Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Türkiye Üzerine

/ / HUKUK
AİHM’e Genel Bakış

Yakın zamanda gündemimizde geniş yankı bulan ve acaba söylenen ifadeler hukuken ne kadar doğru diye bizi de bir o kadar düşündüren bir konu geçti gündem rüzgarından: Türkiye için “AİHM” ne ifade ediyor? Ya da biraz daha spesifik bir noktaya parmak basalım: AİHM kararları bizi bağlar mı? Üzerinde gerek hukuksal düzlemde gerek politik çizgide yazılıp çizilen bu meşhur konuyu, bugün AİHM’in tarihsel süreci ve Türkiye’nin bu sözleşme(AİHS) ve mahkeme ile ilişkisi doğrultusunda incelemeye çalışacağız.

Öncelikle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ya da kısaca AİHM’den bahsedebilmek için bu mahkemenin oluşumuna ilişkin sürece ve bu mahkemeyi yaratan sözleşmeye değinmemiz gerekir. İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme, daha yaygın bilinen adıyla, “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi” 4 Kasım 1950 tarihinde Roma’da imzaya açılıp 3 Eylül 1953 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu Sözleşme, 10 Aralık 1948’de BM Genel Kurul’u tarafından ilan edilen İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nden ilham alarak bu bildirge ile ortaya çıkan bazı temel hak ve özgürlükleri somutlaştırmış ve Taraf Devletleri bağlayacak şekilde bu hükümleri hayata geçirmiştir. Ayrıca değişik tarihlerde yapılmış ve çeşitli haklar koruyan, sözleşmenin eki niteliğinde 14 Protokol bulunmaktadır.

Peki bu sözleşmenin öngördüğü haklar nelerdir?

Bu sözleşme yaşam, adil yargılanma, özel hayata ve aile hayatına saygı haklarını, ifade özgürlüğünü, düşünce, din ve vicdan özgürlüğünü ve malvarlığına saygı hakkını güvence altına alır.

Sözleşme özellikle işkenceyi, insan onurunu zedeleyen cezaları, kölelik ve zorla çalıştırmayı, keyfî ve yasa dışı tutulmaları, Sözleşme tarafından tanınan hak ve özgürlüklerden istifade etmede ayrımcılığı yasaklar.

Sözleşme içerisindeki haklar kimlere tanınmıştır?

Sözleşmede öngörülmüş olan haklar sadece vatandaşlara değil, Taraf Devletlerin yetki alanı içinde bulunan herkese tanınmıştır. Başka bir deyişle Taraf Devletler temel, medeni ve siyasi hakları sadece kendi vatandaşları bakımından değil, aynı zamanda mahkemelerinin yargı yetkisi altında olan her kişi bakımından tanırlar ve güvence altına alırlar.

Sözleşmede düzenlenen haklar ve hürriyetler, hemen hemen her demokratik anayasada yer alması gereken hak ve hürriyetlerdir. Sözleşmenin getirdiği yenilik ve üstünlük, düzenlenen hak ve hürriyetlerin kurulan bir milletlerarası mekanizma ile teminat altına alınmış olmasıdır.

AİHS Denetim Mekanizması

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi denetim mekanizması önceleri devlet başvurusu (inter-state application) ya da yalnızca bu yolu kabul eden devletlere karşı kişisel ya da bireysel başvuru (individual application) yoluyla çalışmaya başlamakta idi. Bu başvurular da önce Avrupa İnsan Hakları Komisyonu’na (European Commission of Human Rights) yapılır; Komisyon kararını verdikten sonra yetkisini kabul eden devletlere karşı Avrupa İnsan Hakları Divanı’na (European Court of Human Rights) götürme olanağı vardı. Divan yetkisini tanımayan devletlere karşı bağlayıcı olmayan Komisyon kararı, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’ne (Committee of Ministers) götürülür ve kesin karar burada verilirdi. Buna karşılık, bağlayıcı karar alan Divan’ın kararları kesin olup uygulanması için Bakanlar Komitesi’ne götürülebilmekte idi. Gerek Komisyon gerek Divan, kararlarını heyet olarak verirdi. Komisyon ve Divan sürekli olarak toplanmazdı.

İşte bu denetim mekanizmasının çok yavaş çalışması ve davaların birikmesi nedeniyle 11.5.1994’te imzalanıp 1.11.1998’de yürürlüğe giren 11.Protokol ile Sözleşme denetim mekanizması yeniden düzenlenmiştir.

Bu Protokolle önceki denetim organları olan Komisyon ve Divan kaldırılarak yerine tek ve sürekli bir biçimde çalışan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (European Court of Human Rights) kurulmuştur.

Mahkemenin oluşumu nasıldır?

AİHM, Avrupa Konseyi üyesi her devletten birer yargıç yer almak üzere Sözleşme’ye Taraf Devletlerin sayısına eşit sayıda yargıçtan oluşur (hâlihazırda 47 yargıç). Yargıçlar, her Taraf Devletin sunacağı üç kişilik aday listesinden Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi tarafından seçilir. Yargıçlar dokuz yıllık bir süre için seçilirler. Tekrar seçilmeleri mümkün değildir.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gerek Taraf Devletlerin gerek fertlerin müracaat şekilleri, şikayetlerinin ele alınması usulleri, Mahkeme kararlarının ihlalci devletler bakımından etkileri ve uygulanacak müeyyideler, ayrıntılı bir şekilde Sözleşmede düzenlenmiştir. Bundan başka, Mahkemenin çalışma şeklini ve dava taraflarının hak ve görevlerini düzenleyen bir iç tüzük vardır.

AİHM’in Yetki Alanı

AİHM resen hareket edemez. Mahkeme, bireysel ya da devletlerarası başvurular yoluyla, Sözleşme’nin ihlal edildiğine dair iddiaları incelemeye yetkilidir. Bu incelemeler için tek yargıç, üç yargıçlı komite, yedi yargıçlı Daire ve on yedi yargıçlı Büyük Daire düzeninde toplanılır.

Ayrıca eski sistemlerden farklı olarak AİHM, 1.11.1998’den bu yana AİHS ya da protokollerin yorumuna ilişkin hukuksal sorunlarla ilgili olarak, Bakanlar Komitesi’nin isteği üzerine artık danışma görüşü de verebilmektedir(yeni md.47). AİHM’den istenebilecek danışma görüşünün AİHS’in 1.Bölümünde yer alan hakların ve özgürlüklerin kapsamına ilişkin olmaması ya da Mahkeme önüne başvuru sonucu gelebilecek sonuçlarla ilgili olmaması zorunludur. AİHM danışma görüşlerini de gerekçeli vermek zorundadır(yeni md.49).

Mahkemenin İşleyişi

Bir kişinin AİHM’e başvurabilmesi için öncelikle iç hukuk yollarını tüketmiş olması gerekmektedir. Yani kişi, kendi ülkesinde hakkını aramadan doğrudan AİHM’e başvuru yapamamaktadır. İç hukuktaki süreçte kişi, hakkındaki olumsuz nihai kararı aldığından itibaren altı ay içerisinde yazılı olarak AİHM’e başvurmalıdır. Mahkeme, başvuruyu ön koşullar çerçevesinde inceledikten sonra bir eksiklik görmezse başvurunun esastan incelenmesine karar verir. Eğer başvuru, ön koşullardan yoksun ise başvurunun reddine karar verilir, bu karar kesin olduğu gibi bu karara karşı herhangi bir başvuru yolu da bulunmamaktadır.

Ayrıca Mahkeme, esas incelemesine geçmeden önce taraflara “dostane çözüm” önerebilir (md.38) Bu dostane çözümle taraflar kendi arasında uzlaşabilir. Böylece başvuru sonuçlanmış olur. Fakat dostane çözüm önerisi bir sonuç doğurmamışsa esastan inceleme aşamasına geçilir.  Mahkeme başvuru sahibinin Sözleşmede tanınan bir hakkının devlet tarafından ihlâl edildiği kanısına varırsa, Mahkeme zarar gören taraf lehine adil bir tazmin verilmesine hükmeder (m.41). Yani yaptırım sadece tazminattan ibarettir. Mahkemenin AİHS’e aykırı işlemi iptal etme gibi bir yetkisi yoktur. Devlet de Mahkeme tarafından AİHS’e aykırı bulunan işlem ya da eylemini geri almak zorunda değildir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları bağlayıcıdır (m.46). Ancak bu kararların cebrî icrası mümkün değildir.

Peki bir devlet Mahkeme kararlarının gereğini yapmazsa ne olur?

Mahkemenin kararlarının uygulanıp uygulanmadığı Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tarafından denetlenir (m.46). AİHM kararlarının üye devletler tarafından yerine getirilmemesi durumunda uygulanabilecek yaptırımlar ve bu yaptırımların kim tarafından uygulanacağı Avrupa Konseyi Statüsü’nde düzenlenmiştir. Statünün özellikle 8. maddesi bu konuya ilişkin hükümler ihtiva etmektedir:

Avrupa Konseyi Statüsü 8. madde: “Avrupa Konseyi’nin üçüncü madde hükümlerini ciddi surette ihlal eden, her üyesi temsil hakkından bir müddet için mahrum edilebilir ve Bakanlar Komitesi tarafından yedinci maddedeki şartlar dahilinde Konsey’den çekilmeye davet edilebilir. Böyle bir üye
bu isteğe uymazsa Komite, belirleyebileceği bir tarihten başlayarak bu üyenin Konsey
üyeliğinin sona erdiğine karar verebilir.”

Avrupa Konseyi Statüsü 3. madde: “Avrupa Konseyinin her üyesi, hukukun üstünlüğü ilkesiyle
yargı yetkisi içindeki herkesin insan hakları ve temel özgürlüklerden yararlanması ilkesini kabul eder ve 1. Bölümde belirlenen Konsey amacının gerçekleşmesinde içten ve etkin bir biçimde işbirliği yapmayı üstlenir.”

Görüldüğü üzere, Mahkeme kararlarını uygulamamakta ısrar eden devletler, Konsey’den çıkarılmaya kadar varabilen birtakım yaptırımlarla karşı karşıya kalabilirler. Fakat Bakanlar Komitesi, bu sürecin işletilmesinde en azından bugüne kadar pek istekli davranmamıştır. Komite’nin taraf devletlerin dışişleri bakanlarından veya daimi temsilcilerinden oluştuğu (politik oluşumu) göz önüne alındığında bu esnekliği anlamak daha da kolaylaşacaktır. Örneğin, Loizidou/Türkiye yargılamasında, kararın icrasının yaratacağı kapsamlı sonuçları göz önüne alan Türkiye uzun bir süre kararın gereklerini yerine getirmekten imtina etmiştir. Bakanlar Komitesi konuya ilişkin değişik zamanlarda yayınladığı kararlarında bu duruma dikkat çekmiş fakat Konsey Statüsü’nün 8.maddesi kapsamında herhangi bir yaptırıma başvurmamış, sadece Türkiye’yi kararı uygulamaya davet etmekle yetinmiştir. Buna karşın Bakanlar Komitesi ilgili kararın icrasına dair 24 Temmuz 2000 tarihli kararında, kendisine tahsis edilmiş olan birtakım yollara başvurabileceği hususunda ilk kez bir Sözleşme tarafına (Türkiye’ye) ikazda bulunmuştur. Bunun üzerine Türkiye, Mahkeme tarafından hükmedilen tazminatı başvurucuya ödemek durumunda kalmıştır.

Türkiye-Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) İlişkileri

Avrupa Konseyine 13.04.1950 tarihinde katılmış kabul edilen Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini 04.11.1950 tarihinde çekince koyarak imzalamış ve 10.03.1954 tarihinde onaylamıştır. Onay belgesinin 18.05.1954 tarihinde Avrupa Konseyi Genel Sekreterliğine iletilmesi ile Sözleşme, Türkiye açısından da yürürlüğe girmiştir. Böylece Türkiye, kendi yetki alanı içinde bulunan herkese, bu Sözleşmede yer alan hak ve özgürlükleri tanıyacağı taahhüdünde bulunmuştur.

Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) denetim sürecine ilişkin bireysel başvuru hakkını 28.01.1987’de tanımıştır. AİHM’nin zorunlu yargı yetkisini ise 22.01.1990’da kabul etmiştir. Böylece Sözleşmenin tam olarak işler hâle gelmesi önündeki son engel de kaldırılmıştır.

AİHM’e bireysel başvuru yolunun açılmasıyla Türkiye, AİHM’e en çok şikayet edilen devletlerden biri haline gelmiştir. AİHM’in “50 Years of Activity” adlı 2009 yılı raporuna göre: “Türkiye, aleyhine en fazla başvuru yapılan(Applications allocated to a decision body) üçüncü devlet konumundadır.”

Türkiye aleyhine verilen ihlâl kararlarının büyük bir çoğunluğu; çok uzun süren yargılamalar, mahkemelerin bağımsız ve tarafsız olmaması, uluslararası hukukunun genel ilkelerine aykırı kamulaştırma işlemleri, tutuklulukta makul sürenin aşılmış olması, güvenlik güçleri tarafından işlendiği iddia edilen adam öldürme ve evlerin yıkılması eylemleri, gözaltında işkence, kötü muamele ve kaybolma iddiaları ve ifade özgürlüğünü demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olarak kısıtlanması ile ilgilidir.

AİHM’in Türk İç Hukukuna Yansımaları

Anayasamızın 90. maddesinde, usulüne göre yürürlüğe giren uluslararası antlaşmaların kanun hükmünde olduğu ve bunlar hakkında anayasaya aykırılık iddiasında bulunulamayacağı, ayrıca temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası antlaşmaların kanunlarımızla aynı konuda farklı hükümler içermesi halinde uluslararası antlaşma hükümlerinin geçerli olacağı güvence altına alınmıştır.

Anayasa Mahkemesi de, 7 Şubat 2008 tarihli kararında, Anayasamızın 90. maddesi çerçevesinde AİHS’in iç hukukumuzun bir parçası haline geldiğini, Sözleşme hükümlerinin nitelikli yasa hükmünde olduğunu ve AİHM kararlarının “bağlayıcı” olduğunu belirtmiştir.

Bu çerçevede, sürekli değişip gelişen uluslararası insan hakları normları ile dinamik bir yapıya kavuşan Türk hukuk sisteminde, AİHS ve AİHM içtihatları da, hukukumuzun kaynakları arasındaki yerini almıştır. Örneğin AİHS’in 11.maddesinin sendika kurma hakkı veren hükmü, Türk hukukunda doğrudan uygulanır.

Ayrıca, 2010 yılında halk oylamasıyla kabul edilen Anayasa değişiklikleri çerçevesinde, AİHM’de Türkiye aleyhine dava sayısı azaltmak ve sorunları iç hukukta çözmek amacıyla Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkı kabul edilmiştir. Konuya ilişkin yasal düzenlemenin yürürlüğe girdiği 23 Eylül 2012 tarihinden itibaren herkes, Anayasa’da güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek Türkiye’nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesi’ne başvurabilmektedir.

AİHM’e yapılan başvurulara ilişkin olarak Dışişleri Bakanlığı ile Adalet Bakanlığı arasında 1 Mart 2012 tarihinde yürürlüğe giren “İş birliği Protokolü” uyarınca, iç hukuk sürecinden kaynaklanan başvuruların takibi ve kararların icrası Adalet Bakanlığı tarafından yürütülmektedir. Diğer taraftan, Protokol’ün yürürlük tarihinden önce Hükümet’e tebliğ edilmiş olan başvurularla, Türkiye’nin dış politikası ve uluslararası ilişkileriyle bağlantılı başvuruların takibi ve kararlarının icrası Dışişleri Bakanlığı tarafından yürütülmektedir.

Sonuç

Bu yazımızda AİHM’in genel yapısını, işleyişini, Türkiye açısından ne ifade ettiğini ve Türkiye’ye olan etkilerini inceledik. Türkiye’nin teoride benimsediği AİHS değerlerinin daima korunması, uygulamaya da bir an önce daha verimli bir şekilde yansıtılarak Türkiye aleyhine AİHM’e başvuruların giderek azalması en büyük dileğimdir. İnsan hak ve özgürlükleri ışığında nice mutlu yarınlara…

Kaynakça

1-” Applicants Turkish “. 2021. Echr.Coe.Int. https://www.echr.coe.int/Pages/home.aspx?p=applicants/tur&c

2-“T.C. Dışişleri Bakanlığı’ndan”. 2021. T.C. Dışişleri Bakanlığı. http://www.mfa.gov.tr/insan-haklari_.tr.mfa

3-Bakanlığı, Adalet. 2021. “AİHM’Ninyapısı Ve İşleyişi”. Inhak.Adalet.Gov.Tr. https://inhak.adalet.gov.tr/Home/SayfaDetay/aihm-ninyapisi-ve-isleyisi28112019012457

4-Bakanlığı, Adalet. 2021. “İNSAN HAKLARI DAİRESİ BAŞKANLIĞI”. Inhak.Adalet.Gov.Tr. https://inhak.adalet.gov.tr/Home/TumHaber

5-2021. Webftp.Gazi.Edu.Tr. http://webftp.gazi.edu.tr/hukuk/dergi/13_11.p

6-2021. Tbbdergisi.Barobirlik.Org.Tr. http://tbbdergisi.barobirlik.org.tr/m2008-79-473

7-“Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararları – European Court Of Human Rights – Turkey”. 2021. Anayasa.Gen.Tr. https://www.anayasa.gen.tr/aihm.htm

8-PAZARCI, Hüseyin, Uluslararası Hukuk, Turhan Kitabevi, Ankara, Eylül 2020, s.242-245

9-2021. Ombudsman.Gov.Tr. https://www.ombudsman.gov.tr/contents/files/771a1–Avrupa-Konseyi-Statusu.pdf

10-GÜNDÜZ, Aslan, Milletlerarası Hukuk, Savaş Yayınevi, Eylül 2019, s.363-384

Gizem TATAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir