Seçim Sonuçları Türkiye’nin Geleceği İçin Ne Anlama Geliyor?

/ / ÇEVİRİ

Bu yazı, ülkemizde gerçekleşen 2023 Genel Seçimleri’nin ve ortaya çıkan sonuçların yabancı basında nasıl ses getirdiğini ve nasıl yorumlandığını göstermek adına yapılmış bir çeviridir. Dergimiz adına bir politik tercih, ideolojik görüş ya da kişisel eğilim barındırmamaktadır.

 

Bülten: Görevdeki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kemal Kılıçdaroğlu liderliğindeki bir koalisyona karşı mücadele etti. Peki ülke için bundan sonra ne olacak?

Recep Tayyip Erdoğan’ın “muhteşem” olarak adlandırdığı; rakibi Kemal Kılıçdaroğlu’nun ise “son yılların en adaletsiz seçimi” olarak nitelendirdiği seçim, sonuçlandı. Her ne olursa olsun, Erdoğan, Türkiye’de iktidara geldiği 20 yıl öncesinden beri karşılaştığı en büyük meydan okumadan sonra, yeniden cumhurbaşkanı seçildi. Dün yapılan ikinci tur seçimlerinde oyların %52’sini alarak, 2 milyondan fazla oy farkıyla zaferi göğüsledi. Şimdi soru, Erdoğan’ın bu zaferle ne yapacağıdır.

Erdoğan’ın başarısı; Türkiye ekonomisi, azınlık grupları ve mülteciler üzerinde önemli sonuçlar doğuracak, ülkenin uluslararası sahnedeki konumunu etkileyecek. Bu, onun gücünün önemli ölçüde pekişmesine yol açabilir. Bu bülten, “Royal United Services Institute” (RUSI) düşünce kuruluşunun üst düzey yardımcı üyesi Dr. Ziya Meral ile birlikte olanları ve gelebilecekleri açıklıyor. İşte başlıklar…

 

Özetle: Türkiye Beş Yıl İçinde Çin’e Çok Daha Fazla Benzeyecek

Türkiye’deki seçimlerin ilk turundan önce, çoğu analist, muhalefet lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun zaferinin gerçekçi bir olasılık olduğunu düşünüyordu. Ancak bu gerçekleşmedi ve Recep Tayyip Erdoğan kendisine ilk kez bu kadar ciddi bir biçimde meydan okunmuş olsa da bu sabah bir kez daha beş yıllık görev süresini kutluyor. “Washington Institute” düşünce kuruluşu kıdemli üyesi Soner Çağatay, %4’lük farkın Türkiye’nin rotasında gerçek bir değişikliğe yol açmayacağını söylüyor.

Etkili medya organlarının vermiş olduğu destek gibi Erdoğan’a ve partisine yarar sağlayan bazı usulsüzlükler konusunda bazı kaygılar olsa da, ortaya çıkan fark, Erdoğan’ın zaferinin tartışmasız olduğunu gösteriyor. Kılıçdaroğlu, destekçilerine oy sayımına itiraz etmediğini, sonucu kabul ettiğini söyledi.

Ziya Meral, “Türkiye’de olanları sadece devletin manipülasyonu olarak görüyorsanız, Erdoğan’ın temsil ettiği gerçekten geniş toplumsal desteği görmezden geliyorsunuz.” diyor. “Milliyetçiler, İslamcılar, dindar muhafazakârlar ve sadece işleri düzeltebilecek güvenilir bir figür olarak Erdoğan’ı görenler… hepsi onu gönül rahatlığıyla destekleyebilir. Oysaki Kılıçdaroğlu’nun koalisyonu aslında yalnızca Erdoğan’ın devrildiğini görmek isteyenler tarafından bir araya getirildi.”

İşte Erdoğan’ın zaferinin en önemli etkilerinden bazılarının özeti.

 

Uluslararası ilişkiler | Batı’dan Daha Da Uzaklaşma – Ancak Ukrayna’da Rol Oynama

Batılı ülkelerin Erdoğan’a yönelik açık eleştirilerden kaçındığı yönünde işaretler olmasına rağmen Ziya Meral, “Gerçek şu ki hem ABD hem de Avrupa ile olan ilişkiler, zaten ciddi ölçüde zayıf bir biçimde ilerliyor” dedi.

Belki de en ivedi soru, Erdoğan’ın İsveç’in NATO’ya katılmasına karşı çıkmaya devam edip etmeyeceğidir. Parlamentoda NATO karşıtı ulusalcıların gücü göz önüne alındığında, daha da engelleyici bir tavır alabilir.

Ziya Meral, “Bu, Türk-Amerikan ilişkileriyle ilgili bir arka planı barındırıyor.” dedi. “Türkiye’nin istediği F-16 savaş uçaklarının satışında Washington’da ilerleme olursa ya da Biden Erdoğan’ı Beyaz Saray’da ağırlarsa, bir şekilde normalleşme mümkün olabilir.”

Ziya Meral, eski AB üyeliği hedefinin darmadağın olduğunu belirterek, Erdoğan’ın Orta Doğu’da daha önce düşman olarak nitelendirilen ülkeler arasında ve “bulabildiği her yerde” Türk ekonomisi için yeni yatırım bulma girişimlerini sürdüreceğini söyledi.

Erdoğan, Rusya ile ilişkilerini sürdüren bir NATO ülkesinin lideri olarak benzersiz konumunu korumayı sürdürecek. Patrick Wintour, Erdoğan’ın Vladimir Putin ile daha yakın ilişkilerden kaçınabileceği konusunda çok az Batılı diplomatın iyimser olduğunu yazıyor.

Ziya Meral, “NATO’nun Moskova’dan belirli, somut bir talebi olduğunda, Ukrayna tahıl anlaşması gibi durumlarda Erdoğan’ın kozu olabilir” dedi, ancak bu rolün abartılabileceğini belirtti. “Rusya, istediği takdirde zaten NATO ile doğrudan müzakere yapabilir. Kanallar mevcut, ancak bunları kullanmıyor.”

Ziya Meral, “Ukrayna tahıl anlaşmasında olduğu gibi, NATO’nun Moskova’dan belirli, somut bir talebinin olduğu durumlarda, Erdoğan’ın elinde bir avantaj var” dedi – ancak bu rolün abartılı olabileceğini ekledi. “Rusya isterse zaten NATO ile doğrudan müzakere edebilir. Kanallar var ama onları kullanmıyor.”

 

Ekonomi | Yüksek Enflasyona Neden Olan Yaklaşımda Değişiklik Olmayacak

Erdoğan, ekonomik öğretilere karşı çıkarak, büyük bir enflasyona rağmen faizleri artırmayı reddetti ve politikasının sorunu çözeceğini iddia etti.

Kampanya sırasında, Kılıçdaroğlu daha geleneksel bir yaklaşım vaat ederken, Cumhurbaşkanı Erdoğan taktik değiştirebileceğini ima etti – ancak ilk turdaki etkili performansının ardından mevcut yolunu sürdüreceğini yeniden doğruladı.

Ziya Meral, “Bu politikanın değişeceğini sanmıyorum.” dedi. Erdoğan, kampanya sırasında oldukça pahalı taahhütlerde bulundu. Bunlar arasında 700.000 kamu çalışanı için %45 maaş artışı ve Şubat ayındaki depremde zarar gören bölgelerde yüz binlerce yeni konut yapımı yer aldı. “Bu vaatleri finanse etmek için büyük ölçüde borçlanma olacak. Ancak bu politikanın bir faturası da olacak.”

 

Azınlık hakları | Kürtler, LGBTQ+ Bireyler ve Kadınlar İçin Umutsuzluk

Türkiye’deki Kürt oyları, Kılıçdaroğlu’nun zafer umutları için önemli olarak görülüyordu. Önceki Kürtlere verilen sözleri yerine getirmeyen açıkça milliyetçi bir yaklaşımla aşırı sağ seçmenlere yönelmesiyle koalisyonunun bir parçası olan solcu pro-Kürt HDP partisini şaşırtmasına rağmen, isteksiz desteklerini sürdürdü.

Türkiye’deki Kürt oyları, Kılıçdaroğlu’nun zafer umutları için önemli olarak görülüyordu. Muhalefet koalisyonunun bir parçası olan solcu pro-Kürt HDP, muhalefetin alenen milliyetçi bir tavırla aşırı sağ seçmenleri yanına çekmek için önceki sözlerinden dönmesiyle şaşkınlığa uğrasa da gönülsüz desteğini sürdürdü.

Bu, Türkiye’nin terör örgütü olarak gördüğü PKK ile olan barış sürecinin 2015’te çökmesinden bu yana, Erdoğan’ın geniş çaplı bir baskı uygulamasından dolayı oldu.

Bazı Kürtler, kampanya sırasında Erdoğan’ın sertleşen söyleminin bir tırmanışa işaret edebileceğinden kaygılanıyor. Ziya Meral, “İşlerin daha kötüye gideceğini düşünmüyorum.” dedi. “Ancak ifade özgürlüğü, toplanma özgürlüğü ve Kürt siyasi temsiliyeti konusunda zaten çok ciddi kaygılar var.”

Bu arada, Erdoğan sık sık “güçlü bir aile”nin önemine atıfta bulunarak Türkiye’nin LGBTQ+ topluluğunun haklarına saldırdı. Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesinden bu yana kadınlara yönelik cinayetlerde bir artış olduğu şüpheleniliyor. Bu konudaki endişelerle ilgili daha fazlası için Ruth Michaelson ve Deniz Barış Narlı tarafından bu ayın başlarında kaleme alınan bu makaleye bakabilirsiniz.

Bu arada Erdoğan, “güçlü bir ailenin” önemine atıf yaparak Türkiye’deki LGBTQ+ topluluğunun haklarına yönelik olumsuz söylemlerde bulundu. Ayrıca Türkiye’nin kadına yönelik şiddetle ilgili İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesinden bu yana kadın cinayetlerinde kuşku gerektiren bir artış var.

 

Mülteciler | Suriyelilere ve AB’ye Bir Rahatlama

Kılıçdaroğlu, aşırı sağ ile ilişkisini güçlendirmek amacıyla, Türkiye’de yaşayan ve çoğunlukla Suriyeli olan yaklaşık dört milyon mülteci konusunda sert bir tutum aldı (bu sayı, dünya genelindeki en yüksek sayıdır). Kılıçdaroğlu Perşembe günü şunları söyledi: “Cumhurbaşkanı seçildiğimde tüm mültecileri evlerine geri göndereceğim, nokta.” Bu durum; Afganlar, Suriyeliler ve Türkiye’ye göç etmek zorunda kalan diğer birçok grubun neden Erdoğan’ın zafer kazanmasını umut ettiklerini açıklıyor.

Ziya Meral, “İngiltere’de olsaydı, Kılıçdaroğlu’nun dilinin aşırı sağ olduğunu söylerdik.” dedi. “Ama bunu, seçimi kazanmak için söylemesi gereken bir şeymiş gibi kabul etme yönünde rahatsız edici bir eğilim var.”

Erdoğan’ın yeni dönemiyle ilgili ne kadar derin kaygılar olursa olsun, “Bu konuda oldukça sorumluydu. Seçimi muhalefetin kazanması, Avrupa’da yeni bir mülteci krizi anlamına gelebilirdi. Çünkü çoğu muhtemelen Türkiye’deki evleri yerine Avrupa’ya gidecekti. Dolayısıyla bu konuda bir rahatlama olacak ve bir krizin önlendiği duygusu oluşacak.”

 

Güç Konsolidasyonu | Bir Dönüm Noktası – Ancak Son Değil

Bu seçim, Erdoğan’ın Türkiye’yi tam bir otokrasiye dönüştürmesini durdurmak için “son şans” olarak lanse edildi. Erdoğan büyük olasılıkla görev süresi sınırlamalarını kaldırmak ya da belki de başkanlık seçiminin ilk turunda zafer elde edebilmek için gereken çıtayı yüzde 50’nin altına çekmek gibi gücünü pekiştirmek için önemli adımlar atacak.

Ziya Meral, “Bu sonucun ağırlığını küçümseyemezsiniz.” dedi. “Türkiye beş yıl içinde Çin’e çok daha fazla benzeyecek. Tek bir partiyle uzun süreli bir lider, farklı portföyleri yöneten farklı teknokratik atamalar ve muhalefete sınırlı hoşgörü gösteren bir yapı…”

Aynı zamanda, Türkiye’nin demokratik geleceğini göz ardı etmenin basitleştirilmiş bir yaklaşım olduğunu da uyardı. “Bu tarihi bir dönüm noktası, ancak Türkiye’nin geçmişte birçok dönüm noktası oldu. Eğer muhalefet, bu dönemdeki başarısızlığın derslerini öğrenirse, bu onun sonu olmadığı hala imkânsız değildir.”

Aynı zamanda, Türkiye’nin demokratik geleceğini tümüyle yok saymanın aşırı yüzeysel bir yorum olduğu konusunda uyardı. “Bu, tarihi bir dönüm noktası ama Türkiye geçmişte bunlardan çokça yaşadı. Muhalefet bu başarısızlıklarından ders çıkarırsa, Erdoğan’ın sonunun gelmesi hâlâ imkânsız değil.”

 

Bu yazı, The Guardian’da Archie Bland tarafından 29 Mayıs 2023 tarihinde “Monday briefing: What Erdoğan’s election runoff win means for the future of Turkey” başlığı ile yayımlanan yazının mümkün olduğunca ana metne sadık kalınarak yapılmış çevirisidir. Yazının orijinal hâline buradan ulaşabilirsiniz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir