Zümrüdüanka

/ / EDEBİYAT

 

 

 

 

 

 

 

 

Ardından nakışlayıp getirdiğin kör sevda düğümleri

El ele verince en azılı düşmanıdır ak sütten boynunun

Hiç beklenmedik zamanın beklenmedik talihlisi

Tüm inceliklerini tek perdede tüketir

Tapıp durduğun elim aşk oyununun

 

Titrek yüreklim, solgun meleğim

Perde kapandı, oyun bitti

Alkışlar dinmedi merhametsizin şatafatına

Tam böyle bir zamanda

Taş üstünde taş bırakmamış büyük bir zelzele kopup geldi

Ne var ne yoksa fırtınasına kattı senin gibi

Soğuk bir enkazda keşfedilmeyi bekleyen yorgun nefesin

Kırılmışlığına aldırmadan bir onun ismini heceledi

 

Öyleyse kulak ver bir bilene

Yanıp da tutuştum demeyene

Sanma ki rüyalarının sıcaklığı

Onca süreksizlik ve kopukluğa karşın

Daima düş dünyanın en karanlığından çıkıp aydınlığa kavuşturacak yüreğini

Sanma ki köhne bir trenin daimi yolcusudur süresiz bekleyişlerin

Aşıp gelerek yolları bir avuç sıcaktır onun getirdiği

Diyarlardan diyar beğenip topladığı binbir güzel hediyenin

Elbet sende de vardır bir değeri

 

Güzel yüzüm, gamzesinde taze üzümüm

Sanma ki duyumsamaz oldun yeni doğmuş kuşların ilk cıvıltısını

Sanma ki sabahın ince serinliğinde

Ve elbet yüce sessizliğinde

Derbeder ve faydasız bir tınının

Hiç olmayacak notasını çınlatıyorsun kulaklarımızda

Bir akşamüzeri durgun sularda batıp çıkan karabataklar misali

Şanlı bir varoluşsa besleyip büyüttüğün

Elbet zifiri bir kayboluş verir onun ekmeğini

 

Benim hem kalbi hem de dilleri kekeme nazlı küçüğüm

Sanma ki yitirdin seni sen yapan sendeki seni

Kaçırdın tazeliği, gönlün bir tek mazinin yareni

Oysa etrafına saçmakta olduğun bu küllerin

Vardır elbet bir diyeceği

Unutma kanadı kırık, rengi bulanık sevgili

“Bir sen vardır sende daima, senden en içeri”

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir