Umur Bey, 1309-1310 dolaylarında Birgi’de doğmuştur. Aydın-İzmir yöresini hâkimiyeti altında bulunduran Aydınoğulları Beyliği’nin kurucusu Mehmed Bey’in ikinci oğludur. Babasının ölümünün ardından kardeşlerinin de isteğiyle beyliğin hükümdarı olmuş ve beyliğe bir nevi altın çağını yaşatmıştır.
Anadolu’daki Müslüman beyleri arasında en tanınmış karakterlerdendir. Bizanslı Gregoras onu ‘denizlerin kralı’, limanlarını ziyaret eden batılılar ise Morbassano, Morbaissant veya Umur Paşa olarak adlandırmaktaydılar. Umur Bey hükümdarlığı sırasında sadece İzmir’i değil kardeşi Hızır Bey’in denetimi altında bulunan Efes bölgesini de elinde tutuyordu.
Umur Bey, gelirini bir taraftan gümrük vergilerinden kazanırken diğer taraftan sadece komşu suları değil bunun ötesinde Akdeniz’deki Takımadalara, Kıbrıs, Rodos ve Girit Adaları yakınlarına hatta Eğriboz Adası ile Tesalya sahillerine ve Mora Yarımadasına uzanan güçlü bir korsan gücüyle elde ediyordu. Bu korsanlar Akdeniz’de gösterdikleri faaliyetlerle Avrupalıların korkusu haline gelmişti.
1465 tarihli Düstürname-i Enveri ve Piri Reis’in 1525’te tamamladığı Kitab-ı Bahriye adlı eserlerinde Umur Bey ‘in bir seferinde gemileri karadan yürüttüğüyle ilgili bir anlatı da yer alır. Lakin bu bilginin doğruluğu kesin değildir. Doğu Roma kaynaklarında geçmeyen bu olayın efsane, uydurma olabileceğinden şüphelenilmektedir.
Anadolu’daki beyliklerle çekişmeyi kardeş kavgası olarak nitelendiren Umur Bey daha çok Hristiyanlara karşı faaliyet güder ve gaza politikası izlerdi. Büyük çaplı köle ticareti ile de uğraşan Umur Bey’in hükümdarlığı sınırları içerisinde Hristiyanlara pek de iyi imkânlar sunmazdı. Onların dini törenlerini düzenlemelerine çoğu zaman izin vermez, gümrük vergilerini de yükseltirdi.
Umur Bey her ne kadar gaza politikası güden bir şahsiyet olsa da Hristiyanlarla iletişimin tamamen kesmiş değildi. Doğu Roma İmparatorluğu ile oldukça iyi ilişkileri vardı. Hatta İmparator’un karargâhında ona vasallığını ve bağlılığını bile sunmuştu. Ayrıca bazı kuvvetlerini Doğu Roma hizmetine vererek Avrupa’da Doğu Roma’ya karşı çıkan Arnavutluk isyanının bastırılmasına yardımcı olmuştu.
Bu buluşma sırasında megas domestikos (büyük başkumandan) Kantakuzenos ile tanışarak dost olmuştu. Umur Bey Kantakuzenos ile kurduğu bu dostluk her iki tarafa da iyi bir müttefik kazandırmıştı. Bu müttefikliğin meyveleri olarak Umur Bey taht mücadelesi için Kantakuzenos’a yardımda bulunacak, Kantakuzenos ise Umur Bey’in Trakya’da yapacağı akınlara ve yağmalara bir nevi aracı olacaktı.
Umur Bey’in başı Papa VI. Clement tarafından düzenlenen haçlı seferi sebebiyle derde girmişti. Umur Bey’in denizdeki faaliyetlerini sona erdirmek amacıyla oluşturulan Venedik, Cenova, Kıbrıs ve Rodos destekli bir sefer neticesinde İzmir Limanı ele geçirilmiş, Umur Bey’in donanması ise yok edilmişti. Bu sefer sırasında şehirde bulunmayan Umur Bey için felaket niteliğinde olan bu hadise gerçekleştiğinde tarihler 1344’ü gösteriyordu.
İzmir’in haçlılar tarafından ele geçirilmesi Umur Bey’i hayli sinirlendirdi. Bu şehirden vazgeçmeye niyeti yoktu. Bölgeye geri dönerek adamlarını topladı ve şehri geri almak için mücadelesini sürdürdü. Bu mücadele devam ederken aynı zaman da Kantakuzenos ile olan ilişkilerini devam ettiriyor ve Selanik’te, Trakya’da ve Balkanların birçok bölgesinde yardımlarına, aynı zamanda ganimet toplamaya da devam ediyordu. Umur Bey bu seferlerde Sırplar ve Bulgarlarla da savaşa girmiş ve zaferler kazanmıştı. İlerleyen zamanlarda ise Kantakuzenos Umur Bey’in yardımları sayesinde Doğu Roma İmparatoru unvanını kazanmayı başaracaktır.
Umur Bey haçlılar tarafından ele geçirilen İzmir’in alınması için hayatı boyunca mücadelesini sürdürmüş, 1348 yılında İzmir’in geri alınması için yaptığı bir saldırı sırasında hayatını kaybetmiştir. 39 yaşında vefat eden Umur Bey’in kabri Birgi’de babasının türbesindedir.
Umur Bey; yaptığı akınlarla, müteşebbisliğiyle ve şövalye vari davranışlarıyla Avrupalılar tarafından uzun süre unutulmayacaktı. Lakin Umur Bey her ne kadar büyük bir tarihi karakter olsa da vefat ettiğinde beyliğinin sınırlarını hiç genişletememiş ve en önemli şehri İzmir’i kaybetmiş bir Aydınoğulları bırakmıştı. Ardılları da bu beyliği diriltme kudretine sahip olamayacak ve Aydınoğulları Osmanlı tarafından fethedilene kadar pek de önemli olmayan, silik bir beylik olarak makûs talihinin gerçekleşmesini bekleyecekti.
Sonuç olarak bu büyük denizcinin hayatı bizlere Müslüman Türk-Hristiyan, Küçük Asya-Avrupa ve daha birçok taraf arasındaki ilişki hakkında bir perspektif sunmaktadır. Umur Bey her ne kadar büyük imparatorluklar kurmuş ya da arkasında köklü bir miras bırakmamış olsa da hatırlanması gereken tarihi bir karakter olduğu açıktır.
Kaynakça
1- Ebru Altan/ Aydınoğlu Gazi Umur Bey.
2- İsmail Hakkı Uzunçarşılı/ Anadolu Beylikleri ve Akkoyunlu Karakoyunlu Devletleri.
3- Konstantine Zhukov/Pîrî Reis’in Kitâb-ı Bahriye’si Işığında Umur Paşa Destanı.
4- Halil İnalcık/Batı Anadolu’da Yükselen Denizci Gazi Beylikleri, Bizans ve Haçlılar.
5- Feridun Emecen/ Umur Bey.
6- Nıcolae Jorga/Osmanlı İmparatorluğu Tarihi Cilt 1.
Görsel: https://www.aa.com.tr/tr/yasam/gemileri-karadan-yuruten-turk-denizci-umur-bey-/1935403