Ait Ol(a)mamak

/ / EDEBİYAT

Sürekli düşünce hâlindeyim. Nereye aitim, benim için doğru olan ne, bunca yüke rağmen var olmanın anlamı nedir? Tüm bu sorular ve daha fazlası… Çoğu zaman hiçbir cevap bulamıyor ve cevaplandır(a)madan geçiştiriyorum. Çünkü başka çarem olmadığını biliyorum. Şimdi sizlerle bir yolculuğa çıkacağız sevgili okuyucu. Ait ol(a)mamak, farkındalık ve sorgulamanın insan üzerinde yarattığı nahoş etkiyi konu alan bir yolculuğa çıkacağız. Ama merak etmeyin, uzun sürmeyecek. Zihnim ve onu bir hastalık gibi kurcalayan sorular, sorgulamalar izin vermeyecek uzun sürmesine. Fazla uzatmayalım bu giriş cümlelerini değil mi sevgili okuyucu? Haydi başlayalım.

İnanç, inanmak ve bir dogmaya koşulsuz olarak boyun eğmek… Bunlar belki akıl kârı olan kavramlar değil. Bir şeye inandığınızı belirttiğiniz zaman muhtemelen sizi rasyonaliteye aykırı davranmakla, bilime ve moderniteye karşı davranmakla suçlayacaklar, belki de alay edecekler. Ama insanların anlayamadığı bir şey var ki aslında en modern bireyin bile inandığı, boyun eğdiği; bir kavram, bir düşünce var. Bu cihanda en büyük zihinsel işkenceye maruz kalanlar ise bu durumun farkında olan ve bir türlü üstesinden gelemeyenler, bir türlü yaşama devam edebilmek için herhangi bir dogmaya tâbi olamayanlar…

Bir Müslümanı düşünün, ya da bir Katoliği. İnandıkları, emin oldukları ve kendilerini yaşama bağlayan Tanrıları var. Bir milliyetçiyi düşünelim ya da bir sosyalisti. İnandıkları, uğruna kitleleri etki altına almaya çalıştıkları bir ideolojileri var. Aslında bunlar entelektüel seviyesi ortalamanın biraz üstünde olan ve objektifliğini koruyabilen kişiler için fark edilmesi pek de zor olmayan durumlar. Bu farkındalığı birinci aşama olarak değerlendirebiliriz gibi. Belli bir farkındalık seviyesi mevcuttur, lakin yeterli değildir. Çoğu insan bu aşamada farkındalık hissi içinde olsa bile yaşamaya, inanacak bir şey bulmaya devam eder. Evrensel yasalara, ideolojilerin ya da dinlerin bile üstünde olan kavramlara, hukuk devleti ilkesine, hukukun üstünlüğüne inanırlar. Ve böylece bir şekilde hayatlarını idame ettirirler. Ama öyle kişiler vardır ki, bu insanlar oldukça az bulunur ve yaşam onlar için eziyetten başka bir şey değildir. Peki kimdir bu insanlar?

İlk farkındalık aşamasına bile gelemeyenler sapienslerin çok büyük bir kısmını oluşturur. Bunlar ya bir dine inanırlar (ki bu zorunlu değildir, bir Tanrının varlığına inanmadan da bu insanlar topluluğuna dâhil olunabilir), ya bir ideolojiye mensupturlar ya da bir başka dogmanın doğruluğuna yürekten tâbidirler. Belli bir farkındalık aşamasındaki insanlar ise objektiflikleri ve bilgi birikimleri sebebiyle bu inançlara sahip ol(a)masalar da yine de bir şeye inanırlar. Hukuka, adalete, moderniteye ama sonuç olarak bir şeye inanırlar. Bu kişiler az sayıda olmasına rağmen bir şekilde hayatınızın herhangi bir evresinde böyle kişilerle karşılaşmanız mümkündür. Lakin ikinci farkındalık aşaması öyle sorularla kafanızı alt üst eder ki, en başarılı insan bile bir türlü hayatını idame ettiremez. İşte böyle kişilere çok nadir rastlanır.

Bu kişiler hukukun üstünlüğüne de inanmazlar. Çünkü hukukun üstünlüğünün sübjektif olduğunu bizzat yaşamışlardır. Ayrıca sürekli sorarlar kendilerine ‘‘Nedir bu hukuk, neden üstündür?’’ diye. Suç nedir, suçlu kime denir, avukatların hukuku dolanması legal iken bunu beceremeyenlerin suçlu olarak nitelendirilmesinin sebebi nedir? Sürekli sorgular bu kişiler. Modernite içinde var olmanın anlamını, ilkelliğin ne anlama geldiğini ve daha fazlasını sürekli sorgularlar. Ama asla cevap bulamazlar. Yaşam onlar için bir işkenceden başka bir şey değildir. İnandıkları ne bir din ne bir ideoloji ne başka bir soyut kavram vardır. Kendilerine reva gördükleri bu işkence nedeniyle yaşamaktan asla zevk alamazlar. Çünkü yaşamdan zevk almanın ne olduğunu bile sorgularlar…

İşte ben de bu kişilerdenim sevgili okuyucu. Bu satırları yazarken bile neden bu cümleleri kurduğumu soruyorum kendime. Aslında başarısız ya da hayattan kopuk birisi değilim. Dışarıdan bakınca gayet keyifli, hatta imrenilecek bir hayata sahibim. Lakin bunların hiçbirinden zevk alamıyorum. Ne hukuka inanıyorum ne de hukukun yok edilmesine. Ne bir siyasi görüşe tâbi olabiliyorum ne de bir dine. Ait olduğum, kendimden biriymiş gibi hissettiğim hiçbir topluluk, hiçbir kitle yok. Okuma yaparken neden bunları okuduğumu, işlerimi yürütürken neden bir şeyleri organize ettiğimi, gözlerimi açarken neden var olduğumu sürekli sorguluyorum. Ve işin kötü tarafı sadece 20’li yaşlarımdayım. 20’li yaşlarında sorgulamaktan, şüphelerden bitap düşen bir sapiensin ta kendisiyim…

Eminim çoğu kişi yazdıklarımı anlamayacak. Çünkü az önce bahsettiğim farkındalık aşamalarından bırakın ilkini daha objektif olmayı bile başaramamış kişilerin çoğunlukta olduğu bir kitle okuyacak bu yazıları. Nasıl bir dine inanmaz, nasıl hukuka inanmaz, nasıl bir suçlu ile avukatı aynı kefeye koyar gibi pek çok sorular sorulacak. Aslında sorun bu soruları sevgili okuyucu. Çünkü bu, inanç sahibi olduğunuzu gösterir. Bu hayata sizi bağlayan bir şeyler vardır demek ki. Bir şeyler sizi mutlu ediyordur. Ben ve benim gibi dünyadaki oldukça azınlık insanları mutlu edebilecek hiçbir şey yoktur. Düşünmeye, sorgulamaya, sorgulamanın kendisini bile sorgulamaya mahkûmuz bizler. O yüzden aslında kendimi sizlerden üstün görmüyorum. Gettolarda büyüyüp moderniteye adapte olamayan, hukuksuzluklar içinde yaşayıp hukuku anlamaya çalışan, dinin ve ideolojinin hükümranlığı karşısında elinde sadece soruları bulunan ve en kötüsü ise sorularını bile sorgulayan ben, aslında üstünlük ve aşağı olma kavramlarını da sorgulamaktayım …

Bilmiyorum…Bu yaşam boyu devam eden tahayyül hâli, mahkûmu olduğum bu fikir hapishanesi beni nasıl bir yola sokacak? Bilmiyorum…Kendime yaptığım bu eziyet beni nereye götürecek? Görüyorsunuz ki daha yazımı bile bitiremeden yine başladım sorgulamaya. Neyse. Benim için aslında pek fazla seçenek yok sevgili okuyucu. Belki ancak bir zihinsel ihtilal ya da imkânsız biliyorum ama bir dogmaya tâbi olmanın mutluluğu hür olmanın, yaşamdan tat almanın kapısını açabilir bana…

Kapak Görseli: “Heraclitus By Abraham Janssens”. 2021. Fine Art America. https://fineartamerica.com/featured/heraclitus-abraham-janssens.html

-Server Sadi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir