Giriş: Ayna Nöron Nedir?
20. yüzyılın son çeyreğinde Parma Üniversitesinde görev yapan bilim insanı Giacomo Rizzolatti ve arkadaşları, makak maymunları üzerinde çalışıyorlardı. Deney, maymunların bir nesneyi tutup kavramak gibi bazı motor fonksiyonları gerçekleştirmesi üzerindeydi. Bu amaçla makak maymunlarına elektrotlar yerleştiren bilim insanları, onların beyin hareketlerini izlediler. Bu sırada ilginç bir şey keşfettiler: Makak maymunlarından biri deneyi gerçekleştiren kişinin uzattığı nesneyi tutup kavrarken diğer maymun herhangi bir eylemde bulunmadan yalnızca onu izliyordu. Ancak her ikisinin de beyinlerinde etkileşen bölge ve o bölgedeki etkileşim miktarı aynıydı. Yani herhangi bir devinimde bulunmayıp yalnızca izleme durumunda olan maymunun beyni, sanki diğer maymunun yaptığı işi kendisi yapıyormuş gibi tepki veriyordu. Bu nedenle de beynin bu bölgesindeki nöronlara “ayna nöronlar” adı verildi. Şimdilik makak maymunları dışında insanlarda, diğer primatlarda ve kimi ötücü kuşlarda olduğu bilinen ayna nöronlar, canlılar için oldukça önemli bazı görevleri yerine getirmektedir.
Bu yazıda ayna nöronları olabildiğince açık bir biçimde ele almaya çalışacağız. Öncelikle bu nöronların insanlarda ne gibi davranışlara yol açtığını inceleyeceğiz. Ardından işlevlerini ve sağladığı olanakları vurgulayacağız. Son olarak ayna nöronların neden “uygarlığın yapı taşları” biçiminde nitelendirilebileceğinden söz edeceğiz.
İnsanlardaki Ayna Nöronlar
Makak maymunları üzerinde yapılan deneyler sırasında rastlanan bu ilginç keşfin bulgularının yayımlanmasının ardından bilim çevreleri bu nöronların insanlarda da bulunabileceğini düşünmeye başladı. Ancak nöron sayısının çokluğu nedeniyle insanların beyinlerine elektrot yerleştirmek uzun süre mümkün olmadı. Bu düşünce en sonunda, 2010 yılında, epilepsi hastalarının tedavisi için onların beyinlerine elektrot yerleştirilmesiyle hayata geçirildi. Makak maymunlarında keşfedilen ayna nöronlar, beyinlerinin “F5” olarak adlandırılan bölgesinde bulunuyordu. Bu bölge insanlarda, daha çok dil üretimi ile ilişkilendirilen, “Broca alanına” karşılık geliyordu1. Broca alanının incelenmesiyle ayna nöronların insanlarda da bulunduğu sonucuna ulaşıldı. Yalnız, insanlardaki ayna nöronların işlevleri maymunlarda olduğundan çok daha karmaşıktı. Bu konuya yazının ilerleyen bölümlerinde genişçe değineceğiz.
Bukalemun Etkisi
Öyle sanıyorum ki daha önce dikkatinizi çekmiştir, yanınızda biri esnediğinde siz de istemsizce esnemeye başlarsınız. Ya da yakın bir arkadaşınızla karşılıklı bir biçimde nedensiz yere kahkaha atarak güldüğünüz olmuştur. Bir futbol maçı izlerken tuttuğunuz takımın oyuncusu kendisine yaklaşan topu kafayla kaleye yönlendirmeye hazırlanırken televizyon başında bulunan sizin de adeta topa kafa vuracakmış gibi geriliyor olmanız, biri vücuduna bir darbe aldığında sizin de acı çekiyormuşçasına yüzünüzü buruşturmanız, limon yiyen birini gördüğünüzde sanki kendiniz yiyormuş gibi yüzünüzü ekşitmeniz… Örnekler saymakla bitmez. Kişinin, ayırdında olmadan, izlediği kişinin davranışlarını taklit etmesine “bukalemun etkisi” adı verilir2. Taklit ve empati ile doğrudan ilişkili olan bu etkinin nedeninin, yine taklit ve empati kavramlarının kaynağı olarak gördüğümüz ayna nöronlarımız olması, olağandır.
Ayna Nöronların İşlevleri
Ayna nöronlar, kişinin karşısındaki gibi duyumsamasını ya da davranmasını sağlayan nörolojik etkinlikleri gerçekleştirir. Bu sayede, insan yalnızca kendi eylemlerini değil, çevresindekilerin eylemlerini de kayıt altına alabilir3. Dolayısıyla ayna nöronlar empati kurma davranışının da kökenini oluşturmaktadır. Burada üzerinde durulması gereken nokta, ayna nöronlar ve gelişen beyin görüntüleme teknolojileri ile birlikte empati kavramının psikoloji bilimiyle sınırlı kalmayıp biyolojik bir süreç durumuna gelmiş olmasıdır. Bu bağlamda empati özelliğinin insanın fizyolojisinde bulunuyor olması düşünüldüğünde, herhangi bir nörolojik bozukluğu bulunmayan bir kişinin empatiden yoksun olması olanaksızdır. Aynı şekilde “acıma” duygusundan yoksun bir insan da düşünülemez.
Ayna nöronların bir diğer önemli işlevi ise taklittir. Taklit, bazı basit kas hareketlerini tekrar etmekten çok daha derin bir kavramdır. Karmaşık bir hareketi taklit etmek, karşıdaki kişinin bakış açısı ile uyum sağlamayı, yani yine empatiyi gerektirir4. İnsan, doğumundan itibaren sosyal gelişimini, bilişsel gelişimini, çevresine uyum sağlama ve öğrenme süreçlerini taklit yeteneği sayesinde gerçekleştirir. Bunun en önemli göstergelerinden birisi dil üretimidir. İnsanlarda ayna nöronların ilk saptandığı bölgenin beynin Broca alanı olduğunu söylemiştik. Bu bölgenin dil üretimi ile görevli olması bu düşünceyi doğrular niteliktedir. Dil, iletişimde ve çevredekileri tanıyıp tanımlamakta oldukça önemli bir görev üstlendiğinden, ayna nöronlarla ilgili çalışmalar, insanlık tarihinin karanlık dönemlerinin aydınlatılması için büyük bir önem taşımaktadır1.
Bununla birlikte ayna nöronlar, bilincin oluşması için de önemli bir aşamadır2. Ayna nöronlar konusunda oldukça önemli çalışmalar gerçekleştirmiş olan ünlü nörolog Vilayanur Ramachandran da bu görüşü savunmuş, ayna nöronların taklit ve empati gibi görevlerinin yanında kişinin kendi benliğini tanıması sürecinde de etkili olduğunu söylemiştir. Ramachandran’a göre bu nöronlar, erken beyin gelişimi döneminde benliği meydana getirir4.
Peki bir insanda ayna nöronlar işlevini yerine getiremezse ne olur? Bu konuda yapılan çalışmalar gösteriyor ki otizmin nedeni bu nöronların işlevsiz olması olabilir5. Tanıma göre otizm, kişinin çevredeki uyaranları algılamasını ve algıladığı bilgileri düzenleyip kullanmasını etkileyen nörolojik kaynaklı gelişimsel bir bozukluktur. Görüldüğü üzere ayna nöronların işlevleri ile otizmin belirtileri birbirine epey benzemektedir. Yapılan bir çalışmada otizmli bireyler bazı motor fonksiyonları yerine getirirken beyinlerinde gerçekleşen aktiviteler beyin görüntüleme sisteminde izlenmiş ve bu süreçte ayna nöron aktivitesi gözlenmemiştir6. Bu da otizmde gözlemlenen eksikliklerin, işlevini yerine getiremeyen bir ayna nöron sistemi olabileceğini düşündürmüştür. Bu konuda süren araştırmalar, otizmde de büyük ilerlemeler sağlayabilir.
Ayna Nöronlar Neden Bu Kadar Önemli?
Ramachandran, DNA’nın biyoloji için taşıdığı önemi ayna nöronların da psikoloji için taşıdığını ve ayna nöronların DNA’dan bile daha büyük bir keşif olduğunu söylemiştir4. Ramachandran’a göre insan evrimine baktığımızda yaklaşık 75 bin yıl önce çok önemli bir ilerleme olduğu görülür. Bu ilerleme; ateşin denetim altına alınması, araç gereç kullanımı, barınakların ortaya çıkışı ve dil becerilerinin gelişmesi gibi devrimleri kapsamaktadır. Kendisi bu ilerlemeyi karmaşık ayna nöron sisteminin birden ortaya çıkarak insanların birbirlerine öykünmesine olanak sağlayışına bağlamaktadır. Bu sayede bir insan herhangi bir buluş gerçekleştirdiğinde çevresindekiler onu taklit eder ve bu da meydana gelen yeniliğin unutulup yok olmasının önüne geçer. Bu ilerleme önce yatay olarak toplumda yayılır, ardından da dikey olarak sonraki kuşaklara aktarılır ve ilerideki gelişmelere zemin hazırlanmış olur. Bu bağlamda ayna nöronlar hem genetik mirasın aktarılmasını hem de kültürün oluşmasını sağlamış olur. İşte tam olarak bu yüzden ayna nöronlar, uygarlığın yapı taşlarıdır.
Sonuç
Felsefe, psikoloji, biyoloji ve başka birçok alan, uzun yıllar boyunca insanı diğer canlılardan ayıran, insanı diğerleri karşısında görece avantajlı konuma taşıyan özelliğin ne olduğu sorusu üzerine düşünmüştür. Bu soruya en sık verilen yanıtlardan bazıları ise dil ve iletişim becerileri, ahlaki değerler ve iş birliği gibi özellikler olmuştur. İşte çalışmalar gösteriyor ki bu özelliklerin hepsi artık tek bir kaynakta buluşuyor: Ayna nöronlar. Yani sahip olduğumuz her şeyi ayna nöronlarımıza borçlu olabiliriz.
Bununla birlikte fizik, kimya, biyoloji gibi doğa bilimleri ile psikoloji ve antropoloji gibi sosyal bilimler çok uzun süredir birbirinden tümüyle ayrılmış durumdadır. Öyle ki C.P. Snow “İki Kültür” adlı yapıtında fen bilimleri ile beşerî bilimlerin bir madalyonun iki yüzü olduğunu ve bir araya gelmelerinin mümkün olmadığını söylemiştir. Daha önce yalnızca psikoloji biliminin araştırma alanına girmiş olan empati kavramının biyolojik açıklamalarının da bulunduğunu gösteren ayna nöron çalışmaları, bu iki ayrı kültürü birbirine hiç olmadığı kadar yaklaştırmış olabilir. Kim bilir, belki yakın gelecekte aklımızdaki birçok sorunun yanıtını ayna nöronlar sayesinde bulabiliriz.
Metin Kaynakçası
1-Altınbaş, Kürşat, Sinan Gülöksüz, Serap Özçetinkaya, E. Timuçin Oral. “Empatinin Biyolojik Yönleri”. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar. 2010; 2(1): 15-25.
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/115154
3-Coşan, T. Erhan. “Beyin ve Bilinç Evrimi”. Osmangazi Tıp Dergisi. 2016; 38 (Özel Sayı 1): 20-28.
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/190624
4-Ramachandran’ın TED konuşması: https://www.ted.com/talks/vilayanur_ramachandran_the_neurons_that_shaped_civilization/transcript?language=tr#t-1216
5-Williams, J.H.G., A. Whiten, T. Suddendorf, D.I. Perrett. “Imitation, Mirror Neurons and Autism”. Neuroscience & Biobehavioral Reviews. 2001; 4(25): 287-295.
https://doi.org/10.1016/S0149-7634(01)00014-8
6-Iacoboni, Marco ve diğerleri. “Understanding Emotions In Others: Mirror Neuron Dysfunction In Children With Autism Spectrum Disorders”. Nature Neuroscience. 2006; 9: 28-30
https://www.nature.com/articles/nn1611
7-Goldstein, E. Bruce. “3. Bölüm: Algı; Birlikte Düşünelim: Ayna Nöronlar”, Bilişsel Psikoloji. İstanbul: Kaknüs Yayınları, 1. bs., 2013.
8-Santrock, John W. “Bölüm 5: Bebeklikte Bilişsel Gelişim; 2: Öğrenme, Hatırlama ve Kavramsallaştırma; Taklit.” İstanbul: Nobel Yayınları, 13. bs., 2019.
Görsel Kaynakçası
(Görseller Üzerinde Değişiklikler Yapılmıştır)
1. Görsel-https://critpoints.net/2016/08/03/mirror-neurons/
2. Görsel-https://www.ejbms.net/download/general-perspective-on-mirror-neuron-system-9191.pdf
3. Görsel-https://www.mirror.co.uk/news/world-news/david-cameron-gets-basketball-tips-760950
5. Görsel-https://transhumanity.net/empathy-mirror-neurons-and-the-empathy-pathology/
Ek Okuma Önerisi
1-Rizzolatti, Giacomo ve Corrado Sinigaglia. Beyindeki Aynalar: Zihinlerimiz, Eylemleri ve Duyguları Nasıl Paylaşır. İstanbul: Alfa Yayınları, 2016.