Toplantı Ve Gösteri Yürüyüşü Yapma Hakkına Genel Bakış
Toplantı ve gösteri yapma özgürlüğü demokratik, çoğulcu ve insan haklarına dayanan bir siyasal sistemin sahip olması gereken temel değerler arasındadır. Toplanma ve gösteri yapma hakkının güvence altına alınmadığı bir ülkede demokrasiden ve gerçekçi siyasal katılımdan bahsetmek mümkün olmaz. Bu hak, demokrasinin vazgeçilmez bir koşuludur. Toplantı ve gösteri yürüyüşünün kelime anlamına bakacak olursak toplantı kavramının sözlük anlamı, “Birden çok kimsenin belirli amaçlarla bir araya gelmesi” şeklindedir. Latince kökü “demonstratio” olan ve Batı dillerine de geçen gösteri kavramı ise “Bir istek veya karşı görüşün, halkın ilgisini çekecek biçimde topluca ve açıkça yapılması, nümayiş” şeklinde tanımlanmaktadır.
Toplantı ve gösteri yapma hakkı, bireylerin ve kurumların; siyaset, din, ekonomi, kültür, eğitim, ideoloji vb. düşüncelerini açığa vurmak amacıyla toplanabilmelerini ve yürüyüş ya da başka yöntemlerle gösteri yapabilmelerini öngören bir haktır. Kullanım şekli, klasik toplanma ve gösteri yapmanın dışında; oturma eylemi yapma, grev yapma, bir grubun kamusal bir alanda hareketsiz kalma eylemi veya kısa süreli bir basın açıklaması yapma gibi birçok şekilde karşımıza çıkabilmektedir.
Toplantı ve gösteri yapma hakkını kullanan bireyler, politikacıların ve siyasetçilerin davranışlarını eleştirme, ülkede uygulanan politik uygulamalar ve projeler üzerinde etkide bulunma, şikâyetlerini, sorunlarını ve hak taleplerini dile getirme imkânına sahip olmaktadırlar. Bu sayede bireylerin bir araya gelerek hareket etmesi, birtakım güçler karşısında etkisiz kalmasını önler ve kolektif kullanılan bu hak, bireysel çabadan çok daha etkili sonuçlar verebilir. Bireylerin yanı sıra bu hakka sendikalar, meslek kuruluşları, dernek ve çeşitli sivil toplum kuruluşları da sıklıkla başvurmaktadır. Özellikle toplumda görmezden gelinen kadınların, üniversite öğrencilerinin ve işçi sınıfının “sesi ve görüntüsü” bu hak sayesinde büyük şehirlerin meydanlarında ve sokaklarında kendine yer bulmaktadır.
Uluslararası Hukukta Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Yapma Hakkı
Toplantı ve gösteri yürüyüşü yapma hakkı, uluslararası metinlerde ayrıntılı şekilde düzenlenmiştir. Bu belgelerden en etkili olanı, getirdiği koruma mekanizması nedeniyle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS)’dir. Bu sözleşmeyle kurulan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatlarının -diğer haklar bakımından olduğu gibi- bu hak bakımından da büyük bir önemi vardır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) içtihatlarına göre sözleşmenin 11. maddesinde düzenlenen toplanma ve gösteri yapma hakkı, demokratik toplumda korunan temel haklar arasında yer almakta ve 10. madde ile korunan ifade özgürlüğüyle birlikte, demokratik toplumdaki siyasal yaşamın ve kamu özgürlüklerinin temel bir unsuru olarak görülmektedir.
İfade özgürlüğünde olduğu gibi toplantı ve gösteri yürüyüşü hakları da sadece toplumun geneli tarafından savunulan ve kabul gören düşünce ve fikirleri korumakla yetinmez. Bunun haricinde, toplumun genelini rahatsız edebilecek, endişelendirecek veya onların belirli düzeyde tepkilerini çekebilecek bazı fikirleri savunma amacıyla da toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenlenebilir. AİHM, bu hak kullanılırken ulaşılmak istenen amaç ve kullanılan ifadeler ne kadar rahatsız ve şok edici olursa olsun, devlet makamlarının bu hakka müdahaleden kaçınmaları gerektiğine içtihatlarında yer vermiştir.
Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının, sadece çoğunluğun kabul ettiği fikirleri kapsamadığının en önemli örneklerinden biri AİHM’nin Barankevich/Rusya kararıdır. Söz konusu davada Moskova yakınlarındaki Chekhov kentinde Evanjelik Kilisesi rahibi, 2002 yılında kamuya açık bir alanda toplantı ve gösteri yürüyüşü yapmak amacıyla valilikten izin talebinde bulunmuştur. Valilik başvuruyu, Evanjelik Kilisesi mensuplarının o bölgede yaşayan kişilerin çoğunluğundan farklı bir dine sahip oldukları ve dolayısıyla da çoğunluğun gösteriden rahatsız olacakları, çoğunluk üzerinde hoşnutsuzluk ve memnuniyetsizlik yaratacağı gerekçesiyle reddetmiştir. Bu sebeple Evanjelik Kilisesine mensup kişilerin bu hakkı kullanmalarına izin verilmemiştir. AİHM’e taşınan olayda, mahkeme valiliğin bu gerekçesini kabul etmemiştir. AİHM’e göre, Rus otoriteleri farklı dine mensup insanlar arasında belirli bir gerginlik çıkmasını önlemek için alternatif tedbirler aramak yerine, çoğulcu demokrasiyi hiçe sayarak azınlığın toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkını tamamen engellemiştir.
Oysaki toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının azınlıkta olan fikirlerin de korunmasını amaçladığını, demokrasinin bir gereği olarak azınlıkta kalan fikirlerin çoğunlukta kalan fikirler nazarında rahatsız edici veya kışkırtıcı olsa bile korunmasının ayrıca önemli olduğunu belirtmiştir. Söz konusu olayda başvurucu Evanjelik Kilisesi rahibinin toplantı gösteri yürüyüşü haklarının Rus otoriteleri tarafından ihlal edildiği sonucuna varmış ve Rus hükûmetini mahkûm etmiştir.
Toplantı ve Gösteri Yürüyüşlerinin Barışçıl Olması Şartı: Ezelin/Fransa Kararı
AİHS’nin 11. maddesi “Herkesin barışçıl olarak toplanma (…) hakkına sahip” olduğunu belirtmektedir. Dolayısıyla ilke olarak, barışçıl olmayan ve şiddet içeren silahlı bir toplantı veya gösteri yürüyüşü sözleşmenin 11. maddesi anlamında korunmamaktadır. Gösteri başladıktan sonra gösteri yapan gruptan bir kısmının, bir küçük grubun ya da bazı göstericilerin şiddete başvurması durumunda acaba gösteri şiddete başvurulan bir gösteriye mi dönüşecektir? Şiddet hareketlerine katılmayan göstericiler AİHS m.11 kapsamında korunacak mıdır? Bu noktada AİHM’nin vermiş olduğu Ezelin v. Fransa kararı önem arz eder.
AİHM’nin Ezelin/Fransa kararında, başvurucu avukat, birtakım mahkeme kararlarını protesto etmek amacıyla düzenlenen bir gösteri yürüyüşüne katılır. Gerekli iznin alınmış olduğu gösteride, göstericilerin bir kısmı yer yer şiddet hareketleri sergilemişlerdir. Başvurucu avukat, şiddet hareketlerine katılmamasına rağmen gösteriyi terk etmediği için disiplin cezasına çarptırılmıştır. İç hukuk yollarını tüketen başvurucu AİHM’ye başvurmuştur. AİHM’ye göre, eğer şiddet genelleşmiş ve gösterinin tamamına hâkim olmuş ise, artık barışçıl yapılan bir gösteriden bahsedemeyiz. Ancak göstericilerin bir kısmı tarafından başvurulan şiddet sınırlı kalmış ve gösterinin genel olarak barışçıl karakterini ortadan kaldırmamış ise, bu durumda 11. maddenin hükümleri bu gösteri ve toplantıya uygulanmaya devam eder. Ayrıca devletin, gösteri devam etmekteyken şiddete başvuranlarla şiddete başvurmayanları ayrıştırma yükümlülüğü vardır. Dolayısıyla gösteri başladıktan sonra gruptan bir kesimin yer yer şiddete başvurması, tek başına o gösterinin son bulmasına sebebiyet vermez. Devlet, gösteriye katılan herkese değil sadece şiddet eylemlerinde bulunanlara yaptırım uygulamalıdır.
Somut olayda mahkeme, başvurucunun şiddete başvurduğunu tespit edilmediğini ve eleştiri sınırlarını aşacak hiçbir hareketinin olmadığını ifade ederek Fransa’yı mahkûm etmiştir.
İç Hukukta Kanuna Aykırı Olmasına Rağmen AİHS Tarafından Korunan Barışçıl Gösteriler
Anayasa 34. maddesine göre “Herkes önceden izin almadan silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.” Dolayısıyla toplantı ve gösteri yürüyüşü yapmak için izin almak gerekmez. 2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu 3. maddesi uyarınca kanunların suç saymadığı belirli amaçlarla toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenlemek için sadece bildirimde bulunmak yeterlidir. Bildirim sistemindeki öncelikli amaç, kolluk güçlerine toplantının güvenliğini sağlaması, göstericileri muhalif gruplardan koruması için önlem alma olanağı tanıması üzerinedir; toplantının yapılıp yapılmamasına karar verme üzerine değildir.
AİHM, bildirim ya da izin sistemlerinin -kamu otoriteleri tarafından- özgürlüğün kullanımını engelleyen ve hatta ortadan kaldıran bir araç olarak kullanılma tehlikesini dikkate alarak içtihadında izin ya da bildirim yükümlülüğünü yerine getirilmemiş olsa dahi, barışçıl toplantı ve gösteri yürüyüşüne devletin müdahaleden kaçınması gerektiğini belirtmiştir. Bununla birlikte dikkate alınacak tek kriterin şiddete başvurmanın ve şiddete çağrının söz konusu olup olmaması olduğunun bir kere daha altı çizmiştir.
Türkiye’nin AİHM Tarafından Mahkûm Edilmesinin Nedeni Nedir? Oya Ataman Kararında Mahkeme Ne Karar Verdi?
AİHM’nin Türkiye aleyhine vermiş olduğu ihlal kararlarında asıl sorunun hukuki düzenlemelerdeki eksikliklerden değil, daha çok bu hukuki düzenlemelerin etkin bir şekilde uygulanmamasından kaynaklandığı görülmektedir. Türk davalarında çıkan ihlal kararlarının başlıca sebebi bildirim şartını yerine getirmeyen barışçıl gösterilere müdahale edilmesi ve bu müdahalenin orantısız olmasıdır. AİHM’e taşınan Oya Ataman davası, Türkiye’deki uygulamayla ilgili önemli bir örnektir.
Söz konusu davada, İstanbul İnsan Hakları Derneği üyesi olan başvurucu Avukat Oya Ataman’ın da aralarında bulunduğu 40-50 kişilik bir grup, F tipi cezaevlerini protesto etmek amacıyla Sultanahmet Meydanında toplanmışlardır. Göstericilerin toplanmasından aşağı yukarı 30 dakika sonra polis göstericilere gösterinin bildirim şartı yerine getirilmeden yapıldığını, bu yüzden dağılmaları gerektiğini ihtar etmiştir. Göstericiler bu ihtara uymayınca polis, gaz bombası ve biber gazıyla gösteriyi dağıtmıştır. Yaptıkları protesto sırasında herhangi bir şiddet hareketine girişmemiş olan başvurucu ve beraberindeki 39 göstericiyi, polis gözaltına almıştır. AİHM söz konusu davada, bildirim şartı yerine getirilmese bile barışçıl bir şekilde ve demokratik taleplerini dile getirmek için toplanan ve gösteri yapan şahıslara karşı polisin, şiddetten mutlaka kaçınması ve devlet makamlarının gösteride ifade edilen fikir ve görüşlere saygı göstermesi gerektiğinin altını çizmiştir. Türkiye, Oya Ataman davasında madde 11 ihlal ettiği gerekçesiyle mahkûm olmuştur.
Oya Ataman davasında da görüldüğü üzere Türkiye’nin, AİHM’in içtihatlarını iç hukukunda yaşama geçirmesi gerekmektedir. Bu hem Türkiye’nin uluslararası hukuktan kaynaklanan bir yükümlülüğü, hem de anayasanın 90. maddesinin bir gerekliliğidir. Unutulmaması gerekir ki bir ülkenin toplantı ve gösteri yürüyüşleri hakkına karşı tutumu, o ülkedeki yönetim biçimine de ışık tutar.
Metin Kaynakçası
1-TANYAR Ziya Çağa, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihadında Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Hakkı, AUHFD, 60 (3) 2011: 593-634.
2-DOĞRU Osman, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi Uygulamasında Toplanma ve Örgütlenme Özgürlüğü, TBB Dergisi, Sayı 64, 2006, ss.39-69.
3-EKİNCİ Bezar Eylem, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Düzenleme Hakkı Bakımından Bildirim Usulünün Kapsamı, Ankara Üniversitesi Hukuk Fak. Dergisi, 68 (4) 2019, ss.753-794.
4-TÜRKELİ Gözde, Kanuna Aykırı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Suçu, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kamu Hukuku, İstanbul, 2019.
5-ÖZKAN İsrafil, Örgütlenme ve Toplanma Özgürlüğü Kapsamında Lgbt Etkinliği Yasakları, Liberal Perspektif Analiz, Sayı:13, Mart 2019.
6-KILINÇ Ümit, Barışçıl Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Yapma Hakkı ve Devletin Yükümlülükler, TBB Dergisi 2014 (110) 281-304.
Görsel Kaynakçası
Kapak: https://i.pinimg.com/564x/b0/cd/a5/b0cda5da7067515843cc818f1896fa41.jpg
3-https://i.pinimg.com/564x/d3/35/01/d3350158e9aef03d902f78cc4b61df0e.jpg