şu şekilde görebiliriz: Bir binada toplam 20 ev olabilir ama dışarıdan bakıldığında bir bina vardır. Öyleyse Bir olan şey kendi içinde çok olmaya devam ederken bir olmaya da devam edebilir. Her şey ayrı bir mevcudiyete sahip olsa da her zaman bir dış küme varlığını sürdürerek her şeyi birleyebilir. Çok olan birden pay alabilir. Ancak burada dış birleyen bir küme olsa da birler birliklerini sağlamaya devam ederler. Birlerin hepsi tek başına bir Bir olabilirler ya da bir şeyden oluşabilirler ki bu onlara bir olma imkanı sağlar. Her şey bir şeyden oluşarak bir olmayı muhafaza eder. Ancak bu durumda birbirinden farklılaşma sorununu çözemeyiz. Bu durumda bireyleşmeyi çözmek için kendisinden sonra zamanla bu soruna olan ilginin azaldığı Leibniz’in fikirlerine bakmak bize çözüm sağlayabilir. Kendimizi aniden MÖ. Parmenides’ten 17.yy Leibniz’e atlamış bulmak hiç de şaşırtıcı olmayacaktır çünkü Leibniz, her şeyin monad diye adlandırdığı güç birimlerinden oluştuğunu düşünür. Tıpkı Democritos’un atom fikri gibi ama atomdan çok daha farklı olan bu güç birimleri her şeyin temelidir. Atomlar kadar reel, noktalar kadar kat’i olduğunu düşündüğü sonsuz küçük uzama sahip monadlar bir araya gelerek varlıkları oluşturur. Yani her şey monadlardan yani bir şeyden oluşur. Leibniz bu düşünceye birkaç yerden varır. Öncelikle kendini Aristotales ve diğer okulların fizik temelli fikirlerinin boyunduruğundan kurtardığını söyler. Daha sonra bir cevher araması gerektiğinin farkındadır. Temelde bir olmalıdır çünkü eğer bir şey var olacaksa bu ancak bir ve birliktir. Leibniz, Doğanın ve İnayetin Akla Dayalı İlkeleri yazısında töz fikrini açıklarken bu birlikten ve monaddan bahseder. Monas birlik ya da bir olma anlamına gelen Yunanca bir sözcüktür (Leibniz, 2017: 1). Burada monadın, monas kelimesiyle bağlantı olarak birlik (l’unité) oluşu önemlidir, çünkü bu birlik kendinde –bütün ünitelerde olması gerektiği gibi- bir “çokluğu” taşıyacaktır…(Türkyılmaz, 2015: 67). Bu çoklukla kastedilen şey nedir? Bu soruya cevap vermek için önce Leibniz’in Monad dediği güç birimlerinin nasıl bir yapıda olduğunu anlamamız faydalı olacaktır.

Monadlar, bileşiklere giren; kısımları, şekilleri, bölünebilirlikleri, sonları ya da başlangıçları olmayan yalın/basit cevherlerdir. Bir şey olan şeyler basit bir şekilde bir koleksiyondan öte bir şeydir (Leibniz, 2017: 2). Her şey bir şey olan monadlardan oluşur ve böylece her şey bir şey olmaya devam eder. Ancak bu yalın tözler niteliklere sahip olmak zorundadır. Çünkü yalın tözler, nitelikleri itibariyle hiç farklılaşmasaydı, eşyada/şeylerde herhangi bir değişim algılamanın bir yolu olmazdı (Leibniz, 2019: 41). Leibniz’in bu cümlesi onun bir olurken neden farklılaşmanın gerekli olduğunu düşünmesini anlamamıza anahtar olur. Daha sonra Leibniz bize şeyler bir şey olurken farklılaşmanın Bir’den kopmadan nasıl gerçekleştiğine dair Algı’dan bahseder.

“‘Birlik’te ya da yalın cevherde bir çokluk ihtiva veya temsil eden geçici hal, devamında ortaya koyacağımız gibi ‘farkındalık’ (apperception) yahut bilinçten ayırt edilmesi gereken, Algı diye adlandırdılandan başka bir şey değildir.”

Bu paragrafı anlamak için öncelikle Leibniz’in Algı ile neyi kastettiğini anlamalıyızdır. Tüm monadlar bir birim olarak aynıdırlar. Onları birbirinden farklılaştıran şey ise onların içsel bir niteliğinden kaynaklanmalıdır. Yani Algı monadın bir detayı, niteliği olarak onda bulunur. Çünkü eğer monadlar birbirinden şekil, büyüklük gibi belli şeylerle ayrılsaydı bir “birlik” oluşamazdı. Birlik bir olan şeylerden oluşur. Birliğin olmadığı yerde ise algılamadan söz edilemez. Leibniz’de cisimler fenomenal birliklerdir. Monadlarda olduğu gibi hakiki bir birlik oluşturmazlar. Hakiki birlik olmayan cisimlerin çokluğunu böylesi bir fenomenal birlik olarak kavramamızı sağlayan, çoklukla birlik arasında köprü kuran ise algıdır. Algı, hakiki birlik ile çokluğun (veya fenomenal birliğin) kesişmesi halidir (Erdoğan, 2020: 11). Leibniz aslında algının mekanik nedenler yani şekiller ve hareketler aracılığıyla açıklanamaz olduğunu düşünür. Algının aranması gereken yer, bileşik cevher veya makine değil, yalın cevherdir (Leibniz, 2019: 44). Peki Algı yalın cevherde çokluğu nasıl barındırır?

Leibniz bunu var olan tüm monadların tüm algılara sahip olmasıyla açıklar. Var olan tüm monadlar tüm algıları içerir. Her cevher tüm kainatın aynası gibidir (Leibniz, 2019: 75). Böylece tüm kainat ve çokluk aslında yalan cevherde ihtiva edilmiş olur. Tüm monadlar bir cevher iken ve hepsi kainatın bir aynası olarak tüm algıları içerirken onların birbirinden niteliksel olarak farklılaşmasını sağlayan şey ise algılarının açık ya da bulanık olmasıdır. Bazı monadlarda bulunan açık algı seviyesi daha yüksekken bazılarında ise daha düşüktür. Tüm algılardan açık olanları çıkardığımızda kalanlar ise bulanık şekilde monada bulunmaya devam eder. Demek ki, dış dünyada, birbirinin tamamen aynı olan, aralarında içsel her hangi bir farklılık bulunmayan iki şey yoktur. Aksi durumda, çoklukların içinde hiçbir şey diğerinden ayrılamazdı. Ancak kendi içine kapalı bir monad olarak her gerçeklik, kendi tamlığı içinde bir şey olarak belirir (Çevikbaş: 14). Monadlar monad olup tüm algıları içererek yani bir olup tüm çokluğu içermeye devam ederek aynı zamanda bir tür olup birbirinden farklılaşarak hem bir olmayı koruyup hem de farklılıklarıyla çokluk oluştururlar.

Kaynakça

1-Babür S. (2014). PLATON PARMENİDES, İmge Yayınevi. İstanbul.

2-Çevikbaş S. (2016). BİR ŞEYİN, BAŞKA HER ŞEYDEN AYIRT EDİLEBİLİRLİĞİNİ SAĞLAYAN İLKE: BİREYLEŞİM (ARİSTOTELES, A. THOMAS, D. SCOTUS, LEİBNİZ), Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt 7, Sayı 1, 1 – 20.

3-Çötok T. (2016). PARMENİDES’İN ŞİİRİNDE HAKİKAT, Sobider, Yıl: 3, Sayı: 7, Haziran 2016, s. 152-163.

4-Erdoğan K. (2020). LEIBNIZ VE BERKELEY’DE ALGI PROBLEMİ.

5-Leibniz G.W. (2017). PRINCIPLES OF NATURE AND GRACE BASED ON REASON, Copyright © Jonathan Bennett.

6-Leibniz G.W. (2017). A NEW SYSTEM of the nature and communication of substances, and also of the union that exists between the soul and the body, Copyright © Jonathan Bennett.

Leibniz G.W. (2019), MONADOLOGY VE METAFİZİK ÜZERİNE KONUŞMA, çev. Atakan Altınörs, Bilge Kültür Sanat Yayınevi, İstanbul.

Look, Brandon C., “Gottfried Wilhelm Leibniz”, The Stanford Encyclopedia of Philosophy (Spring 2020 Edition), Edward N. Zalta (ed.), URL= <https://plato.stanford.edu/archives/spr2020/entries/leibniz/>

7-Önder D. (2017). PARMENİDES’TE VARLIK VE DÜŞÜNME BAĞLAMINDA “VAR OLAN” (ON Tİ), “VAR-OLAN” (TO ON/TO EON) VE “VAROLMA” (EİNAİ), Felsefe Arkivi, 47. Sayı, 2017/II, 25-41.

8-Platon (2014). PARMENİDES, İmge Yayınevi, İstanbul.

9-Türkyılmaz Ç. (2015), TEKİ HESABA KATMAK: LEIBNIZ’DE BİREYSELLİK, OLAY VE GÜÇ, VivaVerita.

-Tuğra BERTUT

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir