Giriş
Bir ülkede hukukun üstünlüğünden söz edebilmek için en temel ölçüt, bağımsız ve yansız bir yargının bulunmasıdır. Bu yargı erkini kullanan hâkimlerin bağımsızlık düzeyleri, bir devleti demokratik bir hukuk devleti olmaya yaklaştırır yahut uzaklaştırır. Hâkimlerin bağımsızlığı aynı zamanda bireylerin temel hak ve özgürlüklerinin güvencesini oluşturmaktadır.
İlk olarak hâkim kavramı üzerine duralım. Hâkim, devlet tarafından atanan veya devletin tanıdığı usulle seçilen, kendisine sunulmuş bir hukuki uyuşmazlığı çözmekle görevli, tarafların dışında bir gerçek kişidir. Hâkimlerin bağımsızlığı, hukuk devletinin vazgeçilmez şartı olarak bütün uygar ve demokratik ülkelerde benimsenmiş olan bir ilkedir.
Türk Anayasalarında Yargı Fonksiyonu ve Hâkimlerin Bağımsızlığı İlkesi
1876 Anayasasında md.86: “Mahkemeler her türlü müdahelattan azadedir.” ifadesi yer almaktadır. Ayrıca hâkimlerin azlolunamaması esası da yine kabul edilmiştir.
1921 Anayasası yargı fonksiyonundan hiç söz etmese de 1924 Anayasası tekrar bu konuya yer vermiştir. Aslında kuvvetler birliği anlayışını benimsemiş olan bu Anayasa, yargıyı ayrı bir kuvvet olarak vasıflandırarak “hakkı kaza” (yargı hakkı), “kuvvei kazaiye” (yargı erki) deyimlerini kullanmıştır. Örneğin md.8: “Yargı hakkı, millet adına usul ve kanuna göre bağımsız mahkemeler tarafından kullanılır.”, md.54: “Yargıçlar, bütün davaların görülmesinde ve hükmünde bağımsızdırlar ve bu işlerine hiçbir türlü karışılamaz. Ancak kanun hükümlerine bağlıdırlar. Mahkemelerin kararlarını Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Bakanlar Kurulu hiçbir türlü değiştiremezler, başkalayamazlar, geciktiremezler ve hükümlerinin yerine getirilmesine engel olamazlar.”
Ancak ne yazık ki hâkimlerin ya da genel ifadeyle yargının bağımsızlığını ilke edinmiş şekilde görünen 24 Anayasası döneminde bu ilke gereklerinin tam olarak yerine getirildiği söylenemez. Çeşitli hususlarda, örneğin md.55’te “Yargıçlar kanunda gösterilen usuller ve haller dışında görevlerinden çıkarılamaz.” ifadesiyle hâkimlerin azlolunmazlığına kanunla istisnalar getirilmesi ve bunun kapsamının belirlenmesinin yasama organının eline bırakılması bağımsızlık ilkesini sarsmaktadır.
1961 Anayasasında yargı bağımsızlığına büyük önem verilmiş; yargı fonksiyonu yasama fonksiyonu ile eşdeğerde tutulmuştur. Anayasa Mahkemesi’nin kurulması önemli bir adım olmakla beraber devletin hukuki tasarruflarının tamamı yargı denetimine bağlı kılınmıştır.
1982 Anayasası ise, 61 Anayasasının 7.maddesini aynen koruyarak md.9’da:” Yargı yetkisi, Türk milleti adına bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılır.” ifadesine yer vermiştir. 2017 değişikleriyle eklenen tarafsız kelimesi anlamda pek bir değişiklik yaratmasa da bağımsız ifadesinin iyice vurgulanmasını sağlamıştır. Bu konuyla alakalı temel hüküm ise “Mahkemelerin Bağımsızlığı” başlığı altında md.138’de açıkça belirtilmiştir:
Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler.
Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.
Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz.
Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.”
Hâkimlerin Bağımsızlığına İlişkin Öğretideki Görüşler
Baki Kuru “Hâkimlerin bağımsızlığı; hâkimlerin gerek yürütme gerek yasama organına bağımlı olmaması, onlardan bağımsız olması, bu iki organın hâkimlere emir ve talimat verememesi ve tavsiyelerde bulunamaması anlamına gelmektedir.” der. (1)
Nurullah Kunter “Hâkimlerin bağımsızlığı, kararlarını verirken hür olmaları, hiçbir dış baskı ve tesir altında bulunmamaları demektir. Baskı yapılması kadar, yapılabilmesi ihtimali de hâkimlerin bağımsızlığını zedeler.” görüşünü savunur. (2)
Metin Günday ise “Yargı bağımsızlığı, hâkimlerin yasama ve özellikle yürütme organına ve idareye bağlı olmamaları, bu organlardan bağımsız olmaları ve bu organların hâkimlere emir, talimat verememeleri ve tavsiyelerde bulunamamaları olarak anlaşılmalıdır.” ifadelerini kullanmıştır.(3)
Hâkimlerin bağımsızlığını dört başlık altına inceleyebiliriz:
Yasama Organına Karşı Bağımsızlık
Yargı bağımsızlığının ve tarafsızlığının dayandığı temel kavramlardan biri de, “tabii hâkim” ilkesidir. Hukuk devleti ilkesinin egemen olduğu bütün ülkelerde tabii hâkim ilkesi anayasal güvenceye kavuşturulmuştur. Anayasanın 138.maddesinde yasama organına karşı bağımsızlığı vurgulayan noktaların yanında, Anayasanın 37/2.maddesinde yer alan “tabii hâkim” ilkesi de yasama organına karşı hakimleri bağımsız kılmaktadır.
Anayasanın 37/2. maddesine göre, “Bir kimseyi kanunen tâbi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarma sonucunu doğuran yargı yetkisine sahip olağanüstü merciler kurulamaz.” Tabii hâkim ilkesinin tam olarak gerçekleştirilebilmesi için Anayasa gereği devletin olağanüstü mahkemeler kurmaması gerekir. Yasama organının tabii hâkim önüne çıkarmama sonucunu doğuracak olağanüstü mahkemelerin kurmasını yasaklamak suretiyle yasama organına hâkimin bağımsızlığını ihlal etmeme direktifi de verilmiş bulunmaktadır.(4)
Yürütme Organına Karşı Bağımsızlık
Yürütme organına karşı bağımsızlık tartışmasız kabul edilen ancak uygulamada en zor gerçekleştirilen bağımsızlık biçimi olarak karşımıza çıkmaktadır. Zira yargı bağımsızlığına karşı en büyük tehlike ve ihlaller, genelde yürütme organından gelmektedir.(5) Bağımsızlığın zedelenmemesi ve hukuk devleti ilkesinin sağlanabilmesi için yürütmenin etkin yargısal denetim altında bulunması gerekir.
Ancak yasama ve yürütme organlarına karşı bağımsızlığın ihlal edildiği birçok örnek de tarih boyunca karşımıza çıkmaktadır. Örneğin bir Afrika ülkesi olan Zimbabwe’de, hükümetin toprak reformuna karşı çıkan yargıçların bazıları, maruz kaldıkları tehdit ve baskılar üzerine görevlerinden ayrılmak zorunda kalmışlardır. Görevde kalan yargıçlara ise, hükümetin lehinde karar vermelerini sağlayabilmek amacıyla, kamulaştırma yoluyla el konulan topraklar dağıtılmıştır.(6)
Yargı Organına Karşı Bağımsızlık
Burada ise söz konusu olan hâkimlerin bizzat meslektaşlarına, üst düzeyde görev alan yüksek hâkimler gibi yargı hiyerarşisi içerisindeki kişi veya mahkemelere karşı bağımsız olması gereğidir. Hâkimler, bu gibi kişi veya kurumlardan emir ve talimat almamalı, telkin yoluyla onlardan etkilenmemelidir. Yargının kendi içinde bağımsızlığının önemine Japonya’dan bir örnek verilebilir. Japonya’da, II. Dünya Savaşı sonrasında iktidarı denetleyen bir yargı organı yerine, aksine siyasal iktidar ile uyum içerisinde çalışan bir yargı organı ortaya çıkmıştır. Bu durumun en önemli sebebi olarak da, yargısal hiyerarşide üst basamaklarda bulunan yüksek yargıçların, uzun yıllar iktidarda kalan Liberal Demokrat Parti’ye yakın olmaları ve kendi tercihlerini hiyerarşide alt basamakta bulunan yargıçlara dayatma istekleri gösterilmiştir.(7)
Kamuoyuna, Çevreye ve Kitle İletişim Araçlarına (Medyaya) Karşı Bağımsızlık
Yargı, yargının dışında yer alan siyasal partiler, sivil toplum kuruluşları, kamuoyu ile kitle iletişim araçları, davanın tarafları, davadan menfaati olanlar gibi, kişi ve kurumlardan gelebilecek olumsuz etkilere karşı da korunmalıdır. Buna ilişkin bir örnek Meksika’dan verilebilir. Ülkede yoğun bir uyuşturucu trafiği olduğu malumdur. Uyuşturucu kaçakçılığı ile ilgili davalara bakan yargıçlar rüşvet ya da şiddet ikileminde kalmış gözükmektedir. İspanyolca’da yer alan “plato o plomo” yani “gümüş veya kurşun” terimi, bu davalara bakan yargıçların karşı karşıya kaldıkları iki ayrı seçeneği, yani rüşveti veya şiddeti ifade etmektedir.(8)
Günümüzde yargının bağımsızlığını sağlayabilmede, özellikle kamuoyuna, çevreye ve medyaya karşı korunma önem kazanmaktadır. Basın özgürlüğü kişilik haklarının, kamu düzeninin, adli görevlerin yerine getirilmesi yönünden bazı sınırlamalara tâbi tutulabilir. 1982 Anayasası’nın 28. maddesinin 6. fıkrasında, yargılama yetkisinin etki altında kalmadan, amacına uygun olarak gerçekleştirilebilmesi gayesiyle, kanunda belirtilecek sınırlar içerisinde hâkim kararıyla basın özgürlüğünün sınırlanabileceği hüküm altına alınmıştır.
Hâkimlik Teminatı
Yargı fonksiyonunu bağımsızlık ilkesi çerçevesinde ifa eden hâkimlerin, diğer kamu görevlilerinden daha teminatlı bir statüye kavuşturulmaları benimsenmiştir. Söz konusu husus Anayasamızda da ilgili maddece desteklenmiştir. Anayasa md.139/1: “Hâkimler ve savcılar azlolunamaz, kendileri istemedikçe Anayasada gösterilen yaştan önce emekliye ayrılamaz; bir mahkemenin veya kadronun kaldırılması sebebiyle de olsa, aylık, ödenek ve diğer özlük haklarından yoksun kılınamaz.” şeklinde, hâkimlere bir güvence oluşturmaktadır.
Uluslararası Sözleşmelerde ve Diğer Ülkelerin Anayasalarında Hâkimlerin Bağımsızlığı
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin bu konuya ilişkin “Adil Yargılanma Hakkı” başlığı altında bir maddesi bulunmaktadır. Söz konusu md.6/1: “Herkes davasının, medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, kamuya açık olarak ve makul bir süre içinde görülmesini isteme hakkına sahiptir.” demektedir.
Yine AİHM içtihatlarına göre, bağımsızlık, mahkemenin yasama ve yürütme organlarının etki ve baskısı altında kalmaksızın, taraflarla herhangi bir bağının bulunmamasını ve hâkimlerin görevlerini yaparken emir ve talimat almamalarını zorunlu kılmaktadır. Bir başka anlatımla AİHM’nin içtihatlarına göre, mahkemelerin bağımsızlığından söz edebilmek için, başka bir kişiden, kuruluş veya organdan talimat almaması, özellikle yürütme organı ve uyuşmazlığın taraflarının etkisinde kalmaması gerekir.
İtalyan Anayasasının 25. maddesinde, hiç kimsenin kanunla daha önce gösterilmiş tabii hâkimden başkası önüne çıkarılamayacağı hükmü yer almaktadır.
Alman Anayasasının 97. maddesinin birinci fıkrasında “Hâkimler bağımsızdır ve sadece kanunlara bağlı olarak hareket ederler.” ifadesi kullanılmıştır.
Avusturya Anayasasının 86. maddesi uyarınca, hâkimler yargısal görevlerini yerine getirirken bağımsızdırlar. Bir hâkim, kanunda yargı ile ilgili idari davalar için öngörülmüş haller hariç olmak üzere, kendisine tanınan yetkileri hukuka uygun olarak kullandığı takdirde, hiçbir meclis veya komisyon tarafından azledilemez.
Belçika Anayasasının 151. maddesi uyarınca, hâkimler yargı görevlerini yerine getirirken bağımsızdırlar.
İrlanda Anayasası, yargı ile ilgili düzenlemeye 34. maddesinde yer vermiştir. Diğer ülke anayasalarından farklı olarak, hâkimler ve savcılar için görevlerine başlarken zorunlu olarak imzalamaları gereken bir yemin metni öngörülmüştür. Bu metinde görevlerini tarafsız olarak yerine getirecekleri vurgulanmaktadır: “Tüm hâkimler yargı fonksiyonunu yerine getirirken bağımsızdırlar; parlamento meclislerine üye seçilemezler, maaşlı başka bir görev üstlenemezler.” (9)
Sonuç
Hâkimlerin bağımsızlığı, demokratik bir toplum olma gayesi taşıyan ve hukuk üstünlüğüne dayanma amacı güden bütün ülkelerde uzun yıllar görülmüş ve görülmeye devam etmektedir. Yukarıda verilen birkaç örnekte de olduğu gibi bu husus, bazı zamanlar sekteye uğrasa da, hâkimlerin bağımsızlığı ilkesi daima var olacak ve yıllar boyu tüm dünyada doğru bir şekilde uygulanarak insanlara güven, huzur ve özgürlük sağlayacaktır. Arzum ve inancım bu yöndedir.
Türkiye’de ise Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren yargı erki, kimi kesimlerin güçlerini gösterdikleri bir alan olmuş ve zaman zaman çok ciddi baskılar altında kalmıştır. Yalnız unutulmamalıdır ki hukuksal sorunlar uygulamada etkin bir şekilde kendini göstermediği sürece, salt teorik düzenlemeler hiçbir işe yaramayacaklardır. İstenilen bağımsızlık ve onu sağlamaya yönelik güvenceler hukuk devletini, bireylerin temel hak ve özgürlükleri, kamunun yararı ile kamu barış ve huzurunu güvenceli kılmak açısından büyük önem arz etmektedir. Hâkimlerin bağımsızlığı, bizi daha da aydınlığa taşıyacak devasa bir güçtür. Daima gözetilmesi, ihlal edilmemesi ve yarınlarımıza adalet timsali olabilmesi dileğiyle…
Notlar
1-KURU, Baki, Hâkim ve Savcıların Bağımsızlığı ve Teminatı, Ankara, AÜHF Yayınları, 1966, s. 53
2-KUNTER, Nurullah, s.347
3-GÜNDAY, Metin, İdare Hukuku, B:9, Ankara 2004, s. 46.
4-KUNTER/YENİSEY, 1998 s. 318. YURTCAN, s.164; CENTEL, Hakimin Tarafsızlığı, s.16; ER, s.47; GÖZLER, s.845; YURTCAN, Ceza Yargıcının El Kitabı, s.202; 1961 Anayasasının “tabii hakim” hükmü ve anlamı hakkında ayrıntılı bilgi için bkz.EREM, Ceza Yargılaması, s.92 vd.
5-ÖZEN, s.76; KAPANİ, Münci, İcra Organı Karşısında Hâkimlerin İstiklali, Ankara 1956, s.65.
6-MOYO, Gugulethu, “Corrupt Judges and Land Rights in Zimbabwe”, Global Corruption Report 2007, Corruption in Judicial System, Der.: Transparency International, Cambridge University Press, Cambridge, 2007, s. 35-39.
7-RAMSEYER, J. Mark/RASMUSEN, Eric, Measuring Judicial Independence: The Political Economy of Judging in Japan, University of Chicago Press, Chicago, 2003.
8-MENENDEZ, Jorge Fernândez, “Mexico: the Traffickers’ Judges”, Global Corruption Report 2007, Corruption in Judicial System, Der.: Transparancy International, Cambridge University Press, Cambridge 2007, s. 77-79.
9-PALABIYIK, Hakan, Çeşitli Ülke Anayasalarında Hakimlik ve Savcılık Mesleği ile Hakimlik Savcılık Teminatının Düzenlenişi.
Kaynakça
1-T.C. Anayasası
2-ÖZBUDUN, Ergun, Türk Anayasa Hukuku, Yetkin Yayınları, Ankara, 2017.
3-GÖZLER, Kemal, Türk Anayasa Hukuku Dersleri, Ekin Basım Yayın Dağıtım, Bursa, Haziran 2019.
4-GÖZLER, Kemal, Anayasa Hukukunun Genel Esasları, Ekin Basım Yayın Dağıtım, Bursa, Temmuz 2019.
5-ÖZEN, Muharrem, “Yargı Bağımsızlığını Zedeleyen Düzenleme, Uygulamalar ve Bağımsızlığı Sağlamaya Yönelik Çözüm Önerileri”, Ankara Barosu Dergisi, Sayı:2010/1.
6-ÖZKUL, Fatih, Anayasalarımızda Yargının Bağımsızlığı ve Tarafsızlığı, Ankara Barosu Dergisi, 2016/3.
7-2020. Echr.Coe.Int. https://www.echr.coe.int/Documents/Conv