Meşru savunmanın kapsamını anlatmadan önce bu konunun önemini açıklamak istiyorum: Bir kimse için haklarını bilmesi ne kadar önemliyse meşru savunmayı bilmesi de en az o kadar önemlidir. Çünkü meşru savunmayı bilen ve bunun sonucunda doğru uygulayan bir kimse maddi değeri olan mallarını koruyabilir; daha da önemlisi yeri geldiğinde yaşam hakkı tehlikeye girdiğinde, saldırıda bulunana karşı müdahale edebilir ve bu müdahaleyi suç teşkil edecek bir davranışta bulunmadan yerine getirir.
Toplum olarak gündemimizi sık sık meşgul eden meşru savunmanın geçerli olarak ileri sürülebilmesi için elbette bazı şartlar gerekir. Bununla beraber, hukukçu kimliğine haiz olmayan veya hukuk hakkında bilgisi olmayan ve hatta olayın tam olarak içeriğini dahi bilmeyen birtakım sosyal medya kullanıcıları, söz konusu şartları bilmeden veya olaya uygulamadan meşru savunmadan bahsedip suç teşkil eden davranışta bulunan kimseler veya henüz suç olup olmadığı belli olmayan vakıalar hakkında hüküm getirmektedir. Meşru savunma hakkında birçok makale yazılmış, birçok görüş paylaşılmıştır. Biz de gündemi sık sık meşgul eden meşru savunmanın ne olduğunu, hangi hallerin bu kapsama gireceğini, hangi hallerin bu kapsama girmeyeceğini açıklamaya çalışacağız. Bunun için, öncelikle suçun tanımını yapacak, daha sonra meşru savunmanın suçun hangi unsurunu ortadan kaldırdığını açıklayacağız. Ardından kanundaki tanımından yola çıkarak meşru savunmanın şartlarına kısaca değineceğiz. Son olarak örnekler üzerinden hangi durumlarda meşru savunma iddiasında bulunabileceğimizi belirteceğiz.
Suç; kanunda gösterilmiş tanıma uygun, hukuk düzeninin korumadığı, kusur teşkil eden insan davranışıdır. Bir kimse kanunda yer alan bir suç tipini ihlal ettiğinde, o suçun kanunda yer alan yaptırımına maruz kalacaktır. Bunun için, bu kimsenin kusuruyla hareket etmiş olması ve yaptığı eylemin hukuka aykırı da olması gerekir. Dolayısıyla buradan çıkan sonuç şudur: Bir kimse, bir kimseyi yaraladığında bizler hemen yaralama suçu meydana gelmiştir diyemiyoruz. Bu eyleme suç atfedebilmek için, yaralama eyleminin hukuka aykırı ve kusurlu bir biçimde meydana gelmesi de gerekmektedir. Peki meşru savunma hangi unsurun içerisinde yer almaktadır? Ceza hukukumuzun sistematiği bakımından meşru savunma, hukuka aykırılığı ortadan kaldıran bir hal olarak düzenlenmiştir. Bir diğer ifadeyle meşru savunma, hukuka uygunluk sebebidir. Yani, bir kimse meşru savunma sınırları içerisinde yaralama eylemini gerçekleştirdiği takdirde, hukuka aykırı bir davranış bulunmadığından suç oluşmayacaktır.
Meşru savunma hali, TCK m.25’te düzenlenmiştir. Söz konusu hükme göre “Gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez.” Maddenin gerekçesi de bize bu düzenlemeyi daha iyi anlama yolunda ışık tutacaktır:
Meşru savunma bakımından Tasarı şu koşulları saptamıştır:
Bir kere her türlü hakka yönelik haksız bir saldırıya karşı meşru savunmanın söz konusu olduğu belirtilmiş ve böylece kurumun, bazen anlamsız ve sosyal gereklere aykırı düşecek derecede dar tutulmasının önüne geçilmesi istenilmiştir.
Ayrıca, şu husus da belirtilmelidir ki, kişileri suç işlemekten caydıracak en etkin araçlardan birisi, suç işlediklerinde karşılık görebilecekleri endişesi olduğundan, meşru savunma hakkının böylece genişletilmesi, kriminolojik yönden caydırıcı etki de yapabilecektir.
İkinci olarak meşru savunmanın “haksız saldırı” koşulu bakımından, “gerçekleşen haksız saldırı” ile “gerçekleşmesi muhakkak haksız saldırı” veya “tekrarı muhakkak haksız saldırı” aynı sayılmıştır. Böylece kişilerin haksız saldırılara karşı kendilerini korumaları olanağı daha da genişletilmiş olmaktadır.
Savunmanın “saldırı ile orantılı biçimde” olması, yani saldırıyı defedecek ölçüde olması, meşru savunmanın temel koşullarından birisi olarak kabul edilmiştir. Saldırıya uğrayan kişi, ancak bu saldırıyı etkisiz kılacak ölçüde bir davranış gerçekleştirdiği takdirde, meşru savunma hukuka uygunluk nedeninden yararlanacaktır.
Bu şartları daha anlaşılır biçimde açıklamak gerekirse, aşağıdaki gibi bir sayım yapabiliriz:
- Haksız bir saldırı bulunmalıdır. Bu saldırı bize veya bir üçüncü kişiye olabilir.
- Saldırı bir hakka yönelmiş olmalıdır. Bu hak malvarlığı hakkı (araba, bahçe vb.) veya şahıs varlığı hakkı (vücut bütünlüğü vb.) olabilir.
- Savunma olmaksızın saldırıyı defetmek mümkün olmamalıdır.
- Savunma, bizzat saldırıda bulunan kişiye karşı yapılmalıdır
- Savunma, saldırı ile ÖLÇÜLÜ olmalıdır.
Kamuoyunun, bir olay hakkında meşru savunma yorumu yaparken en çok yanıldığı ve göz ardı ettiği şart ölçülülüktür. Bu, meşru savunmanın belki de en önemli şartıdır. Buna değinmekte yarar vardır. Buradaki ölçülülükten anlamamız gereken, saldıran kişinin elinde silah varsa biz de silah kullanabiliriz, onda bıçak yoksa biz de bıçak kullanamayız gibi düz mantık içeren ancak hukuki yarar sağlamayan durumlar değildir. Burada ölçülülükten kastımız, her somut olaya değişmektedir. Objektif bir ölçülülük tanımı yapmak çok da mümkün değildir. Örneklere gelecek olursak, güçsüz bir kimsenin güçlü bir kimseye saldırdığı olayda, güçlü kimse bu saldırıyı karşı tarafa en az zarar verecek şekilde durdurursa ölçülü hareket etmiş olur. Kendisine yumruk atmaya çalışan ancak yumrukların da etkili olmadığı bir olayda saldıranın öldürülmesi de hukuka uygun olmayacaktır. Keza yine hırsızlık fiilini gerçekleştiren kimsenin ayağına ateş edilmesi hukuka uygunken göğüs ve kafa çevresine ateş edilmesini hukuk düzeni korumayacaktır.
Burada değinilmesi gereken bir diğer husus da meşru savunma eyleminin saldırı ile eş zamanlı yapılmış olması gerektiğidir. Yani, bir hırsızı, hırsızlık yaparken etkisiz hale getirirsek sorun yoktur. Ancak o hırsızı 2 gün sonra sokakta görüp şiddet yoluyla etkisiz hale getirirsek, artık meşru savunmadan değil haksız tahrikten söz edilir.
Son olarak, yukarıda şartlarda da açıklandığı üzere saldırı eylemi üçüncü kişiye dahi olsa meşru savunmadan yararlanmak mümkündür. Örneğin, yolda gidiyoruz ve karşımıza iki kişi çıktı. Bunlardan birisi, diğerinin kafasına silahı dayamış ve ateş etmeye hazırlanıyor. Bu sırada elinde silah olan kimseyi etkisiz hale getirdiğimiz takdirde meşru savunmadan yararlanırız. Burada korunan hukuki değer yaşam hakkı olduğundan, ölçülülük ilkesi daha geniş şekilde değerlendirilecektir. Bir başka örnek de malvarlığına saldırıdan verecek olursak, yolda giderken komşumuzun arabasını çalmaya çalışan bir hırsız gördük ve bu kimseyi bacağına ateş etmek suretiyle yaraladık. Burada da meşru savunma değerlendirmesi yapılabilecektir. Ancak burada gidip hırsızın kafasına ateş edersek, malvarlığını korurken yaşam hakkını ihlal etmiş olacağımızdan meşru savunma hali söz konusu olmayacaktır.
Konuyla ilgili merak edilen soru şudur: Korku, panik halinde ölçülü hareket etmemiz ne kadar mümkündür? Kanun koyucu bunu da düşünerek, bir düzenleme daha yapma gereği duymuştur. İşte TCK m.27/2, meşru savunmada sınırın aşılması, mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya panikten ileri gelmişse faile ceza verilmez. Kamuoyunda da tartışmaların asıl çıktığı hal budur. Sınırın panik, korku ve heyecanla aşılması hali, meşru savunmanın niteliğinde olduğu gibi bir hukuka uygunluk sebebi olarak değil, kusurluluğu etkileyen bir hal olarak karşımıza çıkar. Bunun toplum nezdinde çok bilinen bir örneği vardır: Hırsızı, yatak odasında öldürürsek ceza almayız. Bu ifade hukuken çok da geçerli değildir. Çünkü her somut olayı ayrı değerlendirmek gerekir. Ancak bu örneğin verilmesinin sebebi de şudur: Yatak odasında insanlar uyku halinde olduğundan gece uyandığımızda karşımızda bir hırsız görürsek iradeli olarak düşünme yeteneğimiz etkilenir; korku, panik hali oluşur ve sonuç olarak çok da ölçülü sayılamayacak savunmalar yapabiliriz. Oysa meşru savunmada sınırın aşılmasında tek geçerli örnek bu değildir. Dolayısıyla şartları oluştuysa sınır nerede aşılırsa aşılsın, faile ceza verilemeyecektir. Bu hükme başvurabilmek için, meşru savunmanın tüm şartları oluşmalı fakat mazur görülecek sebeplerle sınır aşılmalıdır. Sınırın kasten aşılması halinde artık failin bu iddiası dinlenmez.
Sonuç olarak, bizim haklarımızı korumamız için çok önemli bir hukuki konu olduğunu düşündüğüm meşru savunmayı açıklamış bulunmaktayım. Bu çalışma, hukuk fakültesinde öğretilmesi gereken bilgilerden ziyade daha çok topluma bilgi vermek amacıyla yazıldığından ötürü, şartlar üzerinde çok ayrıntılı açıklama yapma gereği duyulmamıştır. Bununla beraber, örnekleme yoluna başvurularak herkesin konuyu özümsemesi amaçlanmıştır. Bu konunun önemini herkesin kavraması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü maalesef, son yıllarda toplumumuzda meşru savunmaya başvurmamızı gerektiren haller artmıştır. Bununla kalmayıp bir kimse, meşru savunma diye düşünerek olaylara müdahale etmek suretiyle suç da işlemiş bulunabilecektir. İşte bu sebeplerden ötürü meşru savunmayı sadece hukuk fakültesi öğrencileri ve hukukçular değil, toplumun tamamı iyice öğrenmeli, gerektiğinde ise başvurmalıdır.
Kapak Görseli:“Meşru Müdafaa Ve Zaruret Hali Hakkında Kısa Bilgi Notu”. 2019. Av. Yağız GÜNDOĞDU. https://yagizgundogdu.com/2019/09/11/mesru-mudafaa-ve-zaruret-hali-hakkinda-kisa-bilgi-notu/.