Toplumsal Sağlık ve Güçlülerin Çıkarları Çıkmazında Aşı Krizi

/ / SİYASET BİLİMİ

Bugüne kadar dünya genelinde 12 aşı onay aldı. Daha pek çok aşı geliştirme çalışması devam ediyor. Bu zamana kadar 174 ülkede aşılamalara başlandı. Gelişmiş ülkeler, yüksek aşılama oranlarına sahip olsalar da onlar dahi tedarik konusunda sıkıntılar yaşıyor. Tabii ki bu tedarik sorunu, güçsüz ekonomilerin elini kolunu daha çok bağlıyor. Aşı karşıtları istisna olmak üzere tüm dünyanın aşıya talebi var. Buna karşı aşıların sınırlı sayıdaki arzı, tedarikte aksaklıklara yol açıyor.

Küresel çaptaki Covid-19 salgınını sonlandırmak için kolları sıvayan bilim insanları tarafından kısa sürede geliştirilen bu aşıların seri üretimi, umulandan çok yavaş ilerliyor. Dünya genelinde hâlihazırda ulaşılan günlük aşılama sayısının bu hızla devam etmesi durumunda ancak beş yılda dünya nüfusunun dörtte üçünün aşılanması gerçekleştirilebilir. Neticede sınırlı sayıdaki aşı tedariki, yeni tartışmalara kapı aralıyor ve pek çok şeyin sorgulanmasına neden oluyor.

Salgına çözüm olmak için üretilen aşılar, sınırlı olması nedeniyle ortaya yeni bir kargaşa durumu çıkardı. Büyük güçler arasında adeta “aşı savaşı” var. İsrail gibi bazı ülkeler fazla para vererek aşı tedarikini sağladı. Birleşik Krallık ve ABD’nin aşı üreticileri ile yaptıkları gizli anlaşmalarla aşıların kendi ülkelerinde kalmasını sağladıkları iddia ediliyor. Yapılan ihracat kısıtlamaları ile de kendi nüfuslarının aşı taleplerini karşılıyorlar. Aşı tedarikinde yaşanan sorunlar, Avrupa Birliği’nin bile liberal piyasa ilkelerini bir kenara itip çare olarak ihracat kısıtlamalarına başvurmasına yol açtı. Halkın tepkileri ve talebi neticesinde hükûmetler, öncelikle kendi iç ihtiyaçlarını karşılamayı hedefliyor. Öte yandan aşılamada yüzde bir oranına dahi ulaşamamış çok ülke var.

Peki, güçlü ekonomiler bu politikalarla mevcut pandemiden kurtulabilir mi? Birkaç ülkenin, yüksek aşılama oranları ile kendi ülkelerinde salgını bitireceklerine inanmak, Çin’de çıkan bir virüsün Çin’de kalacağına inanmak gibi abes olur. Kesin çözüm için sınırları tamamen kapatmak gerekir ki küreselleşen dünyada buna cesaret etmek hiç de kolay olmayacaktır.

Son zamanlarda aşının adil paylaşımını sağlamak gayesiyle kurulan Covax adlı oluşumun, aşı tedarikinde zorlanan ülkelere aşı ulaştırdığını gördük. Ancak büyük güçler, ihtiyaçlarından fazla aşı tedarik edeceklerini açıkladığı için dağıtımda oluşan makasın daralması yakın zamanda pek olası değil. Bu bakımdan Covax, aşıya ulaşmakta zorluk çeken insanlara el uzatmaya çalışsa da programın kısa sürede hedefine ulaşması mümkün görünmüyor. Aşı dağıtımı eşitlikten uzak bir biçimde devam ederken hala dünya çapında çok yüksek seviyelerde seyreden vaka sayıları da endişe veriyor. Öte yandan virüsün çeşitli varyantlarının olması, aşıya dayanıklı yeni bir varyantın ortaya çıkabileceği riskini de akıllara getiriyor. Mevzubahis vaziyet ve gerçekleşmesi muhtemel senaryolar, küresel çapta hızlı bir aşılamanın ne kadar gerekli olduğunu bize çok iyi gösteriyor aslında. Çözümü ararken sorunun tanımına bakmak yeterli olur kanımca. Tanımı gereği pandemiler, küresel sağlık krizleridir. Küresel bir krizden kurtulmanın yolu da küresel tedbirlerdir. Covid-19 krizinden kurtulmak da aşılamanın tüm dünyaya yayılması ile mümkün olacaktır.

Aşı üretimi kısıtlı çünkü fikri mülkiyet kuralları gereği patent sahibi aşı firmaları dışında üretim yapılmıyor. Bu sebeple sahip olduğumuz üretim kapasitesinin çok altında kalıyoruz. Dünya, bu şartlarda patent sahibi firmaların dağıtımını yapabileceği miktardan fazlasına ulaşamaz ve maalesef bu sayılar yeterli değil. Aslında aşı üretimi, talebi karşılayacak seviyelerde olsaydı ve gelişmekte olan ülkeler de aşı üretebilseydi salgının üstesinden gelmek daha kolay olurdu. Bunu hayal ederken insan “Neden bu aşıların patentlerini geçici bir süre askıya almıyoruz?” diye sormadan edemiyor. Hindistan ve Güney Afrika önderliğinde çok sayıda ülke de bizim gibi düşündü ve bu yönde bir talepte bulundu ancak ihtiyaçlarından fazla aşı için anlaşma sağlayan İngiltere, ABD ve AB tarafından bu hareket engellendi. Amaç pandemiyi bitirmek mi yoksa var olan menfaatleri sürdürmek mi?

Söz konusu tartışmaların ötesinde mevcut durum, birçok şeyin sorgulanmasına yol açtı. 1,5 yıllık pandemi, yerleşmiş sistemi temelden sarstı. Aşı sorunu ise sorgulamalara farklı boyutlar kazandırdı. Aşıların mülkiyet hakkının doğurduğu olumsuzluklara yukarıda değinmiştik. Şu an aşı üretiminde ve dağıtımında bir tür tekelleşme söz konusu ve bu arz talep dengesinin alıcı yararına oluşmasını zorlaştırıyor. Ülkeler, stokların sınırlı olduğunun farkında ve bu sebeple -kendi halkını düşünerek- öncelik olarak ülke içi stokları doldurmayı hedefliyor. Bazı ülkelerin ihtiyacından fazlasını aldığına bile şahit oluyoruz. Bu agresif satın almalar sınırlı olan stoku, sınırlı sayıda alıcıyla baş başa bırakıyor.

Organik bir pazarda elbette arz-talep dengesi sağlanacaktır. Olağan şartlarda bu dengeye ulaşmanın nihai sonuç olarak toplumun faydasını sağlamasını bekleriz. Ancak günümüzde olduğu gibi kişisel çıkarların bir an evvel toplum yararına ulaşması gerekebilir. Eğer toplum sağlığı gündemdeyse “görünmez elin” devreye girmesini beklemenin intihardan farkı olmuyor. Son aylarda yaşanan süreç, serbest piyasa ekonomisinin görünmez el teorisine kriz anlarında güvenilemeyeceğini bize gösterdi. Birincil ihtiyaçlarda oluşan piyasa dengesi, ekonomik eşitsizliklerin de etkisiyle bir kesimin bu ihtiyaçlardan faydalanmasını engelleyebiliyor. Özellikle rekabetçi piyasadan uzak tekelleşmeler, fiyatları fakir toplulukların ulaşamayacağı seviyelere çıkarıyor. Serbest piyasanın da karşı olduğu tekleşmelere ne yazık ki bu piyasa çerçevesinde çözüm üretmek kolay değil. Dünyanın en büyük aşılama çalışmalarının yaşandığı bu süreçte tekelleşmeler, serbest piyasa kapitalizminin işlerliğini sorgulatırken, insanlar ihtiyaçların herkese ulaşması için piyasaya bir müdahale bekliyor.

Covid-19 aşılarının hızlı gelişimini, destekleyici politikalar güden hükûmetlere borçluyuz. Bu yadsınamaz bir gerçek. Devlet destekleri olmasaydı özel şirketler bu çalışmalarında ne kadar başarılı olurdu bilinmez. Rusya ve Çin’de devlete ait şirketlerin başarıları da çok önemlidir. Bu gelişmeler özel şirketlerin yıllardır ellerinde tuttukları tahtın sarsılması anlamına geliyor. Baktığımızda yaşanan bazı ekonomik krizler, özel sektörün hâkim olduğu sistemlerin sorgulanmasına neden olmuştur. Öyle ki 1929 krizinden sonra yaygın ekonomik anlayışın değiştiğine şahit oluyoruz. Bu büyük bunalımdan sonra Keynesyen ekonominin “müdahaleci devlet” anlayışı daha fazla önem kazanmıştır. Günümüzde yaşanan krizde de insanların aslında devletlerden müdahale beklediğini görmekteyiz. Neticede devletlerin desteği aşı üretiminde çok etkili bir rol oynadı. Aynı şekilde, aşı dağıtımının dünya genelinde hızlı bir şekilde yapılması için de devletlerden çeşitli çalışmalar bekleniyor. Elbette ki bu süreçte özel şirketlerin başarısı göz ardı edilemez ancak sürecin toplum yararına yönetilmesi için devletlerin piyasaya müdahaleleri şart gibi görünüyor.

Herhangi bir devletin, ülke içi politikalarla bu krizden en az zararla kurtulması mümkündür ancak göz önünde bulundurulmalıdır ki küresel bir krizi çözmek tüm dünyayı kapsayan kararlarla başarılı olur. Ne yazık ki hala kapsamlı çözümler üretilmiş değil. Zengin ve demokratik ülkeler, yıllardır uyguladıkları ticari piyasa ilkelerini, küresel sağlık krizi sürerken bir kenara iterek öncelikle kendi iç taleplerini karşıladı. Öte yandan Çin ve Rusya, aşıları uluslararası nüfuz aracı olarak kullandı ve kullanmaya devam ediyor. Küresel ticarette devlet müdahaleleri ile uygulanan çıkarcı politikalar, uluslararası piyasaya zarar veriyor. En büyük aşı sağlayıcılarının ihracat engellemeleri, dünyanın geri kalanının küreselleşmeye olan inancını azaltmış durumda. Artık kriz anlarında uluslararası ticarete güven duyulamayacağı anlaşıldı.

Son zamanlarda Biden yönetiminin de desteği ile aşı patentlerinin kaldırılmasına yönelik toplumsal talep arttı. Patentlerin kalkmasının daha yaygın bir aşılama sağlayacağı iddiasına karşı ilaç şirketleri, fikri mülkiyetten feragat etseler bile kısa vadede üretimi artırmanın mümkün olmadığını savunuyor. Bir yandan bu polemik devam ederken diğer yandan ABD ve İngiltere gibi ülkelerle büyük şirketlerin aşı politikaları, küreselleşmenin esas sorunlarını göz önüne çıkardı. Küresel ekonomi ile iyice dışa bağımlılığı artan ülkeler, sömürünün farklı bir boyutuna şahit oluyor. En ihtiyaç duydukları anda ise güçlü devletlerin serbest piyasaya müdahalesiyle karşılaşıyorlar. Bu noktada küresel ekonominin maskesi altındaki güç ve çıkar ilişkisi gün yüzüne çıkıyor. Doğal olarak yoksul ülkeler, acil durumda kendilerini korumak için kendileri üretim yapmaya kalkışacaklardır. Hatta kendilerini engelleyen küresel ekonomiden çekilmenin yollarını arayabilirler.

Dünyada yaşanan her küresel kriz, neden olduğu olumsuz sonuçların yanında bize birçok şey öğretiyor. Yaşanan yıkım ve bu yıkımın nedenleri, var olan sistemin sorgulanmasına neden olur. Günümüz ekonomisinin şekillenmesinde bugüne kadar ortaya çıkan krizlerin de payı büyüktür. Öyleyse bir buçuk yıldır hayatımızda yer edinen Covid-19 küresel krizinden de dersler çıkarabiliriz. Ben, özellikle aşılar çıktıktan sonra yaşanan olaylar üzerinden sorgulama yaparak çıkarımlarda bulunmaya çalıştım. Bu sorgulamalar neticesinde gelecek için bir tahminde bulunmak kolay değil. Zira tüm dünyada muğlak bir hava hüküm sürüyor. Yaşanan gelişmeler bazen yerleşik düzene karşı tepkiyi tetiklese de kimi zaman süregelen sisteme dört elle sarılmak zorunda kalıyoruz.

Nihayetinde ülke çıkarlarını önceleyen düşünceler güçlü devletlerin bu sistemde diretmesine neden oluyorken aynı devletlerin yine kendi çıkarları söz konusu olunca bu sisteme sırt çevirdiklerine şahit oluyoruz. Serbest piyasa ve küresel ticaretin acımasız yüzü göz önünde bulundurulduğunda dışa bağımlı güçsüz ekonomiler, bu piyasada kendi çıkarlarını korumakta zorlanacaktır. Aynı zamanda ülkelerin küresel piyasaya müdahalesinin, küresel ekonomiye zarar vereceğini de gördük. Fakat ülke içi müdahaleler ve teşvikler toplum yararı için önem arz etmektedir. Bu yönde oluşan toplumsal talebi göz önünde bulundurduğumuzda ilerleyen yıllarda “müdahaleci devlet” anlayışının ve özelleştirmelerden kaçınan hükûmet politikalarının daha da yaygınlaştığını görebiliriz.

Kaynakça

 1-Scally G. (2021, 14 Nisan) The world needs a patent waiver on Covid vaccines. Why is the UK blocking it? The Guardian. (ET: 08.05.2021) https://www.theguardian.com/commentisfree/2021/apr/18/patent-waiver-covid-vaccines-uk-variants

2-Kassabov o. (2021, 21 Şubat) What the vaccine debacle tells us about predatory capitalism. Aljazeera. (ET: 08.05.2021) https://www.aljazeera.com/opinions/2021/2/21/the-vaccine-debacle-shows-the-predatory-nature-of-capitalism

3-Social Distance (2021, 30 Nisan) The Consequences of Vaccine Nationalism. The Atlantic. (ET: 08.05.2021) https://www.theatlantic.com/health/archive/2021/04/the-consequences-of-vaccine-nationalism/618750/

4-Farrell H. ve Newman A. (2021, 5 Nisan) The New Age of Protectionism. Foreign Affairs. (ET: 08.05.2021) https://www.foreignaffairs.com/articles/europe/2021-04-05/new-age-protectionism?utm_medium=promo_email&utm_source=lo_flows&utm_campaign=registered_user_welcome&utm_term=email_1&utm_content=20210502

5-Öç E. (2021, 6 Mayıs) Covid aşısı: BioNTech dahil bazı ilaç şirketleri, aşı patentlerinden feragat edilmesine neden karşı çıkıyor? BBC. (ET: 08.05.2021)  https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-57001040

6-(2021, 26 Ocak) Covax: Covid-19 aşılarının adil paylaşımı için küresel plan. BBC. (ET: 08.05.2021) https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-55794720

7-(2021, 7 Mayıs) Küresel Aşı Günlüğü. Bloomberght. (ET: 08.05.2021)  https://www.bloomberght.com/kuresel-asi-gunlugu-2272325

Kapak Görseli: https://commons.wikimedia.org/wiki/File:Spritze_mit_Impfstoff_(50744954516).jpg

Mücahit ÇALIK

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir