Yapay zekâ, her ne kadar insanlar için uzun süredir hayal gücünün yakıtı ve bir merak kaynağı olmuş olsa da, bir süre pratik amaçlarla araştırılmaya değmeyecek bir alan olarak görülmüş, son zamanlarda bilgisayarların işlem gücünün gelişmesiyle beraber fazlasıyla ilerlemeler kaydetmiş ve şimdilerde en iyi dönemlerinden birini yaşayan alan.
Bu yazıda, bahsedilen gelişmelerin de ele alınacak fikirlere fazlasıyla katkı sağladığı, yapay zekânın gelecekte insanlık üzerinde oluşturacağı öne çıkan potansiyel iki zıt ana etkisini, insanlığın içinde bulunduğu problemlere çözüm veya tam tersine insanlığın sonu olma veya diğer bir deyişle “İnsanlığın kurtarıcısı mı olacak yoksa varlığını mı tehdit edecek?” sorusunu irdeleyeceğim.
Aslına bakılırsa, bu sorunun cevabı ve olacakları tahmin etmek çok da zor değil. Eğer “Ben, Robot” ve “2001: Bir Uzay Macerası” gibi bilim kurgu filmlerinin birleşimi bir dünyada yaşasaydık zaman ilerledikçe insanların kendilerine hizmet için ürettikleri bir yapay zekâ, bu canlı türünün yok olacağının aynı zamanda kendisiyle birlikte diğer türleri de yok edeceğinin farkına varıp onları, kendi iyilikleri için kontrolleri altına almaya çalışması sonucu, dudak okuma yetisi sayesinde insanların onu yok etme planı yaptığını öğrenip insanlığı tamamen yok etmesiyle sonuçlanacak diyebilirdik. Her ne kadar bunlar hayal ürünü olsa da böyle bir durumun gerçekten söz konusu olmayacağını nasıl bilebiliriz?
Öyleyse, yapay zekânın gelecekte insanlık için risk oluşturacağı fikri kulağa çok da abartılı gelmiyor. ‘’Nasıl olsa teknolojik gelişmelerin ne getireceğini bilemeyiz.’’ demek, bunun gerçekten abartı olmadığı fikrini temellendirmek için yeterli midir? Kimileri için bu yeterli bir argüman olabilir fakat yine de bu fikri detaylıca irdelemeliyiz. Buna potansiyel tehditlerin bazılarından bahsederek başlayabiliriz. Daha önce her ne kadar irdelememiş olsak da yapay zekânın bilinçli şekilde oluşturduğu tehditten bahsetmiştik. Fakat bu konu üzerinde ilk olarak bahsetmemiz gereken nokta aslında bu değildir. Çünkü yapay zekânın bilinçli olarak oluşturduğu etkilerden çok pasif olanlarını daha yakın zamanda ve belki de ‘’gerçekten’’ yaşayabiliriz.
Bildiğimiz üzere, yapay zekâ algoritmaları şu anda çeşitli düzenleri birbirinden ayırt etmede kullanılabiliyor (örneğin bir insan yüzü) ve bazı alanlarda insanlardan daha iyi sonuç verebiliyor. Peki ya başka alanlarda çalıştırmak için de yapay zekâ geliştirebilirsek? Diğer bir deyişle, algoritmalar insanların yapabildiği tüm işleri yapabilecek düzeye gelir ve insanların yerine tercih edilmeye başlanırlarsa ne olur? Bu durumda basitçe iki olasılık var: Bunlardan biri insanlar içinde işsizliğin artması ve buna bağlı olarak ekonomik bir çöküş; diğeri ise pek gerçekçi olmasa da insanların bencilce davranmayarak algoritmalardan sağlanan üretimi paylaşmalarıdır.
Bu iki olasılığın da bağlı olduğu faktör, yapay zekanın insanın yapabildiği “tüm” işleri yapıp yapamayacağıdır. Bu konu üzerine Udacity’in kurucularından olan bir bilgisayar bilimci Thrun, TED konuşmasında [1] yapay zekânın yapabileceği işlerin yaratıcılıkla sınırlı olduğundan bahsetmiş. Fakat bu durum gerçekten böyle mi? Şu anda yapay zeka algoritmalarının eğitilme ve çalışma şekillerine bakılırsa bu fikir çok da yanlış görünmüyor. Çünkü Thrun’ın da bahsettiği gibi var olan algoritmaların doğru çalışabilmesi için çok fazla veri ile eğitilmeleri gerekiyor. Bunun yanında işin tartışılması gereken ve bu yazı için daha önemli bir boyutu da yaratıcılığın taklit edilip edilemeyeceği… Gerçekten “yaratıcılık” kavramını belli konular üzerine toplanan verileri kullanarak çıkarılan bir matematiksel model ile taklit edebilir miyiz? Bu soruya kesin bir cevap verebilmek için gerçekte yaratıcılığın nasıl işlediğini bilmemiz gereklidir. Fakat bu konu üzerinde çeşitli teoriler olsa da bunların hiçbiri tam olarak taklit edebileceğimiz kadar detaylı değildir.
Peki başka yollarla “yeni” ürünler üretebilecek algoritmalar geliştiremez miyiz? Buna yönelik çeşitli çalışmalar bulunmakla beraber bunlardan bazıları gerçekten başarılı ve neredeyse bir insan kadar iyi işler çıkarabiliyor. Buna dünyanın resmen tanınmış ilk elektronik bestecisi olan AIVA (Artificial Intelligence Virtual Artist) iyi bir örnek olabilir. Şu anda AIVA’yı geliştiren şirketin kurucularından olan Barreu’nun TED konuşmasında [2] bahsettiğine göre AIVA, birçok dünyaca ünlü besteciye ait 30.000’den fazla eser ile bu ürünlerdeki ortak noktaları bulmak ve bunlardan yola çıkarak yeni bir ürün elde etmek için derin yapay sinir ağlarını kullanan bir yapay zekâ modeli. Bu model, her ne kadar şu anda belli noktalarda insan etkisine ihtiyaç duysa da yaratıcılığın belki de farklı bir formunun taklit edilebileceğine dair bize bir fikir verebilir.
Tüm bunlar tamamen insana ihtiyacın kalmayacağı anlamına mı geliyor? Şimdiye kadar, yapay zekanın öne çıkan potansiyel “olumsuz” etkilerini tartıştık. Peki ya tam tersi? Yapay zeka insanlığı nasıl ileri taşıyabilir? Aslında günümüzde bile, bazı alanlarda varlığından habersiz olsak da yapay zeka, üretimden sağlığa birçok alanda kullanılıyor. Yine de bunlar, onu insanlığın kurtarıcısı yapacak kadar büyük etkiler oluşturabilir mi? Her ne kadar önceden bahsettiğimiz “olumsuz” durumlar ve sonuçları gibi bu sorunun da tam bir cevabı olmasa da çeşitli alanlar üzerinde oluşturacağı etkileri inceleyerek bu konu hakkında en azından bir fikir edinebiliriz. Buna basitçe yapay zekanın insanların yaşam standartlarını nasıl etkileyeceği ile başlayabiliriz.
Öncelikle üretimden söz edelim. Şöyle ki, var olan üretim tekniklerinde yapay zekâ sayesinde olacak gelişmeler ve bu sayede üretimde (örneğin Endüstri 4.0 ve 5.0 gibi yaklaşımlarla) gerçekleşecek artışın insan hayatına etkisini öngörmek, daha önce yaşanmış bir durum olmasından dolayı çok da zor değil. Fakat bu defa olacak gelişmenin ne kadar büyük bir etkisi olabilir? Accenture tarafından 12 gelişmiş ülke üzerine yapılan araştırmada [3] yapay zekânın 2035’e kadar çalışan üretkenliğini %40’a kadar arttıracağı ve bu durumun bu ülkelerin ekonomilerinin iki katına çıkma sürelerini azaltacağı öngörülmüş. Her ne kadar %40 artış iyi görünse de bu araştırma sadece gelişmiş ülkeleri kapsıyor ve bu artışın potansiyel bir yan etkisi var. Gelişmiş yapay zekâ çözümleri üretecek kapasitesi olmayan ülkeler, doğal olarak geride kalmaya başlayacak. Bu durumun günümüzün ve belki de tüm insanlık tarihinin en büyük problemlerinden biri olan gelir eşitsizliğini daha da arttırmasının olasılıklar dahilinde olduğu açık.
Yapay zekânın gelişiminin insan hayatına bir diğer etkisi de insan güvenliği ile bağlantılı. Gelişmiş görüntü işleme, tahmin ve öngörü algoritmaları suç ve suçlularda mücadelede, yetkililere suçların işlenmeden önce öngörülmesi ve işlenen suçların tespit edilmesi için yardımcı olabilir. Hatta belki de tamamen onların yerine geçebilir. Bahsedilen uygulamalar, her ne kadar mükemmel algoritmalarımız olmasa da şimdi bile kullanımda. Bu teknolojiler Çin’de güvenlik amaçlı “sosyal skor” belirlemede kullanılıyor. Westerheide’nin [4] Çin’de yapay zekânın uygulama alanlarından biri olarak bahsettiği sosyal skor uygulamasında skoru belirlemek için kişilerin her türlü verisi işlenerek davranış profilleri çıkarılıyor ve elde edilen skora göre insanlara çeşitli ayrıcalıklar veya kısıtlamalar getiriliyor. Her ne kadar bu sistem çeşitli avantajlara sahip olsa da sistemin kişisel gizliliği ortadan kaldırdığını söylemek pek yanlış sayılmaz. Bununla birlikte ele alınınca, potansiyel olarak yapay zekânın herhangi bir şekilde suç öngörüsünde kullanılmasının özel hayatın gizliliğini tehdit ettiği sonucuna ulaşmak mümkün mü?
Şimdiye kadar bazı öne çıkan yönleriyle yapay zekanın nasıl etkileri olduğunu tartıştık. Birinin ilk bakışta bir nebze abartı gibi görünse de gerçeklik payının olduğunu, diğerinin ise her ne kadar mucizevi görünse de daha geniş açıdan bakıldığında olumsuz etkilerinin olduğunu gördük. Her ne kadar olumsuz etkiler oluşturma potansiyeli olsa dahi bunlar yapay zeka araştırmalarını engellememelidir. Aksine bu araştırmalara ve uygulamalarına gereken özen gösterilmemesi halinde neler olabileceği göz önünde tutulmalı; geçmişte benzer teknolojilerin gelişiminde yapılan hataların yapılmaması için araştırmaların daha da titizlikle sürdürülmesi, yapay zeka araştırmaları açısından bir motivasyon kaynağı olmalıdır.
Kaynakça
[1] Sebastian Thrun, Chris Anderson. TED2017. “What AI Is – and Isn’t.” (Nisan, 2017). [Online Video]. Erişilebilir: https://www.ted.com/talks/sebastian_thrun_and_chris_anderson_what_ai_is_and_isn_t [2] Pierre Barreau. TED2018. “How AI Could Compose A Personalized Soundtrack to Your Life”. (Nisan, 2018). [Online Video]. Erişilebilir: https://www.ted.com/talks/pierre_barreau_how_ai_could_compose_a_personalized_soundtrack_to_your_life [3] Accenture. “Artificial Intelligence Poised to Double Annual Economic Growth Rate in 12 Developed Economies and Boost Labor Productivity by up to 40 Percent by 2035, According to New Research by Accenture.” Accenture. https://newsroom.accenture.com/subjects/technology/artificial-intelligence-poised-to-double-annual-economic-growth-rate-in-12-developed-economies-and-boost-labor-productivity-by-up-to-40-percent-by-2035-according-to-new-research-by-accenture.htm [4] F. Westerheide. “China – The First Artificial Intelligence Superpower.” Forbes. www.forbes.com/sites/cognitiveworld/2020/01/14/china-artificial-intelligence-superpower