Romantik filmler denince birçok insan, bu filmlere ön yargıyla yaklaşıyor ve filmin kalitesinden şüphe ediyor. Romantik ve romantik komedi kategorisinde epey film izlemiş biri olarak söyleyebilirim ki bu ön yargı çok da haksız değil. Peki ön yargılarımızı haksız çıkaran filmler de yok mu, elbette var. Bu yazıda bu tarz romantik filmlere değineceğim. Before Serisi Yönetmenliğini
Katharine Hepburn 60 yılı aşkın kariyeriyle, 12 kez En İyi Kadın Oyuncu Oscar’ına aday gösterilmesiyle ve bunların 4’ünü kazanmasıyla kariyeri ve başarıları tartışmaya açık olmayan, tarihin gördüğü en iyi oyunculardan biridir. Kariyerinde farklı ödül törenlerinde 37 adaylığı ve 24 ödülü bulunan Hepburn, genç nesiller adına göz önünde olmayan biri olabilir fakat bu yazıda, hem Hepburn’ü
Angelopoulos imzalı modern destan Sonsuzluk ve Bir Gün, Alexander’ın geçmişi ile başlar. Çocukluğunun geçtiği evin görüntüsü eşliğinde arkadaşıyla diyalogları duyulur. “Zaman nedir ki?” diye sorar birisi ve diğeri yanıtlar: “Zaman deniz kenarında çakıl taşları ile oynayan bir çocuktur.” İlk sahneden itibaren izleyicinin anlatının da etkisiyle film boyunca zaman girdabında sürükleneceği deşifre edilir. Bu silik yolculukta
Oriol Paulo, 1975 doğumlu İspanyol senarist ve yönetmen. Sadece İspanyol sinemasında değil dünyada da yıldızı parlayan Paulo’nun hali hazırda yönetmenliğini ve senaristliğini yaptığı 3 uzun metraj filmi, sadece senaristliğini yaptığı 2 uzun metraj filmi ve bir de mini dizisi vardır. Ceset, orijinal adıyla El Cuerpo, yönettiği ilk filmidir. Daha önce senaryosunu yazdığı Julia’nın Gözleri ile
Oscar ödül töreni dendiğinde aklımıza, dev bir sektörün içinde yer alan en önemli organizasyon ve bu organizasyonda verilen heykelcikler gelmektedir. Resmi adı Academy Award of Merit (Akademi Liyakat Ödülü) olan bu heykelcikler, herkesin bildiği üzere paek çok dalda, dalın en başarılısına verilmektedir. Bu ödüllerin bir tanesini kazanmak bile bir hayli zorken, bu ödülü defalarca kazanıp
Sinemanın, doğuşundan itibaren en çok beslendiği alanlardan biri de hiç şüphe yok ki edebiyat olmuştur. Bir kitabı okurken içine davet edildiğimiz dünya bizlere ilk başta biricik gelebilir. Sinemanın gücü ise bu eseri alıp ona bambaşka açılardan bakabilmesidir. Böylece eser katman kazanarak kendine yeni bir form yaratır. En nihayetinde elimizde yepyeni bir eser kalmıştır. Kitap uyarlaması
Birçoğumuz Hayao Miyazaki’yi Ruhların Kaçışı, Komşum Totoro, Ponyo gibi animelerden hatırlıyor olsak da Türkiye’de daha çok Heidi ile tanınır. Miyazaki animasyonun ustalarından kabul edilen ve başarısı dünya çapında bilinen bir yönetmen ve manga çizeridir. Kariyeri boyunca pek çok uzun manga ve uzun metrajlı animeye imza atmıştır. 2002’ye kadar animasyon çevreleri dışında Batı’da pek tanınmasa da
Ben-Hur. 1959 yılında gösterime girmiş bir sinema filmidir. Filme dair yorumlarımızı aktarmadan önce yönetmen ve uyarlama bir film olan Ben-Hur’un uyarlandığı romanın yazarı Lewis Wallace’tan bahsedelim. Filmin yönetmeni olan William Wyler, Amerikan sinemasının en büyük yönetmenlerindendir. Wyler, üç filmi En İyi Film Oscar’ını kazanan tek yönetmendir. Mrs. Miniver filmiyle 1942 yılında, The Best Years of
Bugün sizlere, sinema hakkında sohbet ederken çok sık kullanılan, anlamından hareketle kolayca kavrayabildiğimiz bir kavramın başlangıcını, gelişimini, günümüzdeki durumunu ve hepsinden önemlisi içeriğini anlatmaya, kısaca özetlemeye çalışacağım. Elbette bu anlatımı yaparken kısıtlayıcı ve dar bir anlatım tarzı kullanmaktan kaçınacağım, sınırları geniş bir anlatım benimseyeceğim. Zaten böyle bir konunun çeşitli kalıplara sığdırılması da hata olacaktır. Bağımsız
Oscar ödüllü İngiliz yönetmen Steve McQueen’in sinemaya dönüşünü müjdeleyen beş filmlik antoloji serisi Small Axe, geride bıraktığımız yılın hiç şüphesiz en çarpıcı işlerinden biriydi. Seri, 1960’lardan 1980’lere Londra’daki Batı Hindistanlı (İngiliz Afro-Karayip halkı) göçmenlerin yaşadıklarını beş farklı hikayeyle mercek altına alıyor. Sırasıyla “Mangrove”, “Lovers Rock”, “Red, White and Blue”, “Alex Wheatle” ve “Education” isimleriyle ekrana