Arkeoloji bilimi geçmişte yaşamış medeniyetleri, canlıları ve onların çevreleriyle olan ilişkilerini inceleyen bilim dalıdır. Arkeoloji bu incelemeyi o zamanlardan kalan materyal kalıntılarını inceleyerek yapar. Tarih, coğrafya, antropoloji çeşitli bilim dallarından yardım alır. Bu sayede insanların nasıl koşullarda yaşadıklarını medeniyet olarak hangi seviyelerde olduklarını öğreniriz. Biz bu yazımızda arkeolojik materyalleri pozitif bilimlerin yöntemleriyle inceleyen ”arkeometri” ile ilgileneceğiz. Arkeometri ile ilgili yazımızı sürdürürken doğal olarak arkeolojiye dair gerekli bilgileri vermeyi de ihmal etmeyeceğiz.
Geçmişte yaşamış bir medeniyet hakkında bilgi sahibi olabilmemizin tek yolu onlardan kalan materyal kalıntılarını incelemektir. Bu materyaller kemik, diş, odun gibi organik materyaller olabildiği gibi; inorganik veya seramik, metal, faiance gibi insan yapımı materyaller olabilir. Arkeometri bilimi de bizim bu materyaller hakkında bilgi sahibi olmamızı olanak kılar. Arkeometri kelimesi, Latince’de eski anlamına gelen arke ve ölçmek anlamına gelen metria’nın birleştirilmesiyle oluşturulmuştur.
İnsanların geçmişten kalan materyallere olan ilgisi tahmin ettiğinizden çok daha öncesine dayanıyor. Milattan önce 1300’lü yıllarda Mısır kraliçesi 1500 yıllık Narmer Paleti’ne kendi sembolünü çizdirdi. Milattan önce 500’lü yıllardaysa Babil kralı Nabonidus terk edilmiş tapınakları tamir ettirdi ve antik heykelleri ve yazıtların koleksiyonunu yaptı. Lakin 18. yüzyıla kadar olan bu çalışmalar; herhangi bir bilimsel metod, ölçüm ve kayıt olmadan yapılmıştı. Bu yüzden bilimsel olarak arkeolojiye olan ilgi 18. yüzyıl ve civarında başladı diyebiliriz.
Arkeometri bize toprağın altındaki materyallerin saptanması, elde edilen materyallerin çeşitli yöntemlerle yaş tayininin yapılması, bu materyallerin ham maddelerini tespit edilmesi gibi konularda yardımcı olur. Gelin şimdi sizlerle beraber arkeometri alanında kullanılan çeşitli pozitif bilim yöntemlerini inceleyelim.
Arkeolojik Yaş Tayini: Arkeolojik materyallerin hangi zamanlardan kaldığını anlamanın farklı yöntemleri vardır. Bu yöntemler birbirinden farklı tür materyallere uygulanabilir. Örneğin ağaçlar her yıl gövdelerine bir halka eklerler. Bu halka sayısından ağaçların yaşını öğrenebiliriz. Aynı zamanda bu halkaların özellikleri o yıl hakkında bize bazı mevsimsel bilgiler verir. Lakin anlayabileceğiniz gibi sadece ağaçlara uygulanabilir ve dış halka katmanları çoğu zaman korunmayabilir.
Radyokarbon Yaş Tayini: Karbon atomunun 6 protonu olduğu gibi 6,7,8 nötrona sahip olabilir. Altı proton ve altı nötrona sahip olan karbon atomuna karbon 12 diğerlerine de sırasıyla karbon 13 ve 14 denilir. Karbon atomlarının %99.8 ini karbon 12 oluşturur. En düşük miktara da karbon 14 sahiptir. Bu karbon 14 atomları atmosferdeki oksijenle etkileşime girer ve karbondioksit oluşturur. Bu atomlar radyoaktiftir ve aktifliği her 5730 yılda bir yarıya düşer. Odun, kemik, tohum, bitki kalıntıları gibi organik kalıntıların yaş tayinini yapabilir. Tüm coğrafyalarda geçerlidir. Milattan önce 50.000 yılına kadar kullanılabilir ve de 50-100 yıl civarı kesinliğe sahiptir.
Arkeomanyetik Yaş Tayini: Dünyanın manyetik alanının yönü ve şiddeti sürekli değişir. Kaya, kil, toprak gibi maddeler 650 dereceye kadar ısıtıldıklarında bu maddelerdeki parçacıklar ısıtıldıkları zamandaki dünyanın manyetik alanının yönünü ve şiddetine sahip olurlar. Böylece yaş tayini yapılabilmesi mümkün hale gelir.
Arkeolojik Kaynak Tayini: Arkeolojik materyaller kazılarla eski insanların yaşam alanlarından temin edilir lakin insanlar çevreleriyle ve birbirleriyle etkileşim içerisinde olan bir tür olduğundan etraflarındaki materyallerin asıl kaynağı onların kazılarda bulunduğu yer olmayabilir. Farklı metotlar bu materyallerin asıl kaynağını bulmamızı sağlar. materyallerin içinde bulunan maddelerin yoğunlukları, miktarları ve diğer çeşitli özelliklerine bakılarak obsidyen, bakır, bitki gibi kalıntıların asıl kaynağı öğrenilebilir.
Arkeolojik Materyal Tespiti: Arkeolojik kalıntılar çoğu zaman çeşitli nedenlerle toprağa gömülüdür. bu materyaller kazara veya şansla yeryüzünde çıkmaz. Bu materyallerin bilimsel kazılarla tespit edilmesi gerekir. Peki herhangi bir bölgede yer altında bir arkeolojik arkeolojik eser olup olmadığını nasıl anlayacağız? Bunu yapmanın aktif ve pasif olarak adlandırılan iki metodu vardır.
Aktif metotlar toprağa enerji gönderir ve bir geri dönüş elde eder; pasif metotlar ise topraktaki maddelerin özelliklerini enerji göndermeden ölçer. Örneğin zemin penetrasyon radarı toprağın derinliklerinde toprakta olan değişimleri hassas bir şekilde ölçer. Bir anten toprağa küçük mikrodalgalar gönderir ve bu dalgalardan alınan geri dönüş topraktaki değişimin hangi derinlikte ve ne şiddette olduğunu gösterir. Gönderilen dalgaların frekansının fazla olması dalgaların toprakta daha fazla kırılmasına sebep olur ve çok derinler hakkında bilgi sahibi olamayız. Düşük frekanslı büyük dalga boylu sinyallerse daha derinlere ulaşabilir.
Elektriksel Direnç Tespiti: Toprağa elektrik gönderilerek farklı noktalar arasındaki maddelerin elektriğe olan direnci tespit edilir. Toprağa gönderilen elektrik neticesinde tespit edilen dirençler arasındaki değişikliklere farklı tür toprak sebep olabileceği gibi toprağa yabancı bazı materyaller de sebep olabilir. Çok sert ve çok kuru toprakta yeterli derecede etkili olan bir yöntem değildir ve yavaş çalışır.
Elektromanyetik Tespit: Herkesin filmlerde en az bir kez gördüğü bir yöntemdir. Toprağın altına gömülü metal maddeler bir manyetik alan üretir. Bu metallerin elektrik varlığında manyetik alanı değişir. Detektör de bu değişimi algılar. Ayrıca duvar ve kili de tespit edebilir. Yerin 1.5 metre altına kadar ölçüm yapılabilir, çözünürlüğü düşüktür.
Havasal Keşif: Aktif metotlar bazen kesin doğru sonuç vermeyebilir. Bu yüzden bazı keşif çalışmalarında havasal keşif yöntemleri uygulanır. Bir tür drone, uydu, uçak aracıyla görüntü elde edilir ve bu görüntüler incelenir. Özellikle açık havada su altında kalmış yapıtlar tespit edilebilir.
Büyütme ve Görüntüleme Teknolojileri: Arkeolojik materyaller hakkında bazı bilgiler gözle görünür bir şekilde elde edilemeyebilir. O yüzden arkeologlar bu materyalleri büyütmek ve görüntülemek için farklı teknolojik araçlar kullanırlar. Mikroskop, radyografi, petrolojik mikroskop ve karanlık alan mikroskobu bunlardan bazılarıdır. Bu şekilde materyaller hakkında bilgi sahibi olabiliriz. Örneğin elde edilen çömleğin yapılış yöntemi bu büyütme metotlarıyla öğrenilir.
Kompozisyonel Analiz Yöntemleri: Bu metotlar arkeolojik materyallerin sınıflandırılması, yaş tayini yapılması, yapılış yöntemleri ve içerikleri hakkında bize bilgi verir. Bu metotların bazıları materyallere gözle görülür zararlar verebildiği gibi bazıları mikroskobik zararlar verir. Bazılarıysa materyallere herhangi bir zarar vermez.
Örneğin X-Ray Diffraction metodu metallerin sınıflandırılmasında, DNA ve proteinlerin tespitinde kullanılır. Materyallere zarar vermez. X-Ray Fluorescense metodu ise sadece katı materyalleri analiz eder. X-Ray dalgaları göndererek arkeolojik materyalleri yüzeylerinin altına kadar inceler. Scanning Electron Microscope ise materyalleri elektron tabancasıyla bombalar, geri saçılan elektronlar materyaller hakkında bilgi verir. Sistemin çalışabilmesi için örneklerin elektrik iletkeni olması gerekir. Eğer değillerse örnekler bazı maddelerle kaplanır.
Yukarıda anlatılan metotlar insanlık tarihinden öğrendiğimiz birçok bilginin kaynağını oluşturur. Bu metotların kullanıldığı arkeometri sayesinde insanlığın ne zaman yerleşik hayata geçtiğini, yaşam koşullarını ve gerisinde bıraktığı eserleri öğrenmeye devam ediyoruz ve öğrenmeye de devam edeceğiz…
Kaynakça
1-Bintliff, J. (ed.). 2006. A Companion to Archaeology. Oxford: Blackwell. (CC173 .C667 2006)
2-Price, T. D. and Burton, J. H. 2011. An Introduction to Archaeological Chemistry. New York, NY: Springer. (CC79.C5 P75 2011)
Kapak Görseli: Türkiye’nin İlk ve Tek Arkeoloji Teknolojileri Portalı “. 2021. https://www.arkeotekno.com/pg_209_arkeometri-nedir